Flaş Flaş Flaş!...
1911'de yaşamış olsaydım, İtalyanların Trablusgarb vilayetimize saldırıp bu İslam topraklarını elimizden almaları faciasını yaşayacaktım.
1912'de 13'te yaşamış olsaydım, Rumeli-i Şahanenin elimizden pisi pisine gittiğini görmüş olacaktım.
1918'de yaşamış olsaydım Osmanlı imparatorluğunun yenilgisine ve Arap vilayetlerinin elden çıkışına şahit olacaktım.
Elveda Kudüs, Şam, Haleb, Bağdat, Basra, Mekke, Medine, Sanaa, Beyrut...
Şu anda 2011. Türkiye'nin doğudaki ve güneydoğudaki bazı bölgelerinin elden gidişine şahitlik yapıyorum.
Toplum bunun farkında mı?
Birileri vur patlasın çal oynasın...
Gel keyfim gel...
Oh kekâh...
Birinci Dünya harbi yıllarında (1914-18) İttihadçıların iktidarı zamanında çok yolsuzluk olmuş. Askerler cephelerde kan dökerken birileri haram servetler ediniyormuş...
Şu anda ülkemizin bir kısmı kurtarılmış bölge haline gelmiş, medyanın pek umurunda değil.
Futbol haberleri, futbol skandalları, şikeler mikeler, bazı futbolcuların seks hayatı, sevgilileri, lüks otomobilleri...
Ülkemiz bir magazinler ülkesi haline geldi.
Memleket elden gidiyor, bir kesim bu acı duruma yemek ve tatlı tarifleri kadar önem vermiyor.
Eski Roma'da gladyatör çarpışmaları...
Bizans'ta Mavilerle Yeşillerin yarışı...
İnternet gazetelerinden başlıklar:
Şok şok şok!..
Flaş flaş flaş...
Şamar gibi cevap...
Tokat gibi soru...
Polemik kızışıyor...
En iyi ve taze lüferi hangi lüks lokantada yiyebilirsiniz?..
Külde pişmiş kremalı ve kekik ballı ayva tatlısı...
En güzel ve konforlu butik otel hangisi...
Kızına tecavüz eden baba...
Mars'ta tren yolu keşf edildi!..
Memleketin bir kısmı kurtarılmış bölge olmuş, biz nelerle uğraşıyoruz.
Haydarpaşa tren garı satılacakmış...
Altına yatırım yapanlar çok kazanacak, Eurocular çok yanacakmış...
Elmalı puding... Ballı tavuk... Portakallı Pekin ördeği... Beyaz şarap soslu lüfer... Bıldırcın dolması... Trüflü ısırgan böreği...
Tele kızlar skandalı büyüyor...
Bin masaj salonundan biri basılmış...
Merak ve heyecan dorukta...
Seks seks seks...
Bir kısım medya viagra gibi yayın yapıyor...
Bayram tatilinizi Hakkari'de geçirmek istemez miydiniz?
Dayak yiyen asker delirmiş...
Bir başka asker ölmüş...
Güzel manken şişmanlamış...
Eski yıldızın hışırı çıkmış, etleri pörsümüş ve pırtlamış...
Flaş flaş flaş!... Meclis'te kavga çıktı...
Trafik kazaları...
Zelzelede çöken sekiz katlı dev yeni binalar...
Yaklaşan İstanbul depremi ile heyecan verici haberler...
Şok şok şok!..
Doğu'daki bir şehirde öğretmenler geceleri binanın koridorunda uyuyor ve okula polis ve asker himayesinde zırhlı araç ile gidip geliyormuş...
Kadıköy'de bir kup griye 12,5 liraya yeniyormuş...
Futbolcu Falan, sevgilisi Feşmekandan beş ay sonra âniden ayrılıvermiş...
Alt katta yangın çıkmış, üst katta ziyafet...
Apartman dairesinde yalnız yaşayan 81 yaşındaki ihtiyar ölmüş, cesedi beş ay sonra bulunmuş... Komşular, komşuluk...
Van'da kadın muhtar, çadır hırsızlarını havaya tabanca sıkarak kaçırmış. Kahraman kadın muhtar!..
İstanbul'da büyük bir zelzeleden sonra, kurtulanların çadır kurabilecekleri arazilerin yarısına bina dikilmiş...
Yüz yaşında bir Hintli başında sarığıyla Maraton koşusuna katılmış ve bitirmiş.
Frambuazlı muhallebi...
Donlara destan...
Telekızlarla otel odasında saç saça baş başa kavgalar...
Geceliği bir servet eden lüks fahişeler...
Hakkari'de bayram tatili...
