Minarenin şekil kılıfı
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı üzerine eleştiriler çoğalınca kılıfçılar harekete geçti. Yargı, bir başka erke, yasama organına ait olan yetkiyi kullanmaya kalkıyor.
Kılıfçılar, yetki gasbına teviller üretmeye çalışıyor. İşin ilginç tarafı, Başkan Haşim Kılıç'ın açıkladığı "içerik ve görüşmelerle ilgili konuşmama" ilkesine rağmen birileri tutanak sızdırıyor. Mahkeme'nin kararını savunan haberler yalanlanmadığı müddetçe doğru kabul edeceğiz. Sabih Kanadoğlu, ilk dakikadan herkesin aksine, Mahkeme'nin içerik değil şekil denetlemesi yaptığını söyledi. Onu Cumhuriyet Gazetesi Ankara temsilcisi Mustafa Balbay izledi. Dünkü manşetlerden de anlıyoruz ki, mahkeme, 'şekil denetiminin hudutlarını genişletmiş'. Hani padişaha edep sınırlarını aşan hareket yapıp, 'sizi hanım sultan zannettim' diye özür dileyen adam gibi. Anayasa, keyfiliği ortadan kaldırabilmek üzere ayrıntılı 'şekil denetimi' tarifi yapmışken, üretilen kılıf, suçüstü durumu oluşturuyor. AYM'nin anayasa yapmaya kalktığının delili bu manşetler. İçerik denetimi yapılsa bu anayasa ihlalidir, lakin vaziyet daha vahimdir ve Mahkeme, anayasa yapmaya kalkmaktadır.
'Ya Meclis şunu da yaparsa' diye başlayan kılıflar çok zayıf ve dayanaktan yoksun. Ya Parlamento seçimlerin 20 yılda bir yapılmasına karar verirse imiş, miş, miş miş... Anayasa'da sayılan değiştirilemeyecek maddelerden biri hukuk devleti ilkesi. Hukuk, ihtimallere değil, icraatlara göre hüküm verebilir. 'İse'li cümleler herkes hakkında kurulabilir. Azınlık Raporu gibi bilim kurgu filmlerindeki gibi geleceği ve niyetleri okuyarak hüküm vazetme imkânımız yok. Birileri aynı mantıkla Anayasa Mahkemesi için şu suçlamaları yapabilir: AYM, bir gün yasama ve yürütme erkinin yetkilerini üzerine toplayıp totaliter (erk tekelcisi) bir rejim kurmaya kalkarsa... AYM bir gün belirli bir siyasî görüş mensuplarının eline geçerse ve sistemi felç edecek şekilde davranırlarsa... çağımızda ve demokratik düzenlerde böyle uçuk senaryolara sadece gülüp geçilir. Kılıfçıların diğer tezi de Mahkeme'nin gerekçeleri göz önünde bulundurarak karar verdiği şeklinde. Kanun önünde eşitliği emreden 10. madde ve eğitim hakkının engellenemezliğini vurgulayan 42. maddede laikliğe aykırı tek harf bile yok. Bu da Mahkeme'nin içeriğin ötesinde niyetleri bile incelediğini gösteriyor.
Kılıfçılardan en fazla Süleyman Demirel'e hayıflandım. Kendisi Demokrat Parti'nin devamı iddiasındaki AP'nin lideri olarak seçim kampanyalarını cuma günü Erzurum'dan başlatırdı. Dedem de elimden tutup beni Demirkırat'ın yeni süvarisini dinlemeye götürürdü. O süvari bugün "1960 İhtilali böyle bir imkân olmadığı için geldi. O zaman da Meclis 'bizi halk seçti, ne istersek yaparız' anlayışındaydı. O gün şimdiki gibi Anayasa Mahkemesi olsaydı, ihtilal olmadan halledilirdi." diyor. Yani Anayasa Mahkemesi olmadığı için DP'yi mecburen askerler durdurdu. Dedeciğim, keşke bugünleri sen de görseydin.