Sansür mü; yoo!
-Sansüre tâbi tutulmak nasıl bir şey sayın yazar; bakınız sonunda siz de zalim internet sansürünün hışmına uğradınız!
-Anlaşılan sen de hadiseyi duydun Çekirge; önemli bir şey değil, büyütülecek bir yanı da yok; kaldı ki buna sansür bile denmez, o yüzden ortalığı velveleye vermeyelim Sayın Bay Çekirge!
-Olur mu hocam, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı kurumlardaki internet bağlantıları üzerinden sitenizi tıklayan, "Sakıncalı içeriğinden dolayı MEB isteğiyle Türk Telekom tarafından engellenmiştir" yazısıyla karşılaşıyor ama...
-Eh nahoş bir durum da, şahsıma yönelik özel bir husûmet filan söz konusu değil. Madem söz açıldı, kaydedeyim; bu site benim adıma görünüyor ama her türlü zahmetini, Murat kardeşim meccânen üstlenmiş durumda. Sadece yayınlanmış yazılarımın yer aldığı bir site; ticari boyutu yok. Böyle şeyleri reklâm etmekten hazzetmediğim için bu köşenin müdâvimlerinden çoğunun haberi bile olmamıştır. Hadise şöyle gelişmiş anladığım kadarıyla. MEB, kurumlarında internet hizmeti verirken bir filtre sistemi uygulanmış ve galiba sitedeki bazı kelimeler bu sisteme takılmış. Bu tarzda engellenen çok sayıda site olduğunu da yeni öğrendim. Maksadı aşan bir durum ama kasıt olmadığı açık bence...
-Acaba hangi kelimeler MEB'in filtresine takıldı, merak ettim şimdi?
-Keh keh... Çekirge kelimesi takılmış olabilir Çekirge; Murat kardeşim, sitenin niye engellendiğini, "Bilgi edinme hakkı" çerçevesinde ilgili mercilere sordu. Cevabını bekliyoruz. Filtre uygulaması, çok kişiye internet hizmeti sunan başka kamu kuruluşlarında da var ve bu mantığı çok yanlış bulmuyorum. Belki filtre kriterlerini yeniden gözden geçirmek lâzım.
-Eh, siz öyle düşündüğünüze göre mesele yok demektir. Öteki soruya geçiyorum. Siz vaktiyle, ee bakayım. Evet, 4 Ağustos 2010 tarihinde "Sfenks'in sorusu, Heron'un gözleri" başlıklı bir yazı kaleme almıştınız ve isim zikredilmemesine rağmen her okuyucu o yazının aslında zamanın genelkurmay başkanı İlker Başbuğ'a hitab ettiğini biliyordu. Başbuğ Paşa şimdi tutuklu, ne diyeceksiniz?
-Üzüldüm... Tedirgin oldum!
-Niçin?
-Böyle şeylere sevinilmez Çekirge; kaldı ki İlker Paşa, tutuklanmasına sebep olan eylemlerde bulunurken mahzurlu değil, aksine olağan, hatta faydalı bir şey yaptığına inanıyordu; kurum geleneklerini öyle öğrenmişti ve bu geleneğin gide gele asfalt gibi betonlaşmış izinden gittiğini düşünüyordu. Şimdi büyük bir şok yaşıyor olmalı. Düne kadar hiçbir merciin soruşturmadığı bir eylem, suç kapsamına girivermiş ve ilk uygulama sizin üzerinizden yapılıyor. Tutuklanmak zaten sarsıcı ama tutuklu ilk genelkurmay başkanı olmak sarsıntıyı ağırlaştırır. Keşke işler bu raddelere hiç gelmeseydi...
-Tepkilere ne diyeceksiniz?
-Anamuhalefet liderinin söyledikleri dikkatimi çekti. Hemen ayaküstü, "Özel yetkili mahkemelerin adalet dağıtan birer mahkeme olmadığını, bunların siyasi otoritenin aldığı kararları onaylayan mahkeme olduğunu daha önce ifade etmiştim. Aynı düşüncemi sürdürüyorum" demiş ve Başbuğ'un Yüce Divan'da yargılanması gerektiğini söylemiş. Yüce Divan itirazını haklı buluyorum da mahkemeyi daha işin başında itibarsızlaştırmaya çalışması Kılıçdaroğlu'na yakışmıyor. Acaba birilerinden, "Kurultayı nasıl olsa kaybedeceksin, ağzına ne gelirse söyle" tavsiyesi mi aldı diye düşünmeden edemedim. Problem şurada, anamuhalefetin lideri, bir türlü sahici bir iktidar adayı gibi davranamıyor. Hep o yaşına göre akıllı, hazırcevap, etrafından aferin bekleyen sevimli çocuk tepkileri. Böyle birine günü gelince başbakanlığı emanet ederken düşünür vatandaş... Bunlar topluma değil, parti içine seslenen mesajlar Çekirge, geçelim.