Suriye, Mısır ve CHP... Bir gündem yolculuğu!
Gündem o kadar yoğun ki; insan, hangisine değineceğini şaşırıyor...
Sadece “dün” olup-bitenler bile alt alta yazılsa, ortaya, bir kazan dolusu “gündem çorbası” çıkar.
Hangi birine kalem sallayacaksın?..
CHP’deki “köstebek krizi”ne mi, “Kılıçdaroğlu’nu gönderme formülleri”ne mi?.. Yoksa, “Kamer Genç’in aşna-fişneleri”ne mi?..
Hadi, CHP’yi bir kenara koyalım...
Dün İstanbul’da, Diyanet tarafından düzenlenen ve “Afrika’nın 46 ülkesinden 125 temsilci”nin katıldığı “Kardeşler Buluşması” adlı toplantı, başlı başına bir yazı konusu!..
Bu toplantıda, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın; “Suriye ve Esad üzerinden” bütün İslâm dünyasına verdiği mesajlar ise, üzerinde önemle durulmaya değer.
İSTİŞARE TERK EDİLİNCE!
Meselâ, Başbakan Erdoğan’ın; “dini temsilciler”e yaptığı şu ikaz üzerinde uzun uzun düşünülmeli;
“Bugün tüm İslâm coğrafyasında karşı karşıya kaldığımız birçok sorunun temelinde istişarenin terk edilmesi, ihmal edilmesi yatmaktadır. Bütün ön yargılardan, bütün kişisel hesaplardan arınmış olarak, temiz bir kalple ve samimiyetle yapılacak istişarenin, ülkelerimizin, halklarımızın, bütün coğrafyamızın meselelerine kalıcı çözümler üreteceğine yürekten inanıyorum. Bu ve benzeri zirvelerin çoğaltılmasının, istişare mekanizmasının en güzel şekilde işletilmesi, karşı karşıya olduğumuz birçok güncel, siyasi, ekonomik ve sosyal meselenin çözümünü hızlandıracağına şüphe yoktur.”
BİR GÜN ESAD DA GİDER!
Erdoğan’ın, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’a yaptığı “son uyarı” da çok çok önemli... “O koltuklar bâki değil, geçici” dedi ve devam etti:
“Suriye’de, haklarını isteyen, daha insanca bir yaşam talep edenlere karşı, tankların, topların, silahların ateşlenmesini asla ve asla insani görmüyoruz. Eğer sen bir lider olarak kendine inanıyorsan, kendine güveniyorsan, sandıkları açarsın herkes sandıklara yürür, o sandıklar seni iktidara getiriyorsa iktidar olursun. Ondan sonra orada o ülkeyi yönetirsin. Gün gelecek sen de gideceksin. Çünkü o koltuklar baki değil. O koltuklar geçicidir. Biz bunu çok söyledik.”
Dediğim gibi;
Bu uyarı, Esad’a yapılmış olsa da, herkes kendine bir pay çıkarmalıdır... Zira, bugün “halkı Müslüman ülkeler”in hemen hepsi fokur fokur kaynamakta, insanlar “tank”lar, “top”lar ve “mermi”lerle susturulmaya çalışılmaktadır!..
MISIR NİYE KARIŞTI?
Alın, Mısır’daki olayları...
Mısır, yeniden karıştı!..
Tahrir Meydanı, yeniden dolup-taşmaya başladı...
Dün “Hüsnü Mübarek gitsin” diye haykıran Mısır halkı, bugün de “Yüksek Askerî Konsey”in, yönetimi, biran önce “sivil”lere devretmesi için eylem yapıyor...
Müslüman Kardeşler örgütü ile Özgürlük ve Adalet Partisi’nin başını çektiği ve ‘6 Nisan’ ile ‘Devrimci Gençlik’ hareketi gibi laik grupların da desteklediği protestoda ‘Bir Cumhurbaşkanı istiyoruz’, ‘Askeri rejim yıkılsın’, ‘Asker kışlasına dönsün’ ve ‘Devrim devam etsin’ gibi sloganlar atılıyor...
