Herkes bir yolunu bulmuş... Kimi din pazarlıyor, kimi kadın!
Günde iki defa televizyon izlerim... Birincisi, gazeteye gelmeden önce; Yayın Kuruluna hazırlık için...
Neler olduğunu öğrenmek maksadıyla; özellikle haber kanallarını dolaşır, 15-20 dakika izlerim...
İkincisi de, geceleri!..
Akşama kadar haberlerin içinde adeta boğuluruz ve artık beyni dinlendirmek isteriz ya, ben de eve gider, mümkün olduğunca polisiye veya bilim kurgu filmlerini seyrederim...
Tabiî, o anda film varsa!..
Eğer film yoksa, tartışma programlarını veya haber takrarlarını izlerim... O da, bir-iki saat!..
Geçenlerde; baktım film yok, kanalları dolaşmaya başladım... Belki, ipe-sapa gelir bir program bulurum...
ÇELAKILIN ŞARLATANLIKLARI!
Derken, TNTde Ömer Çelakıla takıldı gözüm... Bu delikanlıyı, ekrana çıktığı ilk günlerde araştırmacı tavrından dolayı sevmiş ve oturdukça daha iyi şeyler yapacağını sanmıştım...
Ne var ki;
Şöhret, afettir sözünü doğrularcasına; şöhret olduktan sonra şımarmaya, şımardıkça da sapıtmaya başladı.
Bilgilendirmekten ziyade, artık reytinge oynuyor ve soytarıca programlar yapıyordu... Dinden bahsediyor havalarında, resmen ve alenen şov yapıyordu!.. Hasılı kelâm, yaptığı işin; maskaralıktan, soytarılıktan, şarlatanlıktan ve din tüccarlığından farkı yoktu!..
Sürekli mucize satarak köşeyi dönüyor, bunu da Kuran mucizesi diye yutturuyordu... Demek ki, şöhret işte böyle bir afetti!..
O ZAMAN CÜZ MÜ VARDI?
Dedim ya;
Geçenlerde Ömer Çelakıl ve saz arkadaşlarını görünce, belki akıllanmıştır diyerek, başladım izlemeye...
Ama, o da ne?..
Resmen zırvalıyor!..
Savaşlar olayına Kurandan mucize gösterecek ya; Birinci Dünya Savaşının, hem de asırlar önce Kuran-ı Kerimde haber verildiğini iddia edip, bu iddiasını ispatlamak(!) için de, savaş âyetlerinin en çok 11. cüzde geçtiğini söyleyip, 11 rakamını yan yana değil de, alt alta yazıyor!..
Sonra da ekliyor; savaş kavramı en çok 9. sûrede geçer.
Onu da 1in yanına ekliyor!..
Etti mi 19...
Devam ediyor:
Bu sûrenin âyet numarası da 14tür... Şimdi 19un yanına 14ü de yazalım... Ne etti?.. 1914... İşte bu, Birinci Dünya Savaşının tarihidir... Kuran bunu asırlar önce haber vermiştir!
Aynı metodu 1944teki İkinci Dünya Savaşına da uyguluyor ve Kuran bunu da haber vermiştir diyor!..
Kusura bakmasın ama;
Bu yaptığı şaklabanlıktır, şarlatanlıktır ve hatta, cambazlıktır!..
Siz, buna abra-kadabra numaralarının çekildiği sihirbazlık da diyebilirsiniz.
Evet: bu, bir şarlatanlıktır!..
Çünkü, sormak gerekir kendisine;
Kuran-ı Kerimin indirildiği 23 yılda cüz mü vardı?
Kuran-ı Kerim, cüz, cüz indirilmedi ki, âyet âyet indirildi!..
Senin cüz dediğin, okuma kolaylığı olsun diye, sonradan icat edilen bir uygulamadır!..
O halde;
11. cüzü kaynak göstermek, cehaletin zirvesi ya da Çelakılın zırvasından başka bir şey değildir!..
Gelelim, Çelakılın uyanıklığına!..
