İktidarı da Muhalefeti de Kınıyorum
Mübarek cuma günü namazdan 40 - 45 dakika önce camiye gittim. Allah'ın bir misafiri olarak içim sevinç ve huzur dolu, ondan gelen ikramlara hazır bir ruh haliyle oturdum. İslam kardeşliğine dair güzel bir vaaz ve hutbe dinledim.
Özellikle vaiz efendi adalet üstünde durdu. Allah'ın adaleti emrettiğini, dost düşman ayırt etmeden hükmün adaletle, kanunlara uygun ve doğru verilmesi gerektiğini, düşmanlarımıza bile adil davranmamızın dinimizin bir emri olduğunu, Allah'a manevi yakınlığın, kendini sevdirmenin ve takvalı olmanın ancak böyle mümkün olduğunu anlattı.
Bunun böyle olabilmesi için insanın kalbinde Allah saygısı ve sevgisinin olması gereğini anlattı uzun uzun. İnsanın kendisini tam olarak eğitip terbiye edebilmesi için, Allah’a bu ahirete iman etmenin muhakkak lazım olduğunu anlattı ve " İslam bize yeter" dedi. İslam ve onun insanın olmadığı devlet ve toplumda mutlu olmanın mümkün olmadığını söyledi. İmam da hutbesinde kardeşlerimize karşı vazifelerimizi, hatta vazifelerimizin ötesinde hizmet ve ikram gereğini anlattı.
İçimiz kıpır kıpır, huzur ve mutluluk dolu olarak evimizin yolunu tuttuk. Cuma için giydiğimiz elbiselerimi çıkararak, ev içinde rahat edeceğimiz giysilerimi giydim. Bilgisayarımı açtık. “Biraz haberlere bakalım” dedim. “Habervaktim” sitesine girdim.
Keşke girmeseydim. Bütün huzurumu ve mutluluğumu kaybettiğimiz gibi kan beynime sıçradı. "Olmaz öyle şey" diyerek haykırmışım gayri ihtiyari.
İşte o haber: "Meclis'te "Aziz" ittifakı. Dört partinin uzlaşmasıyla Meclis'e sevk edilen, jet hızıyla komisyondan geçirilip Genel Kurul'a getirilen tasarı dün akşam sessiz sedasız yasalaştırıldı. Bu yasayla birlikte serbest kalması gündeme gelen Aziz Yıldırım, eşyalarını gönderdi bile..."
Böyle ittifak olmaz olsun. Hayırda böyle ittifak edemezler, bunu biliyoruz. İttifak ettiklerine göre, ortada muhakkak bir şey vardır. "Nedir bu?" diye bakıyoruz. Utanç verici bir şeyle karşılaşıyoruz.
“Sporda şike, spor alanlarına yasak madde sokma, hakaret içeren tezahüratta bulunma cezalarını azaltan yasa teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. Özellikle dört partinin grup başkanvekillerinin anlaşmasıyla Meclis Başkanlığına sunulması, tasarı üzerinde derin şüphelerin oluşmasına sebep oldu.
Meclis'teki süreçleri de çok hızlı kat eden tasarının en göze çarpan tarafı ise geçtiğimiz Nisan yürürlüğe giren 6222 sayılı sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesine dair kanunda öngörülen cezalarda radikal indirimlere gidilmesi. Tasarı bu biçimiyle yasalaşırsa şike suçundan ötürü şu anda tutuklu olan hiç kimse hapiste kalmayacak.
Dört partinin uzlaşmasıyla Meclis'e sevk edilen ve jet hızıyla komisyondan geçip Genel Kurul'a gelen ardından da yasalaştırılan düzenlemeyle ilgili siyasi parti temsilcilerinde tam bir sessizlik hakim.
Kamuoyunda “kurtarma yasası” olarak nitelendirilen yeni düzenlemeyle birlikte başta Aziz Yıldırım olmak üzere şike suçlamasıyla şu an tutuklu yargılanan bütün sanıklar serbest kalacak.
Henüz Nisan 2011'de yürürlüğe giren “6222 sayılı sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesine dair kanun”da şike suçu için 5 ile 12 yıl hapis cezası öngörülüyordu. Yeni yasa ile bu suç 1 ile 3 yıl arası hapis cezasına indirildi.”
Öte yandan kulüp yöneticilerinin Salı gününden bu yana Meclis'te siyasi partilere yönelik çok sıkı markaj yaptıkları, Salı günkü komisyon toplantısını ve önceki günkü genel kurul oturumlarını bizzat takip ettikleri gözleniyor.
