Bu katliamdan PKK da sorumlu
Şırnakın Uludere ilçesinde yaşananlar Türkiye tarihi için utanç dolu bir sayfadır ve öyle de kalacaktır.
İster istihbarat hatası, ister bilerek hazırlanmış bir tuzak olsun...
Hiçbir gerekçe devletin sorumluluğunu ortadan kaldıramaz.
Yaşanan olay insanlık duygusunu yitirmemiş herkesin ruhunda derin acı yaratmıştır.
Devletin sorumluluğunu tartışıyoruz, peki ya PKKnınkini tartışmayacak mıyız?
Devlet bu insanları sigara kaçakçılığı yaptıkları için bombalamadı.
Devlet bu insanları hoşlanmadığı, rahatsız olduğu bir fikrin temsilcileri olduğu için de bombalamadı.
Devlet bu insanları etnik kökenleri nedeniyle yani Kürt oldukları için hiç bombalamadı.
Katırlarla hareket eden bu grubun Türkiyeye eylem yapmaya geldiğini düşündüğü bir militan grup olduğuna inandığı için
bombaladı.
Geçmişte bu tip sızmaların sonucunun ne olduğunu biliyoruz, onun acısını de tüm olarak çekmiş, hesabını sormuştuk.
Şimdi de benzer bir durumla karşı karşıyayız.
Aradaki fark, devlet dağdaki militanı kaçakçı sandığı için onlarca genç ölmüştü, bu kez kaçakçıları militan sandığı için gencecik çocuklar jetlerle bombalandı.
Birincisinin hata olmadığı, kasıtlı bir karar olduğu ortaya çıktı, ikincinin gerçek yüzü de mutlaka ortaya çıkar.
Cumhurbaşkanına, Başbakana, bakanlara suikast düzenleme planı yapacak kadar gözü kararmış çetecilerin her türlü karanlık eyleme imza atabileceğinden tereddüdünüz olmasın.
PKKya dönersek...
Örgütün gencecik çocukları öldürmesine dudak ucuyla üzüntü beyan edenler de onlar.
Bu ortamın doğmasının başlıca sorumlusu, sınırı aşarak yaptıkları eylemlerle masum insanların canını alan, bu uğurda silahlı mücadeleden vazgeçmemekte direnen örgütte.
Silahlı Kuvvetler bir şekilde dağdaki kaçakçıları bombalamak durumunda kaldıysa, bu tabloya yol açanın sınırdan katırlarla getirdiği ağır silahlarla hamile kadın, genç asker demeden insanları hedef alan örgüt olduğu unutulmamalı.
Sınır güvenliğini tehdit eden unsurlar varlığını sürdürdükçe insansız hava araçları istihbarat sağlamayı sürdürecek, Hava Kuvvetleri de tehdit görülen unusurlara saldırıyı sürdürecektir.
Devlet, en azından bir kısmıyla geçmişin karanlık yüzüyle hesaplaşmaya hazır görünüyor.
Bugün yaptığı hataları itiraf etmekten çekinmiyor.
Örgütün de bugün gelinen noktada silahlı mücadelenin artık çıkmaz yol olduğu gerçeğini görmesi ve Kürtlerin haklarını demokratik yöntemlere savunma aşamasına geçmesi lazım.
Aksi halde, kan dökülmesinin önüne geçilemez.
Başbuğa adalet yolu
Dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, gerek irtica ile mücadele andıcı, gerekse Poyrazköye gömülen silahlar konusunda adaleti yanlış yönlendirmeye, kamuoyunu etkilemeye çalıştı.
Varlığı itiraf edilen belgeye Kağıt parçası, lav silahlarına boru deme cüreti gösterdi.
Bunları sıradan bir insan olarak yapmadı, bu işleri gerçekleştiren bir ekibin komutanı olarak yaptı.
Bu nedenle sorumluluğu ağır.
Emri altındaki komutanlar bu eylemlerden dolayı adalet önünde hesap verirken, bu insanların komuta kademesindeki liderine bir hesap sorulamaması yanlıştı.
Bugün bu yanlıştan dönüldüğü görülüyor, bu da bir şeydir...
Özdile başsağlığı
Aynı gazeteden yetişen, iki farklı dünya görüşünde iki
gazeteciyiz.
Ancak dünyaya bakış farkımız ne kadar değişik olursa olsun Yeni Asırlı ruhumuz hiç eksilmedi.
Yeni Asır ailesinden babası Veli amcanın vefat ettiğini öğrendim.
Yılmaza ve ailesine başsağlığı dilerim.