11. cüz deyip, 11 rakamını yan yana değil de, alt alta yazarken, 14 rakamını yan yana yazıyor ki, numarası alkışlansın!..
Zaten, etrafına topladığı ilâhiyatçı kisveli hık deyiciler de bol bol alkışladı kendisini!..
Hiç sormadılar ki;
11i alt alta yazarken, 14ü niye yan yana yazdın?..
Demek ki;
Onlar da, Çelakılın şakşakçılarıdır!.
Vay uyanıklar vay!..
BU DA ATATÜRK TÜCCARLIĞI!
Haa, sahi;
Aynı Çelakıl, herhalde Atatürkçülere yaranmak için olsa gerek, bir de Atatürkün son nefesini vermeden önce ne dediğini açıkladı!!!..
Sanki yanındaymış gibi, dedi ki;
Aleykümselâm dedi ve son nefesini ondan sonra verdi!
Oysa, aynı dakikalarda Beyaz TVde Erol Mütercimler, Atatürkün şöyle dediğini açıklıyordu:
Bu vatan, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla yönetilemez!.. Biz ilhamlarımızı gökten veya gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan alırız!
Sormak lâzım Çelakıla;
Sağlığında böyle diyen bir insan, son nefeslerinde nasıl Aleykümselâm der?.. Bu da, Atatürk tüccarlığının son numarası mıdır?..
Hele şu, Michael Jacksonun ruhu evinde gezinirken ki(!) görüntü saçmalığına ne demeli?..
Ya da; bazı aktör ve artistlerin 120 yıldır yaşadığı soytarılığını nasıl izah etmeli?.
Yapma Ömer Çelakıl!..
Ya bu şarlatanlıktan vazgeç, ya da çekil o ekrandan!..
Çünkü sen, Kuran-ı Kerime iftira atmaya ve sırf reyting uğruna, işi şirazesinden çıkarmaya başladın!..
Bırak Kuran tüccarlığını!..
Aksi halde, bu işi bir yazıyla bırakmaz, ellerim hep iki yakanda olur!..
Şarlatanlık yapacaksan,
Git, başka alanda yap!..
BU DA DUA TÜCCARI!
Tabiî, ekranlarda şarlatanlık yapan tek adam Ömer Çelakıl değil!..
Geçenlerde de yazdığım gibi;
Tatlıses TV adlı televizyon kanalında da, her gece 23.00ten sonra bir hoca müsveddesi çıkıyor ekrana...
Salak, ahmak, keriz ve cahil insanlar da ona telefon açıp, dua istiyorlar!..
Annem hasta... Dayım ameliyat olacak!.. Oğlum sakat!.. Kayınvalidem yatalak!.. Ne olur hocam, bir dua edin de şifa bulsunlar!
Amaaa, hoca veya televizyon, keriz yolmanın yolunu bulmuş!..
Yok öyle, bedavaya dua!
Çünkü, şifa duası(!) istemenin bedeli, 5 Türk Lirası imiş!.. Yani, 5 lirayı bastırmazsan, dua-mua yok!..
Haa; hoca müsveddesinin, kelimeleri doğru-dürüst telâffuz ettiği de söylenemez ya, orası ayrı mesele!..
Adam, resmen ve alenen ekranda üfürükçülük yapıyor ama, maalesef RTÜK de bunu seyrediyor!..
Dedim ya;
Uyanıklar yolunu bulmuş!..
Peki ama; onlara telefon açıp, tüylerini yolduran kazların, ahmakların, aptal ve cahillerin bu işlerin sektör haline gelmesinde hiç mi suçu yok?..
Bu kadar keriz olmasaydı, bu keriz tacirleri doldurur muydu ekranları?..
Şu hâle bakın;
5 liraya dua!..
Tüü... Tüü... Tüü...
Mazallah!..
İşte bu adamın adı da Tuncer Çiftçidir!.. Ömer Çelakıl mucize pazarlamacılığı yaparken, Tuncer Çiftçi adlı uyanık da 5 liraya dua pazarlamakla meşgul!..
