Ööööf!..
Ööööf!.. Perşembe sabahı interneti açtım günlük gazetelere göz gezdirdim. İçim karardı. Haberlerin, yorumların, resimlerin çoğu olumsuz. Uludere'de vurulan 35 vatandaş... Ağlayan yakınları... Aşırı Kürtçülerin aşırı istekleri... Cinayetler, cinayet gibi trafik kazaları, facialar, rezaletler; skandallar, yürek parçalayıcı fotoğraflar... Bunların yanında yarı çıplak seksi mankenler, ünlü zamparalar, yılbaşında büyük ikramiye kazanıp evinden kaçan vatandaşın kalp krizi geçirmesi, bulaşık yıkayan maymun, şarkı söyleyen kedi...
İç haberlerin çoğu berbat... Dış haberler besberbat...
Mecburî eğitim 12 yıla çıkacakmış. Bu sistemle 12 yıl değil 22 yıl eğitim verseniz ne yazar.
Tek iyi bir haber okudum: Ekmeklere daha fazla kepek konulacakmış, kimyevî madde konmayacakmış.
Trakyada bir askerî birliğin kantininde Mehmetçiklere domuz eti yedirilmiş, ordu savcıları nihayet harekete geçmiş.
Bir kaplan timsaha saldırmış... İki zebra kanlar içinde dövüşüyor... Silikon taktıran karıların silikonları patlamış...
Aaaa bir iyi haber daha var: Lahana suyu ülsere iyi geliyor... Bendeniz bunu iyi bilirim. Lahana suyu sadece ülsere değil bir yığın hastalığa birebir ilaçtır. Şöyle yapacaksınız: Çiğ bir lahananın yapraklarını dürüm gibi bükecek, elma veya havuç suyu sıkan makinede suyunu çıkarıp sabahları ve akşamları taze olarak (bekletmeyin) aç karnına birer bardak içeceksiniz. Ülsere de iyi gelir, basura da, nice hastalığa da.
Berbat bir haber: Kuzey Kıbrıs'da bazı aklını yitirmiş Kıbrıslılar, Türkler gitsin demişler.
İran ABD'ye kafa tutmuş, bir daha buralara uçak gemisi gönderme demiş.
Dışişleri (ı'ya bir nokta konulsa dişişleri olacak!) Bakanımız aman Ortadoğu'da bir mezhep kavgası çıkmasın, bu bir intihar olur demiş.
İslamî bir sitede Mason Afganî'yi öven bir yazı gördüm. Hem kızdım, hem üzüldüm.
Birkaç güne kadar soğuklar şiddetlenecek, kar kış gelecekmiş. Biraz odun kömür alayım...
İstanbul'da trafiği rahatlatmak için minibüsler yasak edilecekmiş. Yirmi milyonu aşan nüfusuyla bu şehirde rahat trafik olmaz. Birkaç sene içinde, çılgın projelerle şehrin nüfusu kırk milyon olacak...
Bin kişilik dehşetli bir orkestra ve koro düşününüz.
Muvafıklar avaz avaz Beethoven'in Her Yer Pembe şarkısını okuyor.
Muhalifler ciyak ciyak Wagner'in Tanrıların Günbatımını.
Yiyiciler ve rantçılar Yağlı Kemikler marşını.
Bir kısım dindarlar ilahi okuyor.
Türkçüler ey Türk titre ve kendine dön neşidesini.
Kürtçüler biji biji diye bağırıyor.
İstanbul'da martılar ürkmüş onlar da çığlık çığlığa... Kuşlar ve bazı hayvanlar zelzele olacağını önceden hissedermiş.
Ankara'nın yüksek tepelerinde cumhurbaşkanlığı kulisleri.
Kenan Evren ifade verecekmiş.
Yeni kabine kurulacakmış.
Bundan yüz küsur sene önce de yeni kabine kurulmuş ve Avlonyalı Ferid Paşa sadrazam olmuştu.
