Başarının sırrı
Başarının bir sırrı var mı?..
Var...
Yakınmak yerine gerekeni yapmaktır, başarının sırrı.
Tarih gerekeni yapan insanların başarı öyküleriyle doludur.
Meselâ, meşhur fizikçi Albert Einstein, dört yaşına kadar konuşamamış, okumayı yedi yaşına gelene dek sökememişti...
O kadar ki hem öğretmenleri, hem de ailesi Einsteinin zihinsel özürlü olduğundan kuşkulanmışlardı...
Yani başarısızlığın tüm şartları hazırdı...
Ama çalıştı, çabaladı, inandı, umdu, tüm engelleri yendi ve sonunda çağının en büyük fizikçisi oldu.
Meşhur bestekâr Ludwig Van Beethoven de öyle...
Beethovenin müzik öğretmeni, bir gün aileyi ziyaret etti ve oğullarının müziğe kabiliyetinin olmadığını, boşuna emek sarf etmemelerini söyledi...
Beethoven buna hiç aldırmadı: Çok çalıştı, çabaladı, inandı, umdu; karşısına çıkan güçlükleri bir bir yendi ve dünyanın en iyi bestekârlarından biri haline geldi.
Ya Walt Disney?..
Disney, Gereksiz şeylerle uğraştığı, onlara fazla vakit harcadığı, bu yüzden işe yaramadığı gerekçesiyle çalıştığı gazetelerden kovulmuştu...
Çalıştı, çabaladı, inandı, umdu ve dünyanın tartışmasız en tanınan ve en çok para kazanan ressamı oldu.
Şimdi içimizden birine, Koca Mimar Sinana bakalım...
Sinan sıradan bir acemioğlanı olarak Yeniçeri Ocağına girmişti...
Çalıştı, çabaladı, basamakları bir bir çıktı, önüne gelen fırsatları değerlendirdi ve binlerce acemioğlanı arasından sıyrılıp yükseldi...
Nihayet Koca Mimar Sinan oldu, Selimiye gibi eşsiz bir mâbede imza attı.
Bir içimizden biri daha: Sokollu Mehmed Paşa...
1519 yılında Devşirme Sistemi ile çocuk yaşta Edirne Sarayına getirilen küçük Mehmed, başlangıçta kimsesiz bir garibandı. Hiç kimseyi de tanımıyordu. Yani arkasında dayısı filan yoktu...
Kendi emeği, kararlılığı, çabası ve gücü ile yükseldi. 1541de Kapıcıbaşılığa, 1546da saray hizmetlerinde başarılı olanların dış göreve atanmaları yolundaki gelenek uyarınca Kaptan-ı Deryalığa geldi.
Görevde iken Trablusgarp Seferine katıldı, İstanbul Tersanesini genişletti ve yeniledi. 1549da vezirliğe gelerek Rumeli Beylerbeyliğine atandı.
Nihayet Kaptan-ı Derya ve Sadrazam oldu.
Osmanlı donanması İnebahtıda (07 Ekim 1571) yanıp kül olduktan bir sene sonra dünyanın en büyük donanmalarından birini kuran Sokollu Mehmed Paşadır...
Buna başlangıçta inanamayan Kaptan-ı Derya Ali Paşaya şöyle demiştir:
Bak a Paşa!.. Kaptan-ı Deryası olduğun devlet öyle muazzam bir devlettir ki, isterse bütün donanmanın demirlerini gümüşten, halatlarını ibrişimden, yelkenlerini atlastan yapabilir. Hangi geminin malzemesi yetişmezse, gel onu benden al!
Ve İnebahtı Deniz Savaşında donanmanızı nasıl da mahvettik!.. diye böbürlenmeye kalkışan Venedik elçisine:
Biz, Kıbrısı almakla sizin kolunuzu kestik, siz İnebahtıda bizi yenmekle, sakalımızı tıraş ettiniz. Kesilen kol yerine gelmez, fakat kesilen sakal daha gür çıkar!.. diyerek, dersini vermiştir.
Ve Baltacı Mehmed Paşa...
Baltacı Mehmed Paşa (Prut Savaşında Rus Çarlığı ordularını dize getiren komutan) Osmanlı Sarayına oduncu çırağı olarak girmişti. Yani balta (baltacı unvanı buradan gelir) ile odun kırıyor, ocaklara taşıyordu...
İşini iyi yapması, odun kırmada pratik ve uygun yeni metotlar geliştirmesi sonucu dikkat çekti. Enderuna alınıp eğitildi. İğnenin deliğinden geçirildi. Önce Baltacı Halifeliğine terfi etti.
Sesinin güzelliği yüzünden musikiye teşvik edildi, müezzin oldu. Oradan yazıcılığa terfi etti. Basamakları hızla çıkarak 1703 Aralık ayında Mirahurluka yükseldi.
Çok zeki ve son derece çalışkandı. İlme karşı müthiş bir merakı vardı. Durmadan okuyordu. Bu çabası onu 1704 yılı Kasımında vezirliğe, hemen ardından Kaptan-ı Deryalığa (Deniz Kuvvetleri Komutanlığı), 21 Aralık 1704te de Sadrazamlığa (başbakanlık) taşıdı.
Prut Savaşının kahramanı işte bu eski saray oduncusudur.
Onlar başardıysa, biz neden başaramayalım?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.