Ekranda görüyorsunuz ya;
Kimi bal pazarlıyor, kimi ilaç ve kimi de kadın pazarlıyor!..
Kimine mini etek,
Kimine türban veya çarşaf!
Al makyaj güzellerini karşına; dinî tebliğ kılıfı altında, bol bol geyik muhabbeti yap!..
Ohh, ne alâ memleket!..
YAŞAR NURİ, CUMA KILMAZ MI?
Dedim ya; sabahları da, haberlerden haberdar olmak için, haber kanallarına bakarım... Zaman zaman da Yaşar Nuri Öztürkün, ekranların Bayan Kahkahası Saba Tümerle yaptığı sohbetlere takılır, ama Cuma Namazına yetişmek için erken çıkarım evden!..
Meğer, evleri camiye yakın olan okurlarım, son dakikalara kadar izlerlermiş programı... Geçenlerde birkaç okurum telefon açıp; İlâhiyat Profesörü olan ve bazen namazın öneminden söz eden Yaşar Nuri Öztürkün kendisi Cuma Namazına gitmez mi ki; Cuma Namazı saatinde hâlâ ekranda!
Ne yalan söyleyeyim;
Afallamıştım!..
Bant yayınıdır dedim ama, hayır dediler, ekranın köşesinde canlı yazıyordu!..
O halde dedim:
Cumaya gitmiyordur!
Ama dinden bahsediyor!
Bahsedebilir!..
Bahsetmek başka, yaşamak başka!
Ne yani, Cuma Namazı kılmıyor diye Yaşar Nuri Öztürkün gırtlağına mı sarılayım?..
Nasıl olsa;
Hesabını kendisi verecek!..
Kim bilir, belki de; çekirge diye hitap ettiği Saba Tümerle sohbet etmek, daha tatlı geliyordur!..
Zaten aradığı kadını bulamadığından dolayı bunalım yaşıyor ya; Çekirgenin zıplamaları belki hoşuna gidiyordur!.
Her neyse, boşverelim bu mevzuyu da, biz kendimize bakalım...
Ekranların bağrına bağdaş kuran din baronlarına telefon açıp, 5 liraya dua isteyen aptallar bizler değil miyiz?..
Kuran mucizelerini(!) anlatıyor diye, git-gel akıllı adamları şımartan bizler değil miyiz?..
Din baronlarından şikayet eden Yaşar Nuri de bir din baronu olduysa, kabahat onda mı?..
Kabahat onlarda değil, bizde!..
Onları şımartan bizleriz!..
Uçakta alkol!
Herhalde farkındasınızdır... Zaman zaman bu köşede okuyucu şikâyetlerine yer veriyorum...
Ki, yetkililer ilgilensin de, çözüm bulsunlar!..
İşte, bugün de özel uçak firmalarından şikâyet eden bir okurumun yakınmalarına yer vereceğim... Okurumuz demiş ki;
Özel uçak firmaları, en kısa uçuşlarda bile alkol satıyorlar ve bunu bazı kendini bilmezler alıp içiyor... Ailemizle yolculuk yapamaz hale geldik... Sanki uçak değil, bar veya meyhane!..
Çoluk çocuğumuzla beraber iken hemen yanı başımızda içki içilmesinin ne kadar sıkıntılı ve insana eziyet veren bir durum olduğunu tasavvur edebiliyorsunuzdur...
Bir de alkolün etkisiyle kendini kaybetme ihtimali var.
Biz inancını yaşayanlara laf atma ihtimalleri çok yüksek...
Uçak içerisinde kavga çıkartacaklar...
Bunu bir türlü uçak firmasına anlatamadık...
Sizden çok rica ediyorum; bunu bir gündeme taşısanız da uçuşlarda içki yasaklanması için bir çaba sarf edilsin!..
Okurumun şikâyeti bu... Sağlığa zararlı ve etrafı rahatsız ediyor diye, sigara nasıl yasaklandıysa, uçakta içki içmeye de yasak getirilmelidir!..
Öyle ya; insanların huzurunu bozmaya hiç kimsenin hakkı yok!..