Bedelli Askerlik Muhabbeti
Bir bedelli askerlik tartışmasıdır gidiyor. Bu işin farklı düşüncelerle bu kadar konuşulmasını ve olayın büyütülmesini doğrusu yadırgıyorum. Herhalde bu da malayaniden korkmadan çok konuşan bir millet oluşumuz gerçeğinin bir ifadesidir.
Oysa kişinin dinine ve dünyasına faydası olmayan konularda çok konuşması hata, bunu terk etmesi de büyük bir erdemdir. Zamanı faydasız söz ve işlerle tüketmek, Allah Teâla’nın gazabına alamet olan büyük bir musibettir.
Bir yorumcum ısrarla soruyor: “Bedelli konusunda İslami hüküm nedir? lutfetseniz de bilgilensek ve varsa hatamız düzeltip, gereksiz yere sağa sola çatmasak.”
Hemen şunu söyleyeyim, sağa sola çatma kardeşim, ne mecburiyetin var da çatıyorsun?
Hem neden bedellinin “İslami hükmünü” soruyorsun ki? Bedelsizin hükmünü sormuş muydun? Sorduysan ne demişlerdi, hatırlıyor musun?
Ben “bedelli İslamîdir” desem, Danıştay veya Anayasa mahkemesi gibi ilgili makamlar çıkan yasayı laikliğe aykırı bularak kanunu iptal edebilirler. Hazır bedelli askerlik yapacak olanlara zararımız dokunur da ahlarını almış oluruz. Nemize lazım.
Bu soruyu soran arkadaşımın şunu bilmesi lazımdı: TBMM'den dini yasa çıkmaz. Çıkamaz. Bu “bize özel laiklik” ilkesine aykırıdır.
Meclis Yahudilikten, Hıristiyanlıktan, Mecusilikten, Putperestlikten, Komünistlikten, Kapitalistlikten, Faşistlikten bir kanunu alıp adapte edebilir. Hatta adapte etmeden doğrudan tercüme edip de alabilir. Bütün bu dinlerden, felsefelerden, ideolojilerden, ülkelerden her konuyla ilgili kanunlar alıp yasa çıkarabilir TBMM.
Ama asla İslam dininden, İslam şeriatından ihtiyaç duyulsa da bir kanun alınıp meclisten çıkarılamaz. Bu meclisten dini bir kanun çıkamaz. Çıkamaz. Dedik ya, zira bu “bize özel laiklik” anlayışının gereğidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Almanya'dan, Fransa'dan, İtalya'dan, İsviçre'den, İngiltere'den, Amerika'dan, Rusya'dan, Çin'den kanunlar alabilir. Ama bu ülkede yüz yıllarca atalarının uyguladığı İslam kanunlarından asla yasa alamaz. İslam ülkelerinin herhangi birisinden bir kanun alıp kendisine adapte edemez. Çünkü bu işlem laiklik ilkesine aykırıdır. Siz de kalkmış bedelli askerliğin dini hükmünü soruyorsunuz. Günaydın kardeşim.
Sevgili Peygamberimiz zamanındaki uygulamaya bakarsak, eli silah tutan her erkek Müslüman, cihat için hazır bir askerdir. Kendisine ihtiyaç duyulduğu an, gelip deftere adını yazdırır, cihad ordusuna katılır. Cihat ise İslam'ın duyulması, yayılması ve hakim olması için yapılan her tür çabadır. Gerekiyorsa savaşmak, Allah için ölmek, öldürmek, “İslam'ın zirvesi” sayılan bir cihat eylemidir. Yani en büyük bir ibadettir.
Fakat azıcık bir düşünelim. Ne bu toplum asr-ı saadet toplumudur, yani İslam toplumudur, ne de bu devlet, İslam devletidir. Bu devlet ve toplum, içerisinde Müslümanlar'ın da yaşadığı bir devlet ve toplumdur. Devlet ve toplum arasında yasalarla çerçevesi çizilmiş bir anlaşma vardır. Buna göre her din ve inanç mensubu gibi Müslümanlar da dinlerini öğrenebilecek, yaşayabilecek, yaşatabilecektir. Bu anlaşmaya uyuluyor mu uyulmuyor mu, uyulmuyorsa taraflar ne tedbir alıyorlar, o başka mesele.
