Savaş çıkar mı?..
İranlı “asker”, bir gazetecinin sorusu üzerine “Hürmüz boğazını kapatabileceklerini” söyleyince, ABD savaş gemileri teyakkuza geçti... Türkiye açısından endişe verici bir durum.
Bölgede işler zaten ziyadesiyle karışık.
Hiç istemediğimiz halde...
Büyük maddi kayıplara uğradığımız ve başımızdaki “terör belasının” katlanarak büyümesi gibi bir tehditle karşı karşıya kalmaktan endişe ettiğimiz halde, Suriye ile takışma noktasına geldik.
Esed yönetimi, anlaşılır sebeplerden dolayı, “Siz dış destekli PKK ile çatışıyorsunuz biz de yine dış destekli rejim karşıtları ile... Evi camdan olan, komşusunun bahçesine taş fırlatmaz!” yaklaşımında.
İlginç bir durum; PKK’lı teröristler, “BAAS” rejimine destek için Suriye’ye gidiyor ve onlar için çatışıyor.
PKK gibi köşeye sıkışmış ve her kucağa oturmaya amade, Ergenekonla içli dışlı bir terör örgütü, her ülkeden destek alabilir.
Suriye’den de destek alabilir!..
•
Türkiye’nin iyice sıkıştığı bu dönemde, “ekonomi alanındaki” operasyona da dikkat kesiliyoruz.
Merkez Bankası, doların ateşini düşürmek için müdahale üstüne müdahalede bulunuyor ama...
Büyük müdahaleler ancak birkaç saat sürebilen bir çekilmeden öte bir işe yaramıyor.
Piyasalar, Merkez Bankası’nın “sonsuz müdahale” gücünün olmadığını bildiğinden, “dolar” operasyonlarını pek önemsemiyor.
Merkez Bankası’nın “işe yaramaz” müdahalelerinin devam ettiği bir süreçte, her yönüyle “tezgah” olduğu anlaşılan bir “olay”la karşı karşıya kalıyoruz...
“Operasyon Hatası” PKK çevreleri tarafından istismar ediliyor...
Ve Suriye’yi sivilleri “katletmekle” suçlayan Türkiye’nin bu iddiası, değerini önemli ölçüde yitiriyor!..
•
Türkiye’nin farklı “sıkıntıları” da var.
Tam da “Laiklik meselesini” belli bir çerçeve oturttuğumuz bu süreçte, “Dini görünümlü” birtakım provokatif hareketler de öne çıkabilir.
Terörün bin türlü kisvesi var.
Kisvelerden biri de “Manevi motifleri” öne çıkarmak şeklinde tezahür edebilir!..
•
Türkiye, gerçekten de çok zor bir dönemden geçiyor...
Tam da bu aşamada, Dışışleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun İran’a gitmesi çok önemli.
“Keskin bir soğuk savaş”ı engellemek, Türkiye açısından hayati öneme sahip.
Bakan Davutoğlu, İran seyahati öncesinde “Bölgesel bir mezhep gerilimi bütün bölge için intihar olur!” derken, sadece “dışarıdaki” gelişmelere değil, bu gelişmelerin Türkiye’ye yol açabileceği sıkıntılara da işaret etmiş oluyor.
Sadece PKK terörü ile değil, “mezhep” çatışmalarının Türkiye’ye ihracı ile de sarsılabiliriz.
Bünyede meydana gelen “dış destekli” bir mezhep hareketlenmesinin, Türkiye’yi ve tabii AK Parti’yi ne denli sıkıntıya sokacağını tahmin etmek kolay.
ABD, İsrail, İran, Suriye bu işleri kaşıyacak olursa ki “olay büyüyecek olursa” mutlaka kaşıyacaklardır, kurulan “istikrar denklemi” bir anda darmadağın olur.
Bundan da “geri dönüş” arayışındaki “statüko” faydalanır!..
•
İran’ın bir “asker” tarafından dile getirilen “Hürmüz resti”, boğazın kapatılması gibi bir sonuca varmaz.
Dün, İran Dış İşleri Bakanlığı’ndan bir üst düzey yetkili ile görüştüm...
Diyor ki, “İran Hürmüz’ü kapatırsa, Irak, Kuveyt, Bahreyn gibi petrolün büyük bir kısmını sağlayan ülkelerin çıkış yolu kalmıyor. İran bu konuda biraz daha rahat... En azından, sınırlı da olsa, Chah Bahar limanından petrol sevkıyatı yapabiliriz. Ancak, gelirinin neredeyse tamamını petrolden elde eden İran için de büyük zararlar sözkonusu olur. İran, mecbur kalmadıkça bunu yapmaz!..”
Evet mecbur kalmadıkça yapmaz!..
Hürmüz’ün kapatılması, taaa Şah Rıza Pehlevi döneminde düşünülen bir “çare”ydi...
Yunan ağababası Enosis’in her biri 2 futbol sahası büyüklüğünde iki adet yatını satın alan Şah, gerektiğinde bunları Hürmüz’ün en sığ bölgesinde batırmayı ve Hürmüz’ü böylece “ulaşıma” kapatmayı bile düşünmüştü.
İran öteden beri “güvenlik” endişesi taşıyor.
“Hattı” değil “Sathı” müdafaa endişesindeki İran’ı daha fazla sıkıştırmak, bölgeyi büyük sıkıntılara iter.
İşler geldi dayandı, yine Türkiye’nin “ortalığı yatıştırma” gayretlerine dayandı.
Ülkemizin hayatı çıkarları için, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na “başarılar” dileyelim.