Brahms’ı sever misiniz?..
Renkler ve zevkler sorgulanamazmış... Zeytinyağlı patlıcan imam bayıldısını sevmeyebilirsiniz.. Hiç kimsenin bunun gerekçesini sormaya hakkı da yok...
Bamya yemeğine bayılırım, ‘Pirzola mı bamya mı’ sorulduğunda, hepinizi hayretlere düşürecek cevabım, pirzola geriye, bamya beriye olacaktır.
Atatürk’ü sevip sevmemeyi de kimsenin kimseye sormaya hakkının bulunmaması gerekir... Mesela Fatih Altaylı’ya, ‘Allah’a inanıp inanmadığını’ kim hangi hak ve yetkisine dayanarak sorabilir ki?..
Evliliğin üretici normal raylarından makas atarak yanlış ve çarpık hatlarda seyri sefaine kalkışanlara ‘Niye böyle’, sorabiliyor musunuz?.. Alimallah, üçü beşi bir araya gelerek meraklananın canını boğazından dar getirirler.
Demokrasi varsa hakaret yüklü ittir kaktır yapmaksızın insanların birbirlerini sevip sevmeme hak ve hürriyetleri de vardır...
-
Geçenlerde Fatih Altaylı başı örtülü bir hanım kıza ‘Atatürk’ü sevip sevmediğini’ soruyor...
Yazılı ve sesli gazetelerden yansıtılan cevap anlamındaki suçlayıcı yorum şöyle...
‘Başörtülü hanım Atatürk’ü sevmediğini’ söyledi...
Oysa bakıyoruz, cevapta bu denli netlik yok... Ayrıca, olsa ne gam... Son günlerin Erdoğan lügatiyle konuşursak,
Velev ki sevmiyor, ne lazım gelir...
Ne ben size bamyayı, imam bayıldıyı zorla sevdirterek yedirtebilirim, ne de siz pirzolayı geri çevirdiğim için beni suçlayabilirsiniz...
Zevkler ve renkler tartışılamazmış.... önemli olan Atatürk’ü, Tayyip Erdoğan’ı, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ı sevip sevmemek değil, bunlara yanlış ve haksız yüklemelerle hakaret etmemek...
Siz bana sürekli olarak,
‘Atatürk olmasaydı ne ezanlar okunabilirdi bu memlekette ne de namazlar kılınabilirdi... Cuma namazı için camiye gidebiliyorsanız bunu Atatürk’e borçlusunuz’ tarzındaki haksız başkakmalarınızla beni ömer Seyfettin’in Diyet’indeki kasap çırağını oynamaya zorlayacaksınız; sonra da, hay sizin Atatürk’ünüze diyerek kütüğün üzerine yerleştirdiğim koluma satırı indirdiğimde de yakamı polise vereceksiniz.
Ayıp, ayıp... Yok mu sizlerin başka işleri?..
-
Tayyip Erdoğan’ı seviyor idim... Halen de seviyor isem, tıpkı onun da bizleri Yaradan’dan ötürü sevdiği için ve bu çerçevede devam ediyorum... Yoksa nasıl candan ve kalbi duygularımla sevebilirim, kollektif mülkiyetinde benim ve çocuklarımın da hakkı bulunan iktisadi aktiflerimizi destursuzcasına özelleştirme adı altında benden ve bizden başkalarına satıvermesine...
Halk Bankası’nı, devlet ve millet olarak hayati bütünlüğümüzün kalp nahiyesinde bulunan para merkezleri bankalar ve kredi kurumlarını ayrıca yerli yabancı ayırımı da yapmaksızın toplumun ortak mülkiyetinden alıp tekil kişilere satacak ve sonra da ben kalkıp Erdoğan’ı samimi duygularımla sevdiğimi- sevebildiğimi söyleyeceğim,
Mürailik olur bu...
-
Brahms’ı sevmeyebilirsiniz.. Ben de sevmiyorum... Klasik müzik, ola ki ruhun da gıdasıdır.. Amma, bir kültür’e mensubiyet etkin faktör olmalıdır Brahms’dan ruhlanmaya... Benim için Sadettin Kaynak, dünyaya bedel...
Atatürk mü, Humeyni mi’ymiş...
Niye Castro yok?..
Kemalizmin Atatürk’ünü sevmektense, Atatürk’ün tam bağımsızlıkçı düşünce çizgisini günümüze kadar iyi kötü hepimizden iyi koruyarak, Amerika’nın dibinde onun hegemonik saldırılarına karşı dik başıyla dayatan Castro’yu sevmeme niye engel olursunuz?..
Faks: 0212 632 83 06
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.