En pahalı şarap hangisi... Futbolcunun ve artistin otomobilleri birer milyona alınmış...
Şok şok şok...
Flaş flaş flaş...
Zavallı Türkiyem...
Zavallı vatan...
Ah ah ah!..
Eyvah ki eyvah...
* (İkihci yazı)
İçimizdeki Asıl Depremler
BİR gazetede "İçimizdeki deprem" başlıklı bir yazı yayınlandı. Van'da mağdur halka yardım olarak gönderilen çadırların ve diğer malzemenin yağmalanmasından, kargaşadan, yemek dağıtımında sıraya riayet edilmemesinden haklı olarak yakınılıyor ve bu içimizdeki depreme karşı ne yapacağız sorusu yöneltiliyordu.
Van'ın imanlı, ahlaklı, faziletli, doğru halkını tenzih ederek ben de yağmacılığı, talanı kınıyorum.
Lakin içimizdeki asıl deprem bu çadır ve malzeme yağması değildir.
İçimizdeki büyük deprem Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de uzun zamandan beri yaşanmaktadır.
Birkaç kamyon çadır nedir ki...
Bu ülke yüz yıla yakın bir zamandan beri korkunç ve feci şekilde yağmalanmaktadır .
İttihatçıların yağmaları.
Cumhuriyetin ilanından sonraki yağmalar.
Hayatları boyunca hiç ticaret yapmamış birtakım büyüklerin, öldüklerinde efsane çapında büyük servetler bırakmaları.
İslam vakıflarının yağmalanması.
Bir ara ülkemizde müzmin ve çok yüksek enflasyon vardı. Bu enflasyonun gölgesinde birtakım vampirler, asalaklar, insana benzeyen canavar hamam böcekleri yüz milyarlarca dolar vurdular.
Ülkemizde beş yüz milyar dolar miktarında kara, kirli, necis para birikimi olduğu söyleniyor.
Asıl büyük deprem bu değil midir?
Birtakım karılara TC başlıklı resmî vesikalar vererek yasal fuhuş yaptırılması, bundan KDV alınması bir tür deprem değil midir?
Halkın çoğunluğunun oylarıyla iktidar olmuş Adnan Menderes'in bir gece baskınıyla alaşağı edilip zalim bir mahkeme kararıyla idam edilmesi deprem değil midir?
27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül ve 28 şubat darbeleri hep birer deprem değil midir?
Erbakan iktidarının ordu tehdidiyle alaşağı edilmesi deprem değil midir?
Türkiye'deki Müslüman çoğunluğun insan haklarının, din ve vicdan hürriyetinin ayaklar altına alınması deprem değil midir?
Vampir rantçıların memleketi, milleti, halkı iliklerine kadar soymaları deprem değil midir?
Van depremi, orada çadır kamyonlarının yağma edilmesi, bu saydığım depremlerin yanında pek küçük kalır.
Bir Japonya'ya bir de Türkiyeye bakalım. Onlar en büyük depremler, afetler, felaketler karşısında disiplinli, sabırlı hareket ediyor. Bizde ise yağmacılık başlıyor. Bunun sebebi nedir? Kötü eğitimdir, sapık ideolojidir, kötü idaredir; millî kimlik ve kültürün yozlaştırılıp erozyona uğratılmasıdır.
Faşist ideolojik düzenin millî kimlik ve kültürümüze cephe alması en büyük depremdir.
Türkiye halkını iman birliği ayakta tutuyordu. Dini zayıflattılar ve bugünkü sosyal, kültürel, siyasî depremleri tetiklediler.
Merve Kavakçı Amerika'da tahsil görmüştü, bir profesör çocuğuydu, kültürlü ve medenî bir hanımefendiydi. Başında eşarp var diye birtakım ideoloji yamyamları onu Millet Meclisi'ne sokmadılar, milletvekilliğini iptal ettiler. Halk iradesine yapılan bu saygısızlık bir deprem değil miydi?
Hürriyet gazetesi 8 Mayıs 1999 tarihlinde birinci sayfasına kapkara bir "Türban Vampiri" manşetini atarak Merve Kavakçı'ya saldırmıştı. Zamanın Başsavcısı Vural Savaş'ın şu cümlesini de manşet altı başlık yapmıştı: "Kutan ve Fazilet Partililer, kanla beslenen vampirler gibi türbanı kullanıp dinî inançları sömürüyor!"
Bunlar hep içimizdeki depremlerdir.
Van'daki çadır ve yardım malzemesi yağması depremi bunların yanında küçük ve mâsumâne kalır.
Bizi yakın tarihimizin siyasî, sosyal, kültürel iç depremleri bugünkü hale getirmiştir.
Deprem sadece toprağın sallanması değildir.