Bu anlaşmanın bir maddesi de, ülkenin savunması için zamanı geldiğinde herkes askere gidecektir. Fakat bu devlet kadınları askere almayarak, bu işi sadece erkeklere yaptırarak Anayasaya uymuyor. (Aman şeytanın kulağına sağırlık, hırsızın aklına kendir düşürmeyelim.) O istediği her zaman kanunlara uymamayı adet haline getirmiştir zaten. Vatandaş ise hep uyar, tutar bir de “dini hükmünü” sorar. Vay benim iyi niyetli zavallı kardeşlerim.
Bilindiği gibi TSK nın temsil ettiği ordu, şu haliyle İslam Ordusu değildir. Biz eski alışkanlıklarımızı atamadığımız için ona “peygamber ocağı” desek de, işin yetkilileri bunu kabul etmemektedirler. Orada cihat da öğretilmemektedir. Belki cihat düşüncesi tehlikeli bir düşman düşünce olarak öğretilmektedir askerlikte. Cihat ile getirilecek olan İslam Devleti fikri de " irtica" adıyla yok edilmesi gereken bir düşüncedir onlara göre.
Gerçek bu iken kalkmış bazı arkadaşlarımız "cihat öğrenmek için" askerlik yapmanın gereğinden bahsetmektedirler. Ne sefil bir düşünce…
Böyle diyeceklerine, "yahu bu toplumda yaşayan bir fert olarak devletle anlaşma yaptık. Zamanı gelince askerlik yapma borcumuz vardır" deseler, belki daha doğru bir söz söylemiş olurlar. Fakat bunun doğru bir düşünce veya söz olmadığı da bellidir. Çünkü seninle anlaşma yapan aynı devlet, yine seninle yeni bir anlaşma daha yapıyor ve “istersen şu kadar bedel öde, askerliğini yapma” diyor. Sen de bunu kabul edersen, anlaşmaya uymuş olursun. Peki, sorun ne?
Askerlikte cihat öğrenme değil de, vatan ve vatandaşları savunma amacı öne sürülerek, askerliğin gereğinden bahsedilebilir. Fakat bu zamanda bu da geçersiz bir gerekçedir. Çünkü çağımızda bu düşünce anlamsız olmuştur. Zira savaş araç ve gereçleri öyle gelişmiş ki, bunları kullanabilmek özel bilgi ve donanım istemektedir. Yapılan silahları kullanabilmek için bu işin uzmanı olmak gerekir. Bu yüzden profesyonel orduya geçmek şarttır. Artık vatan evladını askere alıp, garsonluk hizmeti verdirme, nöbet tutturma, yatırıp kaldırma, marş söyletip bağırtmadan başka bir işlem olmayan bugünkü güya askerlik yaptırma, lüzumsuz zaman ve emek kaybından başka bir şey değildir, buna gerek de yoktur. Ülkenin çıkarlarına da aykırıdır.
Bugün Türk Ordusu bu hantal yapısıyla ve acemi erleriyle savaş yapamaz bir haldedir. Kimse kusura bakmasın, 30 yıllık PKK ile mücadeledeki vaziyet bunun küçük bir numunesidir. Hiç kendimizi kandırmayalım. Derhal profesyonel orduya geçelim. Kim bunu istemiyorsa veya savsaklıyor da yapmıyorsa, biliniz ki vatana en büyük kötülüğü yapmaktadır.
Bu yazıya, askere gönderdiğimiz evlatlarımızın oradaki beyin yıkama faaliyetlerinin verdiği zararları, o süre içindeki maddi manevi sağlıklı olmayan ortamı, askerlik adı altında onunla ilgisi olmayan birçok işlerin yaptırılmasını, Mehmetçiğin darbe yapımında suça alet edilmesini vs. yazsak da olurdu, ama bunlar herkesin bildiği gerçekler olduğu için geçelim.
Sonuç itibariyle şu şartlarda bu ordu içinde bedelli veya bedelsiz askerlik yapmanın dini bir hükmü yoktur, aramak da abestir. Bu bir kanun işidir.
Öyleyse konuya din değil, vatandaşlık açısından bakmamız lazımdır. Bedelli askerlik de kanun ile düzenlendiğine göre, olay yasaldır, vatandaşlık açısından hiç bir sorun yoktur.
Olay bu kadar basittir.