Bayrak yakan Suriye
Kapı komşumuz Suriye durduk yerde huy değiştirdi.
Ne güzel anlaşıp gidiyorduk...
Vizeler kaldırılmıştı, akrabalar kavuşturulmuştu. Halk nerdeyse “birleşelim, neden ayrıyız gayrıyız” derken, kara kedi geçti aramızdan...
Suriye yönetimi Arap Baharı denilen ayaklanmanın ayağını Türkiye olarak gördüğü için tavrını değiştirdi. Kaşları çattı, taşları serbest bıraktı.
Osmanlı’dan bu tarafa Türkiye ilk defa komşuları ile bahar havası yaşarken birden bire ortamın gerilmesinin elbetteki bir nedeni olmalı.
Biz mi yanlış yaptık, yoksa onlar mı yanlış yaptılar?
AK Parti iktidarı komşularla sıfır sorun politikası ile yollara düştüğünde hayli sevinmiştik. Hatta kısa sürede hem Suriye, hem de İran ile olan yakınlaşmalar halkları oldukça memnun etmişti. Ticaret hacmimiz arttı, turizmde yüzümüz güldü...
Ne var ki şu anda öyle değiliz.
Türkiye’ye kurulması düşünülen ABD destekli rampalar İran’ı ürküttüğü gibi aradaki yakınlaşmayı sarstı. Bu aşamada İran artık Türkiye’ye güvenmiyor.
Suriye iç karışıklıklarda Türk istihbaratını sorumlu gördüğü için o da misilleme olarak PKK kartını elinde sıkıca tutuyor. Şu anda PKK terörüne en büyük destek Suriye’den.
Bir anda iyi ol, bir anda bozuşmanın anlamı ne olabilir?
Şu olabilir, zaten Türkiye’nin dış politikası milli değildi. ABD ile İsrail ne diyorsa o oluyordu. Eskiye göre elde imkanlar var, öyle iken hâlâ nato kafa, nato mermer devam edemeyiz... Davutoğlu iyi bir hariciyeci, şu ana kadar iyi gitti.
Ancak Arap Baharı araya girince işler karıştı.
Okuyucularım hatırlar, Arap Baharı rüzgarları esmeye başladığında bu köşeden temkinli olunması için yazılar yazmıştım. Durun dedim, bunun altında bir bit yeniği var. Aynı anda birkaç ülkede halkın ayaklanması hayra alamet değildir. Bu bir oyun, arkasında oyunun kurallarını yazan ve çizen birileri var. Var mı var...
Nitekim, Mübarek’in alaşağı edilmesi sonrasındaki kararsızlığı gördük. Şu anda Mısır yönetimi bir çıkmazda. Rejim konusunda halkta birlik ve beraberlik yok.
Libya perişan, Kaddafi diktatördü ama Libya’yı Libya eden adamdır.
Şimdi her taraf yıkık dökük, üstelik petrol bir pastaydı, emperyal güçler tarafından şimdiden bölüşüldü. Geriye Kaddafi’nın feci bir şekilde öldürülme hikayeleri kaldı.
İşin doğrusu Arap Baharı diye bir şey yok, olanlar halkın adına olsa amenna, diktatörler bahane edilerek bir başkası bu coğrafyada yeniden yapılanmaya gidiyor.
Hesaplar ABD ile müttefiklerine ait.
Hani Özal zamanında pastadan hisse kapacaktık, kapmak bir tarafa dünyanın zararına girdik. Hem nasıl bir Müslümanlık ki komşun karışacak, sen de o karışıklıktan meydana gelecek enkazdan pasta kapacaksın.
Müslümanın enkazından pasta kapmak hangi kitapta yazıyor?
O yüzden galiba bizim dış politika Arap Baharı konusunda aceleci davrandı.
Olayların içerisine bodoslamadan dalmak bana göre yanlıştı.
Bize düşen, halklara Müslümanca sükunet tavsiye etmekti.
Pasta olayı emperyalistlerin işidir, bizim tarihimizde ve inancımızda pasta kapmak yoktur. Osmanlı hiç kimseden bir şey kapmadı, üç kıtaya barış ve adalet götürdü.
Arap Baharının bir uzantısı da bizdeki Ergenekon soruşturmalarıdır.
Ortadoğu’nun her kademede yeniden yapılandırılması.
Her vesilede ifade ettim, ayağının tozu ile Ergenekon gibi yılların yapılanmasına iktidarın gücü yetmezdi. En azından kadrosu yoktu...
Askerin gölgesinden korkan siyasi irade nasıl oldu da birden bu korkuyu alaşağı edebildi? Ağa mı? Ata içeri. Paşa mı? Ata içeri...
Demek oluyor ki hiçbir şey durduk yerde olmuyor.
Burası Ortadoğu, dün Osmanlı vardı, bugün de onun parçaları olan küçük büyük devletler var. Suriye’nin bir anlık hırsa kapılarak bayrak yakması o kadar önemli değil, o bir lokal vakıadır geçer, önemli olan Ortadoğu’nun geleceği...
Ortadoğu’nun Müslüman halkları gelecek için ne düşünüyor?
Kavga mı, barış mı?...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.