Gösterilerde “35 kişinin öldüğü, 2000’den fazla kişinin yaralandığı” haberleri geliyor ki, durum gerçekten ciddi!..
Ne yalan söyleyeyim;
“Gösteri” haberleri geldiğinde;
“Bunlar daha niye gösteri yapıp duruyor?.. İşte Mübarek’i devirdiler!.. Ehh, yakında da seçim yapılacak!.. Daha neyin gösterisini yapıyorlar?” diye düşünmüştüm.
Ama, sonradan öğrendim ki;
“Eylem”de son derece haklılar...
Çünkü, dün “Firavun siyaseti”ne direniyorlardı, bugün de “askeri vesayet”e direniyorlar!..
GİTTİ FİRAVUN, GELDİ NEMRUT!
İşin özü ve özeti şu:
Mübarek’ten sonra yönetimi devralan “Geçici Yüksek Askerî Konsey”in yönetimi bırakmaya, hele hele sivillere devretmeye hiç niyeti yokmuş!..
Aynen, bizdeki “12 Eylül cuntası” gibi; “Seçime girecek adayları biz tesbit edelim!.. Hoşumuza gitmeyen adayları veto edelim!” diyorlarmış!..
Ve ayrıca, yine “12 Eylül Cuntası”nın yaptığı gibi; “Yeni bir yönetim gelse de; asker son sözü söylemeye devam etsin” istiyorlarmış!..
Dahanın da dahası;
“2013’e kadar ülke yönetiminde kalmayı” ve bu süre içinde hazırlanacak “anayasa”da da “söz hakkı” almayı istiyorlarmış!..
Uzun lâfın kısası;
“Geldik!.. Gitmeyiz!” diyorlarmış!..
Peki, o zaman bu halk niye direndi?..
Niye “ölüm”ü göze alıp devirdi Mübarek’i?..
“Değişen bir şey olmayacak” idiyse, “dökülen kanlara” ne gerek vardı?..
Gitti Firavun, geldi Nemrut!..
Dün Firavun’a direnen Mısır halkı, bugün de Nemrut’a direniyor!..
Direnmesin de ne yapsın?..
Başka türlü “asker”in gideceği yok!..
KAMER GENÇ’E SUÇLAMALAR!
Görüyorsunuz ya; hangi “konu”ya el atsanız, ayrı bir yazı konusu çıkıyor ortaya... Birini yazsan, diğerinin “aktüalite”si geçiyor!..
Meselâ, “dumanı üstünde” bir sıcak gündem konusu, yani “Kamer Genç Vak’ası” varken, değinmeden geçmek olmaz!..
Olayı biliyor olmalısınız...
Hayatını “dansözlük” yaparak kazanan Hayâl adlı bir kadın, dün Beyaz TV ekranlarına çıkmış ve “Kamer Genç’le yaşadığı yıllar” konusunda açıklamalarda bulunmuş!..
Saymış da saymış...
Kamer Genç’in “sünnetsiz” olduğundan tutun da, “alkole düşkünlüğü”ne ve “Meclis’teki odasında seks yaptıklarına” kadar her şeyi anlatmış!..
Tamam, anlatmasına anlatmış da;
Kamer Genç gibi, “71 yaşındaki” bir adam, nasıl bu kadar “kadın düşkünü” olabiliyor?..
Kadın, onu da söylemiş:
“Hap alıyordu!”
Görüyorsunuz ya;
Yaşını-başını almış, torun-torba sahibi olmuş, evli-barklı bir adam, bütün Türkiye’ye “rezil-rüsvay” oldu!..
Ama, yine de;
Bütün bu iddialar karşısında “utanç” duyacağını ve yüzünün kızaracağını hiç sanmıyorum!..
Diyecektir ki;
“O kadının Beyaz TV ekranlarına çıkarılması, Tayyip Erdoğan ile Melih Gökçek’in organizasyonudur!.. Amaçları beni yıpratmak!”
Şahsen ben;
Erdoğan’ın da, Gökçek’in de, bu yollara tevessül edeceğini hiç sanmıyorum!..
Ama, “bel altı vuruşları”nda hayli deneyimli olan Kamer Genç, başkalarının da böyle yapacağını sanmakta haklıdır!..
