Demokrasi Ve Laiklik İslam Partisine İzin Verir mi?
Bir önceki yazımızı hatırlarsınız. Siyasi partilerin yapamayacağı şeyler de var elbette bu sistemde demiştik ve örnek vermiştik:
“Mesela İslam hukukunu yasalaştırması ve devlette uygulamasını yapamaz. Benim canım, gönlüm, ruhum, aklım, kalıbım bunu ister. Ama Ak Parti bunu yapamaz. Ondan bunu şu anda istemek hakkımız da değil. Çünkü buna söz vermemiştir. Verseydi isterdik.
Peki, ama bu “istese de yapamaz” oluş sadece Ak Parti için midir, yoksa her parti için mi?
Sizin yorumlarınızı okumadan ben kendi fikirlerimi yazacağım. Sonra yorumlarınızı okuyacağım ve değerlendirmemi de ayrıca yapacağım inşallah. Yorumlar boşa gitmeyecek yani. Onlara değer verdiğimi yer yer ifade etmiştim.
Benim soruya cevabım şöyledir: Bu mesele her parti için geçerlidir. Kim “biz İslam hukukunu getirip uygulayacağız” diyorsa, yalan söylüyor veya lafı dolandırıyordur.
Nasıl yalan söylüyor?
Çünkü bu ülkede siyaset özgür değildir. Vesayet altındadır. Almanya’da “Hıristiyan Demokrat Parti” vardır. Demokrasi ve laikliğe de aykırı bulunmaz. Ama bu ülkede “İslam Demokrat Parti” diye bir parti kurulamaz. Zira bu hem demokrasiye, hem de laikliğe aykırı bulunur.
Biliyorum, itiraz edecek ve soracaksınız: “Yahu biz bu demokrasi ve laikliği Avrupa’dan aldık. Onlar bize belletti. Orda oluyorsa bizde niye olamaz?”
Bir şaka yapayım mı? “Boynuz kulağı geçti” de ondan. Onlar bilmiyorlar, biz onlara da demokrasi ve laiklik dersi vereceğiz, öğrenecekler.
İşin ciddisine gelelim isterseniz. Gerekçeleri şu; “bizim özel şartlarımız var.”
Nedir o özel şartlar?
Aklımızın yettiği günden beri okudukları masal veya martaval şu:
“Şöyledir efendim: Avrupa’nın dini Hıristiyanlıktır. O da insan eliyle reforme edilmiş, ilahî olma özelliği giderilmiştir. Yani devlet yönetecek hukuku yoktur. Laiklik ile de zaten devlet dışına atılmıştır.
Ama İslam’a gelince, hala Allah Teâla’dan geldiği gibi duruyor. İnsan eliyle değiştirilememiş, reforme edilememiştir. Yani aynı zamanda devlet yönetimine, yasamaya, yargıya, ekonomiye, eğitime, sosyal hayata kanun veren bir dindir. Bu yüzden ya onu da reforme edecek ve kanunlarını kesip atacağız, bildiğimiz kuşa benzeteceğiz, ya da devlet hayatından dışlayacak, yasak getireceğiz. Bu konuda demokrasi ve laiklikten fedakarlık yapacağız. İçteki Müslümanları zaten susturduk. Avrupadan da anlayış bekleyeceğiz.”
Nitekim uygulama da böyledir. Bu uygulamada demokrasi de yok, laiklik de yoktur. Müslümanlar da bundan şikayetçi, işin garibi Avrupa da bundan yarı şikayetçi.
Müslümanları anladık, hadi onlara yasak var, hakkımız yeniyor diyor ve şikayet ediyorlar. Anlamadığımız şu batılılar.
Sistemin sahipleri de anlamıyor ve soruyorlar: “Yahu siz kimden yanasınız? Sizin taklitçiniz ve çömeziniz olan bizlerden mi, yoksa Müslümanlardan mı?
Her ne ise, “bu memlekette demokrasi ve laiklik var, özgürlük var” yalan balonunu söndürmek için Merhum Ercüment Özkan bir parti kurdu. Adı da İslam idi, tüzüğü de İslamî idi. İçişleri bakanlığına müracaat etti.
Ne oldu biliyor musunuz?
Bilmiyorsanız da tahmin etmişsinizdir. Laikliğe aykırılık gerekçesiyle reddedildi.
Evet, Türkiye’de İslam Partisi kurulamaz. Dolayısıyla İslam Hukukunu hiçbir parti teklif bile edemez.
Acı veya tatlı, adamına göre değişir, işin gerçeği bu.
Bu yüzden kim olura olsun, birisi kalkar bir parti kurar da “biz İslam’ı getireceğiz” derse bu yalandır.
Yalanı anladık. Peki, bu “lafı dolandırma” ne demektir?
Onu da gelecek yazıya bırakalım mı?