Serdar Demirel

Serdar Demirel

Patani'de Kurban

Patani'de Kurban

Güney Tayland bölgesinde yaşayan ve çoğunluğunu Malay Müslümanlarının oluşturduğu bölgedeyiz. İHH İnsani Yardım Vakfı’nın burada düzenlediği Kurban paylaşımı programının dâvetlileri olarak.
Patani ise merkez üssümüz.
Denebilir ki Patani’ler, Malezya'da yaşayan ırktaş ve dindaşlarına göre İslâmî meselelerde daha duyarlı. Fakülte yıllarımda bu bölgeden birçok dostum olmuştu. üniversitede göreve başladıktan sonra da birçok öğrencim... Bu bölgedeki birkaç günlük varlığımız da bu gözlemimizi teyit ediyor.
Tayland Malay Müslümanlarının İslâm’a daha fazla duyarlı olmalarının anlaşılır tarafları var tabiî. öncelikle kendi bölgelerini Tayland topraklarının doğal bir parçası olarak görmüyorlar. Onlara göre Budist Tailerin yönetimi altında yaşamak gönüllü bir birlikteliğin değil zoraki bir dayatmanın sonucu. Bu algılama tarzı da otomatikman “kendi kimliğini” koruma refleksi üretiyor.
Kültürel olarak asimilasyon faaliyetlerine maruz kaldıklarından buna direnmenin en önemli yolu da değerlere daha fazla sarılmak. Değerler skalasında kuşkusuz en başat güç de din olgusudur.
İkincisi, Müslümanlar Tayland’ta azınlık olduklarından ister istemez “azınlık psikolojisi” ile hareket etmekteler. Bu psikolojinin bir millete ya erimeyi ya da direnmeyi dayattığı sosyolojik bir gerçektir. Patani Müslümanları da genel olarak ikincisini tercih etmiş durumda.
üçüncü olarak da buradaki dini medreselerin varlığı gelmektedir. Bu medreseler dünden tevarüs ettikleri klasik İslâmî eğitimi vermeye bütün zorluklara rağmen devam etmekteler. Bu da dini duyarlılığı koruyan bir diğer önemli faktör.
Bu bölgeye baktığımda anlamakta zorluk çektiğim bazı hususlar var. Bunlardan birisi de diğer coğrafya Müslümanlarının bu coğrafyadan özgün bir medeniyet görme beklentisi. Bu son derece yanlış ve haksız bir beklenti. çünkü, bunların muhatap olduğu gerçeklik model üretmekten önce kimliklerini muhafazayı gerektiriyor.
Bunlar, ülkede, ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmeleri, bürokraside hakkettikleri konumlara gelememeleri, eğitimde haksız bir rakabete maruz kalmaları nedeniyle özgün bir tecrübe üretmek yerine kimliklerini koruma pozisyonunda buluyorlar kendilerini. Bu da çoğu yerde içe kapanmayı kaçınılmaz kılıyor. Bu da tartışılması gereken ayrı bir çıkmaz. Ama korunması gereken değerleri korumak da azımsanacak bir şey değil elbet.
Tayland Müslümanları İslâm dünyasının periferisine düşmeleri hasebiyle parçası oldukları ana gövdeden gerekli ilgiyi görememişler. Maruz kaldıkları çifte standartları açıkca dile getirmek de “ülke hakkında anti propaganda” diye nitelendirildiğinden şüpheli konumuna düşmemek için kendilerini anlatmakta çok aktif olamamışlar. Ama, bu da yakın bir ilgi beklemedikleri, dünya Müslümanlarını yanlarında görmek istemedikleri anlamına gelmez.
Bu sebeple olsa gerek tâ Türkiye'den insanların kendileriyle bayramlaşmaya ve paylaşmaya geldiklerini görmek, onlarda; “unutulmadıkları ve yalnız olmadıkları” hissini doğuruyor, mutlu oluyorlar. Bize mihmandarlık yapan Hasan dostumuz, bu meyanda; “Bayramda kardeşlerimizin bizi hatırlaması bir ilk”, dedi. “Hepimiz çok duygulandık”, diye de eklemeyi unutmadı.
“Unutulmadık” hissi, kardeşlerimizin ümmet-i Muhammed'e aidiyet bağlarını pekiştiriyor. Bununla da kalmıyor, ayaklarına kadar gelen insanların bağlı bulundukları değerler dünyasına ve temsil ettikleri topluma şükrân hisleriyle dolup taşıyorlar.
Bir yardım organizasyonunun, Türkiye halkından aldığı temsiliyet yetkisiyle bu insanlarla kardeşçe irtibata geçmesi Türkiye’nin "ince güç"ünün (soft power) on binlerce kilometre uzakta kök salmasına neden oluyor.
Bu paylaşmanın önemli bir noktası da İslâm'ın tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar küresel bir din olduğunu ortaya koymasıdır. Bu din evrensel bir din. Coğrafya sınırları tanımıyor. Irklar arası bariyerleri kolayca aşabiliyor. Farklı kültürleri tek din çatısı altında toplayabiliyor. Farklı da olsa aynı anlam katmanlarına sahip bir dil üretiyor.
İşte, bu yüzden bayramda Türkiye'den dünyanın dört bir yanına dağılan birçok yardım organizasyonu sadece bir et dağıtımı faaliyeti yürütmüyor. Onlar, “Kurban, unutulmuş coğrafyaların bayram neşesidir” algısıyla ideal ve ortak bir bilinç inşasına katkıda bulunuyor. İHH İnsani Yardım Vakfı da 111 ülkeye ulaşarak bu yarışta yerini almış bulunmakta.
Bunlar sıradan atılımlar değil. Bu atılımların önemi yıllar sonra çok daha iyi anlaşılacak. Ekilen tohumlar bir gün ürünlerini elbet verecek. Ama tüm dünya Müslümanları da bu gayretlerin pozitif sonuçlarından bir gün mutlaka istifade edecektir.
Bizler bunlara tanıklık ettik Patani’deki ekip olarak. Bu bölge daha yakından bir ilgiyi hak ediyor. Gözlemlerimizi paylaşmaya devam edeceğiz...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi