Her gün yeni bir başlangıç demektir
“ömür biter yol bitmez” sözünü, kasabamızla Ankara arasında yolcu taşımacılığı yapan otobüsün ayna üzerindeki dantel süsünde okumuştum. Yıl 1970’ti. O günkü aklımla; “Yol bitti ama ömür bitmedi”
demiştim otobüsten inince.
Sonra anladım ki, ömür bitiyor ama yol bitmiyormuş. Hz. Adem’den bu yana dünyaya kim gelmişse, hepsi bir sona varmış ama yolun sonuna gelememiş. Hatta öbür alemde bile devam ediyor. Hesap günü var, Cennet var, Cehennem var, sonu gelmeyen bir yol var yani.
öyleyse can kafesten uçmadan, Azrail’le yolculuk başlamadan, uyandığımız her gün, bizim için daha yolun başlangıcı olmalıdır. Yola yeni çıkacak insan, gideceği yere nasıl hazırlanırsa, güne öyle hazırlanmalı.
Gelin karşılıklı iki koltuk oluşturalım ve birisine herkes kendini oturtsun, diğerine de ayna koyarak karşılıklı konuşmaya başlasın. örnekleme bakımından şu konuşanlara bakalım.
Yaşlı bir kayınvalide: “Gelinimle oğlum ayrılmamalıydılar, insan içine çıkamıyorum, kimsenin yüzüne bakamıyorum.”
Orta yaşlı bir kadın: “Oğlum öldü, bu olmamalıydı. Buna dayanamıyorum.”
İleri yaşta bir kadın: “Eşim neden böyle davrandı? Ayrılmamıza onun davranışları neden oldu, peki ben şimdi niye yalnızım.”
Orta yaşlı bir erkek: “Eleştirilmeyi sevmiyorum, hata yaptığımı kabul edemem, başarı benim için çok önemli.”
Genç bir delikanlı: “Yapayalnızım, kimse beni anlamıyor, kimse beni sevmiyor, hiçbir değerim yok.”
Genç bir erkek, engelli: “Canım hiçbir şey yapmak istemiyor, ben eksiğim, bunu görmeye dayanamıyorum.”
Orta yaş bir erkek: “İnsanların arasında asla rahat değilim, sanki herkes bana bakıyor, en iyi bildiğim şeyleri bile söylemiyorum.”
Orta yaşta bir kadın: “Evliliğim hiç iyi gitmiyor. Ben buna mı layıktım, hep böyle mi olacak? Ondan nefret ediyorum.”
Orta yaşı geçmiş bir erkek: “İşyerinde beni kimse fark etmiyor, aslında çok başarılı olabileceğimi biliyorum, neden fark edilmiyorum?”
Genç delikanlı: “Hep ben mi hatalıyım, aşık olduğumu asla söyleyemem. Ya gururum, bunu yok mu sayacağım?”
Evet, sevgili dostlar; daha bir sürü hayat ve yığınla problem, her şey niye bu kadar zor? Aynada nasıl görünüyoruz bunları söylerken acaba? Hiç merak ettik mi? Sadece biz miyiz bunları yaşayan, problemler sadece bize mi has?
Bu soruları kim cevaplayacak, cevap nerede? Cevap, daima ve hep içimizdedir. Hz. Ali ne diyor: “İlacın sende ama bilmiyorsun sen. Derdin kendinden ama görmüyorsun sen. Harfleriyle gizlinin apaçık olduğu Kitab-ı Mübin’sin sen. Küçük bir cisim sanıyorsun kendini, oysa sende dürülü en büyük alem. Kendinden başkasına ihtiyacın yok senin. Bir düşünsen nefs üstünde ama düşünmezsin.” Ali bin Ebi Talib
İnsanoğlu mutluluğu hep başka yerlerde arar ve bulabilmek için olmadık enerjiler harcar. Oysa mutluluk insanoğlunun içindedir ve asla oraya bakmayı akıl edemeyiz. Bunun gerçekten içimizde olduğunu kabul etmeliyiz. “İyi-kötü, doğru-yanlış, huzur-huzursuzluk” ne varsa, hepsi de içimizdedir ve bizim irademiz altındadır.
Mevlana, Mesnevi’sinde; “İnsan zihni sazlık gibidir, orman gibidir, orada aslan da var, yaban eşeği de. Sen yaban eşeğinin peşine takılma” der. Biz neyin peşine takılacağımızı irademizle ortaya koyarak tercihimizi o yönde belirlemeliyiz.
Keşfe çıkmalıyız. önce kendimizi, sonra karşımızdakileri keşfetmeliyiz. Görelim bakalım neler bulacağız. Ve ne bulursak bilelim ki, bulduğumuz bizizdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.