Risâle-i Nur'un özellikleri
Risâle-i Nur'un özelliklerini izah etmeye devam ediyoruz:
* Müslümanların temel hastalığını "iman zaafı, ümitsizliğin hâkim olması, doğruluk ve dürüstlükten sapma, ferd ve toplumlar arası münasebetlerde düşmanlıkların başgöstermesi, yani düşmanlığa sevgi; ilmi, fikrî, idârî, siyâsî, askerî her türlü istibdat/baskının yaygınlaşması; gayret, himmet ve çalışmaların şahsî çıkarlara yönelmesi" şeklinde tesbit eder. Bunlara Kurân ve Sünnetten çağdaş/modern çareler üretir.
* Risâle-i Nur, inançlar, dinler ve milletler arası diyalog ve yardımlaşmanın zeminini oluşturan esasları da kapsar. İnsanı, din milliyet/coğrafyasına bakmaksızın ferd/birey olarak ele alır, içine düştüğü bunalımlardan kurtulma yollarını gösterir. Bir taraftan birey olarak, yalnız başına mutlu yaşamanın yollarını gösterirken; sosyal bir varlık olduğuna göre de, birlikte yaşama, uzlaşarak işlerini sürdürmenin prensiplerini orijinal ve ikna edici bir üslûpla belirler. Ardından dinleri, milliyetleri, cemiyetleri felsefe/inanç ve sosyal yönleriyle tetkik eder. Dinler arası, inançlar arası, meslekler arası ve hatta meşrepler arası diyalog, dayanışma, bilgi ve fikir alış verişinin metotlarını getirir.
* Dünyaya gönderilişimiz ve imtihana tabi olmamızın sonsuz hürriyetin gereği olduğunu, Kurânın inançsızlar dâhil herkese inanç, düşünce başta olmak üzere her çeşit hak ve hürriyeti bahşettiğini açıklar. Farklı inanç ve düşünceleri geniş buluşma platformlarında, ortak paydalarda buluşturur.
* Risâle-i Nur, insanlığın; ferd, aile, toplum olarak ve milletler arası ilişkilerde yaşadığı müthiş çözülmeyi önleyecek ilmî/fikrî/imanî prensipleri hayatlandırır.
* Bir kısım düşünceler, millî/milliyet kardeşliği, bazıları kan kardeşliği, bir kısmı ulusal kardeşliği öngörür. Bediüzzaman, bunlardan fersah fersah ileri giderek, din, vatan/yerleşim birimi ve sınıf kardeşliğini, hatta yaradılış ve varlık kardeşliğini tesis eder.
* İnsanı, kâinatı ve varlığı ele alıp incelemeye çalışan bütün felsefî ekolleri (ve mezhepleri) inceler. Faydalı/doğru/isabetli yönlerini alır, zararlı taraflarını ayıklar.
* Yolunu şaşırmış, her şeyi karanlık gösteren felsefenin bataklığına saplanmış Batılıların duygusal profillerinin, hayata bakış açılarının gayet karamsar olduğunu, Batının sosyal değişimini, modern hayatın açmazlarını çok erken dönemde fark eder. Felsefesinin bütün ekollerini süzgeçten geçirir; manevî hayatı tahrip eden Allahı inkâr cereyanı, maddeperestlik, tabiatperestlik ve Deccalizmin fitnesiyle de palazlanan şehvetperestliğin temellerini çürütür.
Bunu yaparken toptancı yaklaşmaz. Batıda iki gelişme tesbit eder: Birisi, İseviliğin hakikî dininden, semavî dinlerden (İslâmiyetten) istifade eden, hak ve hürriyetlere çalışan Birinci (Avrupa) Batı, kuvvete, çıkara, heva ve hevese hizmet eden ve felsefeden beslenen İkinci (Avrupa) Batı.
* Batı medeniyeti ile İslâm medeniyeti arasındaki farkları netleştirir. Bu iki medeniyetin öngörülerini ele alır, yetiştirdiği insan tipi ve cemiyet modellerini gözler önüne serer.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.