Vae victis
Başlıktaki Latince deyim (Not: Vae'nin "a" ve "e" harfleri bitişik yazılıyor), "Vay kaybedene" anlamına geliyor. Bizim "Düşenin dostu olmaz" deyimimiz de aşağı-yukarı aynı anlama geliyor.
***
Dün Türkiye saati ile sabah 05'te Rotterdam Havaalanı'na Fildişi Sahili hükümetinin kiraladığı bir uçak indi. İçinden elleri kelepçeli bir yolcu çıkarıldı, apronda bekleyen bir minibüse bindirildi ve dosdoğru Lahey'in Scheveningen semtindeki cezaevine götürüldü ve bir hücreye konuldu.
O kelepçeli adam, Fildişi Sahili'ni 10 yıl boyunca yönetmiş olan eski Devlet Başkanı Laurent Gbagbo'ydu.
Götürüldüğü cezaevi ise Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanan ve yargılanacak olan "Suçlular"ın tutuldukları mekândı.
Daha 6 ay öncesine kadar sarayda yaşayan Gbagbo'nun, geçen yıl bugünlerde yapılan devlet başkanlığı seçiminin ardından çıkan ve ülkeyi iç savaşın eşiğine getiren kargaşada "İnsanlık suçu" işlediği iddia ediliyor. Ona yöneltilen "İnsanlık suçu" kapsamındaki fiiller de şöyle sıralanıyor: Cinayet, tecavüz, işkence ve insanlık dışı eylemler...
***
En az 3 bin kişinin öldüğü kanlı çatışmaların nedeni olan 2010 başkanlık seçiminin öyküsünü kısaca hatırlatalım.
Seçimin ilk turunda Laurent Gbagbo oyların yüzde 38.04'ünü aldı, rakibi ve şimdiki Devlet Başkanı Alassane Ouattara yüzde 32.07'sini, üçüncü aday Henri Konan Bedie ise yüzde 25.04'ünü. Şeffaf, hilesiz-hurdasız bir seçim gerçekleştirdiği için tüm dünya Fildişi Sahili'ni kutladı.
Yasa gereği en çok oy alan iki aday ikinci tura kaldı. Sonuç? Yüksek Seçim Kurulu'na göre Ouattara kazandı, son karar mercii olan Anayasa Mahkemesi'ne göre ise Gbagbo. Gel de çık işin içinden. Tabii kimse çıkamadı. Gbagbo, Anayasa Mahkemesi önünde yemin edip görevine devam etti. Ouattara ise yandaşlarının önünde ant içip Devlet Başkanlığı'nı ilan etti. Ondan sonra da iki cephenin militanları silaha sarıldı.
***
Fildişi Sahili halkının çoğunluğunun gözünde Gbagbo meşru Devlet Başkanı'ydı ama Batı, özellikle de ABD ve Fransa farklı düşünüyordu: Onlar, Ouattara'yı Devlet Başkanı kabul ettiler. Kabul etmekle kalmadılar; devirmek için her türlü yolu denediler.
Örneğin, ABD yumuşak güç kullanarak, ikna yoluyla uzaklaştırmak istedi. Gbagbo'ya ailesi ve yakın çevresiyle birlikte sığınma hakkı ve yılda 2 milyon dolar gelir vaat etti. Cevap: Ret!
Bunun üstüne Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Fildişi Sahili'ne asker gönderip Gbagbo'yu devirdi. Hatta sarayını bombalatıp öldürtmeyi bile denedi ama Gbagbo yıkıntılar arasından sağ çıkmayı başardı. Yani az daha Kaddafi'nin akıbetine uğrayacaktı.
Batı'nın Devlet Başkanlığı koltuğuna oturttuğu Ouattara'nın ilk işi de Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne başvurup Gbagbo'nun yargılanmasını istemek oldu.
İşte o yüzden Gbagbo şimdi Lahey'deki Scheveningen Cezaevi'nde.
***
Yazıya "Vae victis" başlığını koymakta haksız mıyım? Kaybetmeyeceksin. Çünkü kaybedenin sonu ya Kaddafi gibi oluyor ya da Gbagbo gibi.
Afrika atasözlerini severim. Ama Gbagbo'nun da en az Afrika atasözleri kadar güzel bir deyişi var: "Gece başkanlık sarayında uyuyup sabah cezaevinde uyanabilirsin, tam tersi de mümkün; gece cezaevinde uyuyup sabah başkanlık sarayında uyanabilirsin."
İkisini de yaşadı Gbagbo. Fildişi Sahili'nin kurucu Devlet Başkanı Felix Houphouet-Boigny döneminde cezaevine girdi, onun ölümünden sonra başkanlık sarayına yerleşti... Şimdi de saraydan yeniden cezaevine... Kader.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.