Karınca Hakkını Arayınca
Bu haftaki kitabımız Yitik Hazine Yayınları’dan. Doç. Dr. Abdullah Demir’in Osmanlı belgelerine dayanarak hazırladığı eserin adı; “Karınca Hakkını Arayınca.”
Evet dünya üzerinde Saadet asrından sonra en küçük canlıdan en büyük canlıya kadar, hak ve hukukun işlediği medeniyetin adı Osmanlı’dır.
Eserde de bu ayrıntılara yer verilmiş. Kitabın içeriğine geçmeden önce bir haberi paylaşmak istiyorum.
¥
Önceki gün haberlerde izledim. Konuşmalarından insan oldukları belli olan kişiler, iki köpeği boğuşturup en güçlünün seçimini yapıyorlardı.
Boğuşan köpekler birbirlerini yaralamışlardı. Onların bu hallerinden zevk alanlar, yaptıkları ihaneti bir de internete koymuşlardı.
İnsan ve hayvan hakları konusunda şimdi bir de tarihe dönelim.
Bütün dünya devletleri, tarihçileri ve liderlerince cihan imparatoru olarak bilinen Kanuni Sultan Süleyman, “Muhteşem Yüzyıl” adlı bir dizi ile Harem’den çıkmayan Padişah olarak gösteriliyor.
Oysa Kanuni, dünyaya hükmederken hiçbir ayrıntıyı kaçırmaz ve Süleymaniye Camii’nin inşaatında çalıştırılan; katır, eşek ve atların, sekiz saatten fazla çalıştırılmaması, beslenmelerinin zamanında yapılması ve istirahatlerine dikkat edilmesi hususunda ferman yayınlayıp hak ve hukukun işlemesiyle bizzat ilgilenir.
¥
Horoz döğüşü yaptırıp, kan ve vahşete alkış tutan ve üzerine kumar oynayan günümüz insanları, yaptıkları işin bir özgürlük meselesi olduğunu savunurken, Osmanlı döneminde köle seçimi şöyle yapılmaktadır.
Kölelik düzenine karşı duran Osmanlı yönetimi, çaresiz insanların köle olmak için İstanbul’a gelmelerini engelleyemez ve Kağıthane tarafından küçük bir köle pazarı kurulmasına müsaade eder. Bu pazarda köle satın alacaklara ise şu şartlar getirilir.
“Hiçbir kimse, hangi şart ve ücretle olursa olsun, sağlıklı bir insanı alıp köle edinemez.
Köle satın alacaklar; hasta, sakat, çelimsiz, zavallı, bakıma muhtaç insanları köle olarak alabilirler.”
Tabii bu da yetmez.
Köle olarak alınan her insan, önce tedavi ettirilecek, sağlığı başta olmak üzere beslenme ve barınması sağlanacak, hizmet eder duruma geldiğinde de köle muamelesi yapılmadan işi tarif edilip, hizmetinin karşılığı ödenecektir.
¥
Temiz bir vicdan ve temiz bir ruh sahibi insan odur ki, kendi canı başta olmak üzere, bütün canlıların insana bir emanet olduğunu bilir ve öyle hareket eder.
İşte Osmanlı döneminde karıncalar bile bu topraklarda yaşamaktan mutludur. Bilirler ki, hak aradıklarında hakları verilecektir.
İzleyenler görmüşlerdir, “Allah’ın Sadık Kulu” filminde de Bediüzzaman Hazretleri, karıncaların yuva yaptığı yere ev yapılmasına müsaade etmemiştir.
Neyse kitaba dönelim.
“Karınca Hakkını Arayınca” adlı eserde de benzeri örneklere rastlamak mümkün. Günümüz mesajlarıyla Osmanlı adaletini anlatan kitap; “temiz bir ruh ve temiz bir vicdana” sahip olmak isteyenler için bir yol işareti.
Bilgi için Yitik Hazine Yayınları: 0216 522 11 44
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.