Gazetecilerle ikili görüşmelerde tasarıya yönelik tepkilerini dile getiren milletvekillerinin parti yönetimlerini karşılarına almamak için demeç vermekten kaçındıkları gözleniyor. Pek çok milletvekilinin tasarının içeriğinden ve hazırlanış sürecinden dahi haberdar olmadıkları dikkat çekiyor.
Yeni yasayla sadece cezalar değil, bazı suç tanımları da değişti. Örneğin şikeye teşebbüsün bile büyük suç olarak tanımlandığı mevcut yasada teşvik pirimi suç tanımından çıktı. Oysa Nisan ayında yürürlüğe giren 58. maddeye göre şikeye teşebbüs etmek ağır ceza olarak kabul ediliyordu. (https://www.habervaktim.com/haber/211952/mecliste_aziz_ittifaki.html)
Bu madde böyle geçti. Buna emsal olarak Ergenekon davasındakiler de " ortada teşebbüs var, suç yok" diyerek davanın düşmesini isterlerse ne olacak? Yoksa esas konu bu mu? Öyleyse yazık bunca emeklere ve umutlara!
Biz bu kanunun kendisine, yani içinde belirtilen suç oranlarının şöyle ya da böyle olmasında itiraz ediyor değiliz. Bu uzmanlık alnımız da değildir. Biz işin oluş şekline itiraz ediyoruz, usul ve amacını tenkit ediyoruz. Yöntem ve biçimini kınıyoruz.
“Efendim, yanlışlık vardı, düzeltildi” diyemezsiniz. Sormazlar mı adama, eğer bu kanunun haksız maddeler içeriyor idiyse, daha dün bunu siz çıkarttığınız, ey Milletvekilleri, nasıl oluyor da araştırmadan, incelemeden böyle sakat kanunlar yapıyorsunuz? Yok, yaptığınız kanunlar güzel ise aradan bir yıl bile geçmeden, üstelik bu kanuna bağlı bir büyük dava mahkemede görülürken, neden böyle bozuyorsunuz? Mahkemeye müdahale olmuyor mu bu? “Adamına göre kanun çıkarılıyor” denmesine teşvik mi ediyorsunuz?
Hem bu yangından mal kaçırır gibi bu acele niye? Sonra bu suskunluk niye? Neden bunun üstünde kimse konuşmuyor? Sırada başka kurtarmalar için ittifaklar var mıdır?
Burada saysak yerimiz müsait değil, ülkede ittifakla çıkarılması gereken bunca kanunlar varken, sizi kulüplerin emrinde çalıştıran güç nedir? Güçlülerin istedikleri kanunların anında böyle ittifakla meclisten geçirilmesi, meclisin saygınlığına gölge düşürmez mi?
Fakir fukaranın, dar gelirlilerin, emeklilerin, mağdur edilen bunca kesimlerin sorularını ittifakla çözmek varken, sen onlar üstünde hiç çalışma, ama para babası kulüplerin emri olunca, derhal harekete geç, gece yarısı baskın yapar ki meclisten yasa geçir. Hem de daha dün çıkardığın yepyeni taze yasaları iptal ederek… Bu işte bir bit yeniği var ama ne? Biz şimdilik bunu bilemiyoruz doğrusu.
İnsanın içine bezginlik veren, umutsuzluk veren, adalet duygularımızı yaralayan bu tür faaliyetlerin içinde olan iktidarı da muhalefeti de kınıyorum.
Siyaset büyük yara almış ve gözden düşmüştür. Bu utanç verici vaziyetten kurtulmak için bilmem ki ne yapacaklar?
Merak ediyorum, Adalet ve Kalkınma Partisinin başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu işi acaba ne diyecek? Diyeceği varsa Salı toplantılarında neden demedi? Gelecek salıda acaba der mi?
Kişisel olarak sevdiğim ve saydığım, ahlak ve karakterde örnek gördüğüm ve gösterdiğim Bülent Arınç Bey bakalım ne diyecek?
Evet, açıklamalarını bekliyorum, acaba adalet bakanı bu durumu nasıl izah edecek?(*)
(*) Bu yazı Cuma günü yazıldı ama pazartesi yayınlanacak. Bu arada cevap gelirse değerlendiririz ama belki yazıya giremeyebilir.