Gelinen nokta çok ciddi bir değişimi gösteriyor
Bizim yaşta olanlar için Ergenekon davası ile başlayan gelişmeler geriye dönüp bakıldığında çok ciddi bir toplumsal değişimi gösteriyor. Dokunulmaz sanılanlara dokunulması, dokunmanın ötesinde sivil mahkemelere çağrılması ve ifadelerinin alınması, sivil mahkemelerce tutuklanmaların yaşanması çok önemlidir. Bir bakıma millet iradesinin egemen olmaya, yargının bağımsızlığına kavuşmakta olduğunun ifadesidir. Bu noktaya nasıl gelindiği, sivil iktidarın desteği nereden aldığı gibi pek çok soru sıralanabilir. Hatta yapılanların bir takım yorumlarla dışarı ile bağlantı kurlması da söz konusu olabilir. Ancak, tüm bunlar gelinen noktayı önemsizleştirmez.
Ömrüm boyunca sivil siyasete askerin müdahalesinden rahatsız oldum, bunun da ötesinde acı duydum. Bunun ne zaman sona ereceğini dört gözle bekledim.Askeri bürokrasi ile işbirliği yapan sivil bürokrasinin halini hayatım boyunca üzüntü ile izledim. Sanki halkın seçtikleri asker ve sivil bürokratların emrindeymiş gibi bir görüntü veren uygulamalardan milletin büyük bir bölümü rahatsız oldu.İşin daha acı veren tarafı ise tüm bunlar olurken demokrasi şarkılarının dillerden düşürülmüyor oluşuydu. Toplum, eğer bunun adı demokrasi ise ben böyle demokrasi istemiyorum noktasına çekilmeye çalışılıyor, her geçen günde darbeciler güç kazanıyordu.
Siyasi iktidarların belirlenmesinden, Cumhurbaşkanı seçimine kadar Meclis'in devre dışı bırakılması,eğer sivil yönetimlerden bir direniş görecek olurlarsa bir takım tahdit ve şantajlarla partilerin parçalanması, koalisyon hükümetlerinin düşürülmesi hep asker-sivil bürokrasinin işbirliği ile gerçekleştirildi. Bir akım yapılanlar sadece seçilmişlere karşı meydan okumadan baret değildi. Yapılanlar halka karşı ve halkın iradesini hiçe saymak anlamına eliyordu.Neticede ortaya halksız bir demokrasi çıkıyordu. Halkın, daha doğrusu halk iradesinin hakim olmadığı bir sisteme demokrasi demenin mümkün olmayacağını istediğiniz kadar bağırın kimsenin umurunda değildi.
Gelinen noktada kanunların, kanunlar karşısında kişilerin rütbesi ve konumu ne olursa olsun eşit olduğunun hatırlanması bile tek başına ciddi bir değişim ve dönüşümün ifadesi değil midir?
Bunları söylerken özellikle dünya içinde ülkemizin kendisi ile ilgili konularda tek belirleyici olduğunu söylemenin mümkün olmadığını biliyorum. Hala uluslar arası cadı kazanının kaynadığını, özellikle ABD ve yandaşlarının Siyonistlerle işbirliğinin sürdüğünü sanıyorum hatırlatmaya bile gerek yok. Sömürü ile insanlarının refah seviyesini yükseltmeye alışmış emperyalist güçlerin ellerini ülkemizin üzerinden çekmeyeceğini unutmadan hareket etmek gerektiği de artık bir dünya gerçeğidir. Siyonizmin Dünya üzerindeki etkisini ve geniş faaliyet alanını dikkate almadan olaylara doğru teşhis koymanın mümkün olmadığının bakmasını bilenlerin farkında oldukları kesin.
Eğer parasını verip aldığımız insansız hava araçlarına el konulabiliyorsa Siyonizmin ülkemize dönük planlarının devam ettiğini unutmamak gerekiyor. Ve yine emanet insansız hava araçlarından gelen istihbarat bilgileri size ulaşmadan en az iki süzgeçten geçiyorsa her an bir takım oyunlara hedef olmak da mümkündür.
Bütün bunlara rağmen ülkemizde özellikle sivil yönetime dönük bir takım bürokratlardan eylemlerinin hesabının sorulabilir olması beni biraz olsun rahatlatıyor. Ancak, bir başka hususta rahatsız ediyor. O da yıllar süren soruşturma ve yargılamaların henüz bir sonuca ulaşmamış olması, kısa zamanda sonuçlanacağına dair bir görüntünün de bulunmaması rahatsızlığımın sebebini oluşturuyor. Buna bir de halka rağmen ülkeyi istedikleri gibi yönetmeye alışmış olan bürokratik kesimin iktidarı kaybetmekte oluşları karşısında bir takım çılgınlıklara tevessül etme ihtimalide ekleniyor. Bu bakımdan işin suyunu çıkarmadan yargılamaların bir sonuca ulaştırılması ve gelinen noktayı geçmişe dönük bir linç kampanyasına dönüştürmemek gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.