“Delilin var mı?” diye sorsanız, cevap verecektir: “Ben de öyle yapıyorum!”
YAPTIN MI, YAPMADIN MI?
Bir an düşünelim ki; ortada böyle bir “kumpas” vardır, peki sormazlar mı adama; “O kadının söyledikleri doğru mu, yalan mı?”
Sen, ona cevap ver!..
Öyle ya, iddialar ciddi:
“Kamer Genç sünnetsiz!.. Alkol düşkünü!.. Meclis’teki odasında birlikte olduk!.. Cinsel haplar kullanıyor!”
Bunlar doğru mu, yanlış mı?..
Kalkıp “komplo teorileri” üreteceğine, “iddialara” cevap ver!..
Kadın, senin için “sünnetsiz” mi diyor, sen de git, doktordan “rapor” alıp, “sünnetliyim” de!..
Ama, ilk önce;
“Hayâl denilen bu kadını hiç tanımıyorum!.. Değil torunum yaşındaki bir kadınla, karım dışında hiçbir kadınla birlikte olmadım” de!..
Ama, diyemezsin!..
Çünkü senin, “çiçek sulamak”(!) gibi bir vukuatın var!..
Hemen her zaman söylediğim gibi;
Özellikle “milletvekilliği” gibi bir göreve talip olanların, geçmişlerinde “vukuat” olmaması gerekir!..
Arkasında “çakıldak” bulunanlar; onların bir gün “çıngırak” gibi sallanacağını hesap etmek durumundadır!..
Ama ben, bunları kime söylüyorum ki?.. Kamer Genç gibi bir adam, “torunu yaşındaki bir kadın”la birlikte anılmaktan utanmaz ki!..
“Sünnetsiz” demek onu yaralamaz ki!..
Asıl, “sünnetli” deseler, şaşardım!..
Böyle bir adam, geçmişte “Demirel’in yerine” göz dikmiş, bugün de “Kılıçdaroğlu’nun yerine” aday olmuş ya, ona şaşarım!..
..........
Yazının başında da dediğim gibi, gündem hayli yoğun... Görüyorsunuz işte, “Suriye, Mısır ve CHP” derken, ne “Deniz otobüsünü kaçıran Mensur Güzel’in Silvan katillerinden” olduğuna değinebildik, ne de “Dersim katliamı”nın altında “CHP’nin imzası” bulunduğuna dair “belge”lere!..
İnşaallah, onlara da sıra gelecek...
Bugünlük bu kadar.
Bakıcı’ya bak, söylemini ayarla!
Tümgeneral Mustafa Bakıcı’nın, korucuların da yardımıyla “firar” etmesi, “iki açıdan” önemli!..
¥ Birincisi: Biliyorsunuz, “Ergenekon sanıkları”nın “tahliye” talepleri, şu iki sebeple reddediliyor: “Yurt dışına kaçabilirler!.. Dışarı çıkınca delilleri karartabilirler!”
Sanıkların avukatları da; “Koca koca adamlar mı kaçacak?.. Bu ne komik bir gerekçedir?” diyorlardı!..
Ancak, “Mustafa Bakıcı olayı” göstermiştir ki; bu koca koca adamlar önce “GATA”ya giderler, sonra da “attaa”ya!..
¥ İkincisi: Gerek avukatlar, gerek “Ergenekon avukatlığı” yapan siyasiler ve medya mensupları diyorlardı ki; “Bu adamların ne suçu var ki?.. Eğer suçları varsa da, tutuksuz yargılayın ki, kendilerini daha iyi savunabilsinler!”
Gördük işte, “tutuksuz” yargılayınca; bir yolunu bulup, anında “firar” ediyorlar!.. “Suçsuz” oldukları meselesine gelince...
Sormak gerekmez mi, madem “suçsuz”lar o halde niye “firar” ediyorlar?..
“Masum” olduğuna inanan bir adam, hiç firar eder mi?..
“Ergenekon” ve “KCK sanıkları”nı savunanlar, Bakıcı’ya baksınlar ve söylemlerini gözden geçirsinler!.. Ya da, artık sussunlar!..