Serdar Arseven

Serdar Arseven

AK Parti üzerine sohbet...

AK Parti üzerine sohbet...

Önceki akşam Birlik Vakfı Ankara Şubesi’nde “Gazetecilik” temalı bir konferans verdik...

Söylediklerimiz bir yana....

Genel manzara üzerinde durmak isterim:

Salon tamamen doluydu hatta dışarıda kalanları içeri almak için bazı eklemeler yapılması gerekti. Tahmin etmek kolaydı ama ben yine de “siyasi eğilimlere” şöyle bir baktım.



Neredeyse tamamı AK Parti’ye oy vermiş salonu teşrif edenlerin. Önemli bir bölümü “kurucu”lar arasında, teşkilât çalışmalarına gönüllü olarak katılıyor. İçlerinde bürokrasinin çok önemli kademelerinde bulunmuş, işlerine ziyadesiyle vâkıf dostlar var.

Konferans sonrasındaki sohbette daha ziyade dinlemede kaldım...

AK Parti’nin performansını nasıl buluyorlar?.. Hükümet’ten “hangi” konularda memnunlar ya da değiller?..

Öncelikle, vatandaşın kahir ekseriyeti gibi “sağlık” ve “ulaştırma” alanlarındaki hizmetlerden memnun olduklarını dile getirdi dostlar. Recep Tayyip Erdoğan’ın performansının göz doldurduğunu söylediler. Bülent Arınç’ın bazı çıkışlarını takdir ettiklerini ifade edenler oldu.

Kitle, muhalefet partilerinin genel başkanları Kemal Kılıçdaroğlu ile Devlet Bahçeli’nin performanslarından da gayet memnun!!! Dersim tartışmalarında, CHP’nin aciz durumlara düşmesi memnuniyet meydana getirmiş!..

Bedelli konusunda muhtelif fikirler vardı; “askerlik sisteminin” daha geniş bir çerçeveden ele alınmasını ve bu alanda kalıcı çözümler bulunmasını talep edenler çoğunluktaydı.

Bir de sıkıntılar üzerinde duruldu. Birlik Vakfı’nın kurumsal tepkisini değil; bizi izlemeye gelenlerin dile getirdikleri kanaatleri aktarıyorum:

Buradaki arkadaşlar, çoğu devlet kurumuna gidip de, meşru taleplerini ilettiklerinde karşılarında “Meclis içi muhalefet” zihniyetli adamlar buluyorlarmış.

“Önemli makamlarda hâlâ AK Parti’den nefret eden adamlar oturuyor!..” sözü ilgimi çekti.

Biri; “Hâlâ bir yerlere hoş görünme çabası” gibisinden bir izah getirdi bu duruma. Bir başkası “Sayın Erdoğan’ın dik ve ilkeli duruşunu örnek alsalar böyle çabalar içine girmezler!..” dedi.

MİLLİ EĞİTİM VE MAĞDURİYETLER!..

Bir arkadaş, Milli Eğitim kaynaklı bir dosya uzattı. Bu dosyayı uzatan şahsın “salonda bulunmayan” yakını, o sütü bozuk 28 Şubat sürecinde, “Dincilikle” (!) suçlanmış. “Dini eserlerin tavsiye edilmesinde ısrarcı davranmak!” gibi bir “kusuru” (!) varmış adamcağızın!..

Bu dönemde bir göreve atanması söz konusu olmuş ama 28 Şubat sürecindeki “fişler” önünde engel!.. Dosyadaki belgelerden biri de, Milli Eğitim Bakanlığı’na verilen dilekçe...

Deniyor ki özetle:

“Atama dosyamda, benim gibi devlet kademelerinde ilerlemek isteyen memurların önüne, 28 Şubat zihniyeti mahsulü fişler çıkartılmaktadır. Bu tür durumlar, ‘28 Şubat bin yıl sürecek’ saçmalığını öne sürenleri haklı çıkartmayı mı hedeflemektedir?..”

Dedim ki arkadaşa; “Sayın Bakanımız Ömer Dinçer, herhalde durumdan haberdar değildir. Kısmetse, 11 Ağustos 2011 tarih ve 20267 sayılı dilekçeye dikkatlerini çekeriz.”

Konferansımızı izleyenlerin hemen tamamının “darbe” dönemlerinden kalan ve etkisini bugünlerde de göstermekte olan birer mağduriyet hikâyesi var...

İlgililerin dikkatine sunmuş olalım...

Bir başka mevzu:

“Kesintisiz eğitim dayatmasının hâlâ varlığını sürdürüyor oluşuna” dair yazılarımızı ilgiyle takip ettiklerini belirten dostlarımız, bu çarpık modelin önümüzdeki yıl uygulamada olmamasını talep ediyor!.. Millet, 28 Şubat’ın ortadan kaldırdığı “ortaokullarını” istiyor!..

DIŞARIYA DİKKAT!..

Sohbet esnasında, hükümetin Suriye politikasında “Batı” ile arasına mesafe koymasına dair talepler de dile getirildi...

Batı’nın, Özal dönemindeki “körfez savaşı” sonrasında bizi, zarar ve sıkıntılarımızla baş başa bıraktığı hatırlatıldı...

PKK terörünün ardındaki batı desteğinin devam ettiği belirtildi.

Hükümetin, Ergenekon, Balyoz, KCK gibi önemli “davalarda” batıdan destek alamadığı vurgulandı...

Batı medyasının bizi “komşularımızla” karşı karşıya getirmek için kışkırtıcı yayınlar yaptığına dikkat çekildi.



Bir arkadaş ayrılış anında;

“Hükümetin performansına dair bir değerlendirmede bulunmadınız, sizin kanaatiniz nedir?” diye sordu.

“Ben ümitliyim... Eleştirilerinizde haklılık payı var ama 200 yıllık kötü gidişten kaynaklanan problemlerin bir anda çözüme kavuşması mümkün değil” karşılığını verdim.

“Doğru” dediler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi