20 yıl
Dünkü yazımda da belirttiğim gibi, Kazakistan Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ilan etmesinin 20'nci yıldönümü şenlikleri için başkent Astana'dayım.
Sıfırdan inşa edilen Astana'yı donatan tüm dev ekranlarda Kazakistan'ın 20 yılda nereden nereye geldiğini gösteren filmler yayınlanıyor.
Ve uçsuz bucaksız stepte bir köyün nasıl fütürist mimariyle 21'nci yüzyılın en modern kentine dönüştürüldüğü...
1933 Ankara'sında da herhalde böyle bir coşku vardı.
***
Kabul etmek gerekir ki, Kazaklar bizden de zor bir işi başardılar.
1923'te Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, Anadolu'da ama iyi ama kötü bir sistem ve düzen vardı. Cumhuriyet fikri taa Jöntürkler'den beri tartışıla tartışıla olgunlaşmıştı.
Aynı şekilde, Latin alfabesine geçmek de.
Aynı şekilde, başta laiklik olmak üzere Cumhuriyet'in yükseldiği tüm sütunlar, yani ilkeler de...
Ama Kazakistan 1991'de bağımsızlığını ilan ettiğinde adeta 9 büyüklüğünde bir depremin hasarıyla karşı karşıya kaldı.
Sovyetler Birliği'nin tarihe karışmasıyla birlikte 80 küsur yıldır yaşadıkları, alıştıkları bir dünya da yıkılıverdi.
Planlı ekonomiye dayalı sistem yerle bir oluverdi. Kendilerini o güne kadar adını bile duymadıkları pazar ekonomisi sisteminin ortasında buluverdiler.
Bu, bir Marslı'yı UFO'yla New York'a indirip, "Haydi bakalım, bundan sonra hayatını bu jungle'da sürdüreceksin" demekten farksız bir şeydi.
İşte hiç bilmedikleri bir dünyada sıfırdan bir devlet ve bir halk yarattılar Kazaklar.
***
Geçen 20 yılı insanın nefesini kesecek kadar büyüleyici bir oyunla sergilediler önceki akşam. Dev kültür merkezinde. Anlatılamayacak kadar müthiş bir koreografi ile.
Gösteriye Cumhurbaşkanı Nur Sultan Nazarbayev'in 20 yılı anlatan konuşması serpiştirilmişti.
Onu dinledikçe, izledikçe, kaçınılmaz bir biçimde Atatürk'ün Cumhuriyet'in 10'uncu yılında yaptığı konuşmayla paralellik kurdum.
Ve Kazaklar'ı çok daha iyi anladım.
"Ebediyete akıp giden her 10 yılda bir..."
Bin yaşa Kazakistan...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.