Sabah namazı vaktinde İstanbul'un üç dört bin camiinden 130 desibellik ezanlar okunuyor ama namaza gelen yok. Baş kulakları açık, gönül kulakları tıkalı.
Korna sesleri, müzik sesleri, tramvay gıcırtıları, otobüs dumanları, bir uğultu, bir koşuşturma, bir hengâme ki sormayın.
Çanlar çalıyor... Bunlar kilise çanları değil... Çanlar yoksa bizim için mi çalıyor?
Miladın 79'uncu yılında Pompei'de de böyle çanlar çalmıştı ama duyan olmamıştı...
* (İkinci yazı)
Bütün Hayırlı Cemaatleri Destekliyorum
İmana, İslam'a, Kur'ana, Sünnete, Şeriat'a, Ümmete doğru ve şer'î metotlarla, Allah rızası için ihlasla hizmet eden bütün şahıs ve cemaatleri can u gönülden destekliyorum.
Onların bazılarıyla aramızda meşreb farklılıkları olması hiç önemli değildir. Birinin Nakşî, birinin Kadirî, birinin Rufâî, birinin Mevlevî, birinin Risale-i Nur talebesi, bir başkasının şu veya bu icazetli alimin veya şeyhin bağlısı olması da önemli değildir.
Meşreb çeşitliliği Ümmet için bir zenginlik ve rahmettir.
Yeter ki, itikatta ve amelde zaruriyat-ı diniyeye uyulsun, temel değer ve hükümlerde ittifak halinde bulunulsun.
Vahim bid'atlara sapan, itikat bozuklukları sergileyen, namazı terk eden veya bu konuda tehâvün gösteren, din ve mukaddesat bezirganlığı yapan, zekatı Kur'ana, Sünnete ve Şeriata aykırı olarak toplayan ve sarf eden, harbî din düşmanlarıyla işbirliği yapan, fanatiklik ve holiganlık yapan, ruhbanları (din baronlarını) erbab haline getirip putlaştıran, Ümmeti bölüp parçalayan şahıs ve kimselerden uzağım.
Fitne ve fesat çıkmaması için bunları isim vererek, kimlik belirterek tenkit etmem. Tenkitlerim anonimdir.
Hiçbir şahsî iddiam yoktur.
Çok cüz'î, çok az bir hizmet edebilirsem kendimi bahtiyar addederim.
Muteber ve güvenilir din kitaplarından nakl ettiğim bilgi ve hükümlerde (nakil hatâsı yapmamışsam) yanlış yoktur.
Bunlara birdkaç örnek vereyim:
Tashih-i itikad... İmamı Eş'arî'nin ve İmamı Mâturidî'nin Ehl-i Sünnetin iki imamı olduğu... Namazın en önemli amelî ibadet olduğu... İhlassız ibadetlerin kabul edilmeyeceğinin Muhbir-i Sâdık (Salat ve selam olsun ona) tarafından bize haber verilmiş olduğu... İlmî ehliyeti ve icazeti olmayanların Kur'anı kendi re'y ve hevaları ile tefsir etmelerinin haram olduğu... Resulullah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) mütevatir veya mânen mütevatir sahih hadîslerini istihfaf eden veya hafife alanların dinden çıkacağı... Tesettür-i şer'înin farz-ı ayn olduğu... İslam'dan başka, Allah katında hak, makbul, geçerli din almadığı... Resulullah Efendimizin risaletini, davetini, tebligatını duyup da iman etmeyenlerin ehl-i necat ve ehl-i Cennet olmadığı...
Tamamen şahsî görüş ve fikirlerimde elbette hatâ edebilirim. Hatâlı taraflarımı gerekçeli ve delilli olarak ispat edip beni uyaranlar olursa ellerini öperek hatamı kabul eder, düzeltirim. Kuru kuruya küfür ve hakaret ederek uyarı ve aydınlatma olmaz.
Bütün Müslümanlara selam ve hürmetlerimi sunar, iyilikler diler, hayırlı dualarını beklerim.