Bazı zanlılar eşittir bazıları daha eşittir ve Gül’ün vicdanı
Veya “Bütün çocuklar kıymetlidir ama zenginlerinki daha kıymetlidir” de diyebiliriz.
Gerek bedelli askerlik yasası, gerekse şike zanlılarının cezasını azaltmayı amaçlayan yasa tasarısı, Cumhuriyet’in tüm yurttaşlarının eşit olduğu inancına yeni bir darbe vurdu.
Eşit değiller ve hiçbir zaman olmadılar.
Ama bir toplumun sağlıklı olabilmesi için eşitsizliğin bu kadar kaba bir biçimde dışa vurulması zorunlu mudur, kuşkularım var.
Yanlış anlaşılmasın.
Özellikle futbolda şikeyi düzenleyen yasanın çok ağır hükümler içerdiği ortada.
İnsanların aleyhlerindeki delilleri bile göremeden aylardır özgürlüklerinden mahrum bırakılmaları adalete aykırı bir durum.
Ama elinizi vicdanınıza koyarak söyleyin, terör suçu kapsamına anılan her eylemin zanlısının 10 yıla kadar tutuklu kalabilmesi, adalete uygun mu?
Hele Adalet Bakanı’nın tutukluluk süreleri için düzenleme yapılacağına söz vermişken, bu yolda adım atılamaması, ancak futbol yasası gelince Meclis’te büyük bir ittifak olması anlaşılır bir şey değildir.
Ergenekon’dan KCK’ya kadar yüzlerce, hatta binlerce zanlının aylardır cezaevinde kalıyor olmasına duyarsız kalan yasa koyucuların, futbolda şike zanlıları için zamana karşı yarış vermeleri anlaşılır bir şey değildir.
Sahi, bu davanın iddianamesine ne oldu merak ediyorum, hani geçtiğimiz 17 Kasım’da açıklanacağı bildirilen iddianame.
Bağımsız yargı, emir ve komuta zinciri içinde iddianamenin açıklanmasını erteledi herhalde.
Zanlıları “uğruna mücadele vermeye değer” veya “değmez” olarak sınıflandıran, tutukluları “öncelikle kurtarılması gereken” ve “hapiste çürüsün” diye ayıran veya en azından böyle bir algı veren yasama meclisinden barış projesi çıkmaz.
Adalet, adil olacaksa tüm yurttaşlara karşı olmak zorundadır.
Seçmece adalet toplumun birlik ve beraberlik duygusunu zedeler.
Sayın Cumhurbaşkanı, bu yasanın vicdanını rahatsız ettiğini açıklamış.
O halde gereğini yapmalı ve sadece bir kısım cumhurun değil, tamamının başkanı olduğunu göstermeli.
Dersimliler yetmez Ermeniler de dilesin
Türk Solu Dergisi, devlete isyan ettiğini ileri sürdüğü Dersimliler’in devletten özür dilemesini buyurmuş.
MHP lideri Bahçeli de Dersim’de olanlarla bugün PKK’nın veya KCK’nın eylemlerinin aynı şey olduğunu söylemiş.
Eksik bırakmış...
Türk Solu Dergisi gibi, gereğinin yapılacağını söylememiş.
Gereği ne olabilir?
Dersim gibi Hakkari veya Yüksekova’nın yerle bir edilmesi, çoluk-çocuk demeden süngülenmesi, kalanların Irak’a sürülmesi.
Sen sağ, ben selamet.
Ulus-devlet sorununu bir ayda çözeriz böylece.
Türk solunun geldiği içler acısı ve aşağılık çizginin sol adına iyi niyetle mücadele vermiş, kardeşliği öne almış gerçek solcuları mezarında ters döndürdüğüne eminim.
Aslında Türk Solu ile faşizan çizgisini birleştiren bir ideoloji var...
Anlamak için Hitler’in Kavgam kitabına göz atmanız yeter.
Washington’da Türkiye algısı
WashIngton DC
Süper güçlüğü bitti, falan deyin ama dünyada hala en güçlü ülkenin Amerika Birleşik Devletleri olduğunu unutmayın.
O nedenle, Bill Clinton kendisi görevi bıraktıktan sonra ne yapması gerektiğini soran dönemin İngiltere Başbakanı Blair’e “Yeni gelen adamla iyi geçin” demişti.
Geçen yıl geldiğimiz Washington’da Türkiye-Amerika ilişkileri en dip noktalarından birini yaşıyordu.
Bu sene ise tam bir balayı var.
İsrail ile gerilimin düşürülmesi, Malatya’ya radar üssü kurulmasına onay verilmesi ABD’nin başkentinde Ankara ve hükümet algısını tamamen değiştirmiş.
“İslamcı hükümet”ten bahseden yok ama açıkçası otoriter rejime gidişten söz eden çok.
Ankara bu algının farkında olmalı.