Irak Savaşı Bitti mi?
2003'te başlatılan Irak savaşı sona erdi, Amerikan askerleri çekildi. Sekiz yıl içinde ve sonunda orada neler oldu?
Bir milyon Iraklı öldü, öldürüldü.
Ülke harabeye, yangın yerine döndü.
Korkunç kıyımlar, işkenceler, zulümler yapıldı.
Ülke bir mezbaha-i kübraya döndü.
Milyonlarca vatandaş yerinden yurdundan oldu, başka yerlere ve ülkelere sığındı.
Yüz binlerce dul, yüzbinlerce yetim, yüz binlerce sakat.
Ülkedeki sosyal barış ve mutabakat berhava oldu.
Siyasî iktidar Sünnîlerden alındı, Şiîlere verildi.
Sünnilerle Şiiler arasında kin, düşmanlık tohumları atıldı.
Ülke birkaç parçaya ayrıldı.
Irak'ın zenginlikleri, müzelerindeki tarihî eserlere kadar yağma edildi.
Kuzey Irak'ta İsrail'in işine yaracak bir Kürt devleti kuruldu.
Irak'ın ABD tarafından işgali bir tür Hülâgû istilasına benziyor.
BOP planları Irak'ta hayata geçirilmiştir.
Saddam Hüseyin zâlim bir diktatördü. Onun rejimini yıktılar, yerine ondan bin kat berbat, beter bir rejim getirdiler.
Orada zaten (maalesef) nifak ve şikak vardı. Şimdi (heyhat!) bin misli fazlası var.
Eskiden Sünniler ve Şiiler iyi kötü birlikte, barış içinde yaşayabiliyorlardı. Şimdi barış ve birlikte yaşama köprüleri berhava edilmiştir.
Bütün bunlar İsrail'in güvenliği için yapıldı.
Bunlara rağmen İsraill ayakta kalabilecek midir?
Bırakın İsrail'i, ABD bile ayakta kalamayacaktır.
Irak'ta uygulanan BOP ilkeleri birçok İslam ülkesinde uygulanacaktır.
Büyük İslam ülkeleri ve devletleri parçalanacak, ortaya küçük devletler çıkacak,.bunların arasına kin ve düşmanlık tohumları ekilecek, her biri silahlanacak, silah tacirleri yekun olarak belki de trilyonlarca dolar kazanacaktır.
Emperyalist global güçler Türkiye'yi de Irak'a benzetmek istiyor.
Güneydoğumuzda kurtarılmış bölgeler oluşturulmuştur. Terör örgütü kendi parasını basmaya hazırlanıyor.
Maalesef birtakım Müslümanlar ve İslamcılar, İslam düşmanı emperyalistlerle işbirliği yapıyor.
Beyinsizler ve beyinsizlikler yüzünden Ortadoğu Hermageddon (Melhame-i Kübra) savaşına doğru ilerliyor.
Sonunda ne ABD, ne İsrail, ne de Deccalî, Kezzabî ve Süfyânî rejimler kalacak.
Muhbir-i Sâdık (Salat ve selam olsun ona) 1400 yıl önce haber vermiş, uyarmış. Anlayan cok az. Zaten onların da şu anda yapabilecekleri bir şey yok.
Melhâme-i Kübra ne zaman olacak? Olacağını biliyorum ama tarihi meçhul. Belki bir iki sene içinde.
* (İkinci yazı)
Esrarlı Ölümler ve Özel Hayat Dosyaları
DOĞRU mu yalan mı, bilmiyorum, rivayet şu: Önemli bir şahsiyet önemli bir kurumdaki müzakere esnasında, önüne konulan şişedeki suyu içmemiş, göze çarptırmadan şişeyi çantasına koymuş, bilahare tahlil ettirmiş, su zehirli çıkmış...
Üzerinden kaç yıl geçti. Büyük bir devlet adamımız resmî bir kurumda ikram edilen çayı içmemiş, koruyucularının termosla getirdiği çayı içmişti... Neden?
Havada binlerce komplo teorisi ve dedikodusu uçuyor. Bunların yüzde biri doğruysa durum çok vahîm demektir.
Medeniyet ilerledikçe suikastlar, casusluklar, ipucu vermeden adam temizlemeler, zehirlemeler, radyasyonlamalar, bin bir çeşit komplolar da artıyor.
Birkaç yıl önce, İngiltereye sığınmış ve Müslüman olduğu söylenen bir Rus casusunu radyasyonlu bir madde ile zehirleyip öldürmüşlerdi.
Bir ülkede çok geniş bir medya hürriyeti olsa bile halk yığınları olup bitenleri doğru dürüst öğrenemiyor.
Yakın tarihimizin en meşhur şahsiyeti M. Kemal Paşa hakkında bile bir yığın acayip rivayet var.
Öldürüldü deniliyor.
Sultan Abdülaziz'in 1876'daki ölümü üzerindeki esrar perdesi hâlâ tam şekilde kaldırılamadı.
Bugünkü internet insanlığa akıl almaz derecede çok bilgi ve haber sunuyor ama bunların kaçta kaçı doğrudur?
Kulağı delik olanlar. internette ve basılı medyada çok ama çok büyük miktarda dezenformasyon olduğunu iddia ediyor.
Kural şudur: Komplo teori ve haberlerinin hepsi de doğru değildir... Bu konudaki bilgilerin hepsi de yanlış ve düzmece değildir.
Birkaç hafta önce, çok önemli bir devlet adamımızın yatak odasına gizli kamera konulduğuna dair haberler gördüm, sadece başlıklarını okudum. Demek ki, iş bu raddeye gelmiş.
İslam dininin günah ve ayıp saydığı gizli ve özel hayatı araştırmak, gizli kameralarla kayıt yapmak çok yaygın hale gelmiştir.
Büyük şehirler adım başında kameralar var.
Planlı ve programlı şekilde nice vatandaş hakkında görsel kayıtlı dosyalar tutulmakta, bunlar derin donduruculara konulmakta, vakti zamanı gelince çıkartılıp açıklanmaktadır.
Böyle şeyler hiç yapılamaz mı?.. Zaruret olursa elbette yapılır. Mahkeme kararıyla, bir defaya mahsus olmak üzere...
Niçin yapılır? Güvenliği sağlamak, terörü önlemek, devlet güvenliği için istihbarat yapmak, uyuşturucu ve diğer mafyaları çökertmek için...
Fen ve teknik o kadar ilerledi ki, çok büyük ve önemli şahsiyetlerin bile can güvenliği, özel hayat dokunulmazlığı konusunda garantileri yok.
Makyavelizm, popülizm, arivizm, oportünizm son derece yaygın ve hâkimdir.
Birileri ve bazıları ülkemizde Papa Altıncı Aleksandr Borjiya metotlarıyla ve ahlakıyla çalışıyor.
Amaca ulaşmak için her vasıtayı mübah kabul ediyorlar.
Öyle cinayetler işleniyormuş ki, hiçbir kriminal tahlil ve araştırma ile cinayet olduğu anlaşılamıyormuş.
Bir soru: Merhum Özal öldürüldü mü? Cevabını nereden öğreneceğiz?
Bazen, bir konuşurlarsa ortalığı darmadağın edecek sapa sağlam insanlar âniden gürleyip gidiyor. Ölüveriyorlar mı, öldürülüyorlar mı?
Mâlum, ölüler konuşmazmış...