R. Özdenören

R. Özdenören

Kan

Kan

Bugün Kurban Bayramı'nın dördüncü ve son günü. Ancak kurban üzerine düşünmenin son günü değil. Kurban kavramı, Kurban Bayramı'ndan bağımsız olarak üzerinde tefekkür etmeye değer ciddi ve önemli bir fenomendir. Bu itibarla Kurban Bayramı'nın mehabeti ile Ramazan Bayramı'nın munisliği arasındaki hikmet farkına dikkat etmenin, bizi anlamlı sonuçlara vardıracağını söyleyerek konu üzerinde düşünmeye devam edeceğimizi belirtmiştim.

Söz konusu farkı, Kurban Bayramı'nın mehabeti ile Ramazan Bayramı'nın munisliği arasındaki hikmet farkını vurgulayabilmek için kanın ırası üzerinde durmak gerekiyor.

Kan, yemesi, içmesi haram veya mekruh olmakla birlikte, zatı itibariyle mukaddes ve mübarek, dirimsel bir sıvı, bir dokudur. Kanı, içinde yer aldığı bünyenin ırasını da belirleyen temel faktörlerdendir, diye kabul ediyorum. Kişinin nesebi onun kanının özelliği ile belirlenir. Kan ile ilgili sözler arasında kanı temiz veya kanı bozuk olma deyimleri, onun soyunun temizliği ile ilişkilidir.

İmdi.

Kimileri, kurban kesmenin, kurban bedelini sadaka olarak ödemek suretiyle yerine getirilebileceğinden bahsediyor. Gerekçe olarak da, tutulamayan oruçların yerine bu suretle bir kefaret ödemeyi misal gösteriyor. Aslında, burada iki husus karıştırılıyor. Oruç tutamamanın gerekçesi ile kurban kesememenin gerekçesi mahiyet itibariyle birbirinden farklıdır.

Oruç, bedensel bir ibadettir, tutulamaması bedenin zafiyetiyle ilgili bir özellikten ileri gelir. Kurban ise, son tahlilde malî bir ibadettir ve yerine getirilememesi ancak malî yetersizlikle ilgili olabilir. Ve onu yerine getiremeyene bu bakımdan bir kefaret yüklenmesi de söz konusu olmaz.

Kan akıtmanın anlamını isabetli biçimde kavramayı başaramazsak, bu konuda sağlıklı bir kanaate sahip olmamız mümkün görünmüyor. Türkçe'de kan akıtma deyimi kurban kesmenin müteradifi (eşanlamlısı) olarak kullanılır.

Kurban ibadeti de öteki ibadetlerde olduğu gibi ancak belli bir zaman diliminde ve ancak belli bir disipline riayet edilmek suretiyle eda edilebilir. Ona, gelişigüzel bir sadakanın ifası olarak bakıldığında anlamından saptırılmış olur. Nitekim kurban, yalnızca Allah rızası için kurbanın kanının akıtılmasından ibarettir. Onun etinin tasarruf edilmesiyle ilgili işlem bir başka bahistir.

Ve bu işlemin (kurban etinin bir biçimde değerlendirilmesinin) gereği gibi yerine getirilememiş olması, kurban ibadetinin sıhhatini etkilemez. O kadar ki, kurban kesme yerine, o kurbanın etinden daha fazlasını sadaka olarak dağıtmak, kurban kesme ibadetinin yerine geçmez. Onlar, iki farklı işlem (ve elbette ibadet) türüdür.

Oruç, belli bir bağlamda mide ile ilgili bir ibadetken Ramazan Bayramı sadaka ile ilişkilendirilmiştir. Kurban Bayramı ise, görünüşte hayvan kesimi bağlamında ele alınabilecekken gerçekte mide ile ilişkilendirilmemiştir. Bazılarının sandığı gibi insanın (fakir fukaranın) protein ihtiyacının karşılanması esas alınmamıştır. Kurban hayvanının ancak belli hayvanlarla mukayyet olması gerçeği bu hususta aydınlatıcıdır.

Kurban olarak kesilmesi gereken hayvanların protein değerinden daha fazlasını vaat eden başka hayvanların kurban edilmesinin caiz görülmemiş olması anlamlıdır. Nitekim domuz etinin protein değeri itibariyle küçükbaştan veya sığırdan daha zengin olduğu söyleniyor, ama onun kurban edilmesi caiz görülmüyor. Demek ki, mesele etin kendisinde veya onun protein değerinde değil, başka bir noktada temerküz ediyor. Binaenaleyh kesilecek kurbanın proteinine denk bir gıdanın sadaka edilmesi, kurban yerine geçmeyeceği sarahat kazanıyor. Kurban, kendi anlamını kan akıtma olayında bulur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
R. Özdenören Arşivi