Ersoy Dede

Ersoy Dede

Bir “Yiğit” ölmüş diyeler

Bir “Yiğit” ölmüş diyeler

Yiğit Bulut’un ne zaman ve nasıl değiştiği ile ilgili çok laf dinledim. Ama en çok da kişisel meslekî hırslar ve kompleksler nedeniyle üretildiğini zannettiğim “jöleli” geyiklerini dinledim aylarca.. Kimi eski kayınpederinden yola çıkarak hakkında “kayırma” imalarında, iddialarında bulundu, kimi ise daha ağza alınmayacak ithamlarda bulunarak yükseldiğini iddia etti. Fakat sanırım bazı şeyler dikkatlerden kaçtı..

YİĞİT SADECE JÖLE Mİ SÜRERDİ?

Yiğit Bulut’un kişisel başarısı, özgün fikirleri, kuvvetli öngörüleri.. Referans Gazetesi’nde, Vatan Gazetesi’nde, CNN Türk’te ve son olarak da Habertürk’teki etkili saptamaları, kamu yararı gözeten yayınları ve ikazları.. Halka yüksek faiz ödeten sisteme karşı verdiği savaşı hatırlıyor musunuz?.. Ya da, nişasta bazlı şeker kullanarak kamu sağlığı üzerinden ticaret yapan devlere karşı verdiği mücadeleyi.. Yalova’nın, gelişmiş ülkelerin istemediği zehirli, patlayıcı kimyasal atıklarının deposu haline getirilmesi tezgahına karşı, Hollanda başta olmak üzere batının nasıl hedefi haline geldiğini.. Ya da hatırlayın mesela; fındık-fıstık kuruyemiş gibi satılan antidepresanların, çoluk çocuğumuzu nasıl tehdit ettiği gerçeğiyle Yiğit Bulut sayesinde yüzleştik.. Ey jöle beyinliler.. Vurun bakalım Yiğit’e şimdi..

PEKİ AMA NE OLDU?

Gelin “jöle” üzerinden sürdürülen abuk-subuk kampanyaya alet olmadan bir başka tespit yapalım birlike.. Önce Amerika merkezli mortgage krizi yaşanmaya başlandı ardından Avrupa.. Diğer piyasalardaki dalgalanmaları saymıyorum bile.. Her seferinde İstanbul sermayesi, (eski alışkanlıklarıyla) dünyada yaşanan bu krizlerden kendi cepleri lehine bir fırsat yaratma derdine düştüler.. IMF ile anlaşma yapmadığı taktirde, Türkiye’nin işinin ne kadar zor olacağına yönelik spekülatif beyanatlar verdiler. Hükümetin ekonomi yönetimine türlü tuzaklar kurdular. O günlerde Yiğit Bulut’u hatırlıyor musunuz? Aklı “jöle”yi aşamamış bazı süper zeka arkadaşlara hatırlatalım. Türkiye’nin IMF’ye neden ihtiyacı olmadığını en açık şekilde anlatan iki üç ekonomi analistinden biriydi.. Bu açıklamaları (onun ifadesiyle söylemek gerekirse) “dışarıdaki yerleşik küresel düzenin, içerideki taşeronları”nı fena halde kızdırıyordu.. Yiğit Bulut’un siyasi pozisyonuyla ilgili, içinde akıl almaz ağır ithamların da bulunduğu bütün bu dedikoduların çıkış kaynağı işte bu güçtür.. Yaygın medyaya hakim bu güç, Yiğit Bulut üzerinden bir tür itibarsızlaştırma kampanyası yürüttü bir dönem. Habertürk’ten de ayrıldıktan sonra da istedikleri ortamı yakalamış oldular.. Bir avuç beyaz Türk’ün oyuncağı haline gelen sosyal medya üzerinden, tırnaklarını çıkardılar. Yiğit Bulut medyada olmazsa daha rahat at koşturacaklar çünkü.. Ben tepede tepişen filleri görüyorum da, her seferinde bu tuzağa nasıl düştüğümüze bir türlü akıl sır erdiremiyorum.

MEDYA YÖNETİCİLİĞİ KAVGASI

Bir de işin görünmeyen bir yüzü daha var.. Habertürk gibi önemli bir haber kanalının bir numaralı koltuğuna oturdu Yiğit Bulut. Aynı grup içinde, başka yöneticilerin de iştahını kabartan bir koltuk kuşkusuz bu.. Dışarıdaki medya yöneticilerini saymıyorum bile.. Her gün internet medyası üzerinden, “Yiğit Bulut’un suyu ısındı” türü haberlerin çıkmasının başka bir anlamı olabilir mi sizce? Değerli okurlar siz bilmezsiniz. Her iş yerinde olur zannedersiniz. Ama merkeze daha yakın medyada, bu yöneticilik falan işlerinin ilk kuralı, yönettiğin kurumu iyi yönetmek değildir. İlk kural hayatta kalmaktır. Ve en zor olanı da budur. Yiğit kurumu iyi yönetti. (ki bütün araştırmalarda Habertürk açık ara birinci çıkıyor) Ama hayatta kalamadı.. Yiğit arkadaşım.. tıka kulaklarını, devam et yoluna.. Yolun açık olsun. Bu ülke “yiğit”lerini öyle kolay yedirmez, merak etme.. Kalın sağlıcakla.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi