İlim+Ticaret
Tarihimizde halkın ve siyasilerin ufkunu açan, ilim hareketlerini yönlendiren, geçmişle gelecek arasında ilim köprüsü olan âlimlerimizin hepsi kendi elinin ekmeğini yemişler.
Onun için alimlerimiz, Gazali, Kuduri, Zeccac, Saati/İplikçi, çömlekçi, Camcı, Saatçi… gibi isimlerle anılmışlardır.
çağın en küçük sorunu sizi yakından ilgilendirsin ama işin dedikodusuyla vakit geçirmek yerine sorunu çözecek işlere girişiniz.
“Ya öğreten olunuz, ya öğrenen olunuz, ya dinleyen olunuz veya bunları seven olunuz sakın beşinci olmayınız” ama bütün bunları yaparken kendi ihtiyaclarınızı kendiniz gideriniz.
Geçim vasıtası olan ziraat, sanayi, memurluk ve ticaret içinden ticaret daha fazla övülmüştür sevgili peygamberimizin dilinden.
İnsanların ticari ilişkileri, evlilikleri, siyasi oluşumları, bilgi alışverişleri sözlü ve yazılı olmaktadır. “Aldım, sattım, vereceğim, geleceğim, gideceğim, göndereceğim, yapacağım” gibi bağlantıyı ifade eden sözleri kişiyi bağlar.
Eski adıyla taahhüd, yeni adıyla duruma göre sözleşme veya anlaşma diye ifade ettiğimiz bu sosyal ilişkilerimizin ifade aracı olan sözleşmeye çok önem vermemiz gerektiğini Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’in’de birçok yerde tekrarlamasıyla dikkatimizi çekmektedir. (Maide 1)
Biz, işimizi, aşımızı, kültürümüzü, siyasetimizi, şahsiyetimizi, ticaretimizi, sanatımızı, imanımız doğrultusunda düzeltmek durumundayız.
Ticaretin de kurallarını Allah koymuştur. Onlara uyacağız.
Altının ayarını milyemle ölçerken, demiri tonlarla tartarken ölçüde ve tartıda eksik tartmayacağız. (Bak. Mutaffifin 1)
Karışımlarda hile yapılmayacak, kişilerin veya devletlerin bilgisizliğinden yararlanılarak aldatma tarafına gidilmeyecek. Kişilerin hakları gözetilecek. Kafir de olsa hakkı yenmeyecek.
Rıza pazarlığına dikkat edilecek. Rabbimiz buyurur: “Ey iman edenler, mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak aranızda rızanızla yaptığınız ticaret müstesna. Nefislerinizi öldürmeyin. Muhakkak Allah sizi çok esirgeyendir.” (Nisa suresi 29)
Zaruret veya bilgisizlik nedeniyle razı olanlar aslında razı olmamış sayılırlar.
Avrupalıların, Amerika yerlilerine renkli şarap şişelerini verip ellerinden altınlarını aldıkları gibi açlıktan ölmek üzere olan insana “Elindeki yarım kiloluk külçe altını verirsen bu yarım ekmeği veririm” diyen bu kişi “Altını rızasıyla aldım” derse geçersiz olur.
Müslüman önce aldatmaz, sonra aldanmaz. Aldanma ile aldatma arasında tercih zorunda kalırsa aldanmayı tercih eder.
çocuk ticareti yapanlar, organ ticareti yapanlar, uyuşturucu ticareti yapanlar, kadın ticareti yapanlar, hazineyi hortumlayanlar, bunların hepsi batıda eğitim görmüş, İngilizceleri ve bilgisayarları ile dünyayı avuçlarının içi gibi bilen insanlar.
Bunlar, gıdasını alamamış insanlardırlar. Tenimiz topraktan geldiği için gıdası topraktan geliyor. Onu helal ve temiz olarak kazanıp kullanırken canımız Rahman’dan geldiği için onun gıdası Rahman’dan gelir. O gıda Kur’an’dır.
çin’in kâselerini Bursa’ya getiren, Bursa’nın ipeğini Yemen’e götüren, Yemen’in kahvesini Hindistan’a taşıyan, Hindistan’ın cevizini Viyana’ya ulaştıran, Viyana’nın çeliğini İstanbul’a getiren, İstanbul’un İslâm ahlakını, edebini, edebiyatını, nezaketini, nezafetini gittiği her yere nakış nakış işleyen Hassa tacirleri gibi siz de dünyayı dolaşın, “İlim çin’de de olsa gidin alın.”
İşçisi Kore’den kauçuğu Endonezya’dan, petrolü Venezüella’dan, fabrikası Tayvan’da, yönetimi İstanbul’da, pazarlaması Cenevre’de olan Japonya’dan Amerika’ya, Güney Afrika’dan Litvanya’ya kadar her yerde meşru olan her şeyin ticaretini yapın ama gözünüzü, gönlünüzü ve yüzünüzü günde beş defa Ka’be’ye çevirin ki can ve teninizi haramlardan koruyabilesiniz.
“Onlar öyle er kişiler ki, hiçbir ticaret ve hiçbir alışveriş onları Allah’ın zikrinden (Kur’an’ın’dan ) namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoyamaz. Onlar (ancak) gözlerin ve gönüllerin altüst olacağı (ahiret) gününden korkarlar” (Nur 37)