Faruk Çakır

Faruk Çakır

“Kemalizm’e dur” de!

“Kemalizm’e dur” de!

Temel meselelerle uğraşmayıp, lüzumsuz işlerle meşgul oldukça başımız sıkıntıdan kurtulmuyor. Belki son sözü en başta söylemekte fayda var: Türkiye, “Kemalizm’e dur” demedikten sonra ne yaparsa yapsın, siyasî ve iktisadî krizlerden kurtulamaz.

Bir yandan daha hür ve daha demokrat olmak için çeşitli adımlar atılmaya çalışılıyor, ama öte yandan da bu adımları berhava eden, tesirsiz kılan ‘Kemalist anlayış’ta da ısrar ediliyor. Ateş ile barutu bir arada tutmakla eşdeğer olan bu gayret, hem boşuna, hem de neticesiz kalmaya mahkûm. O halde sormak gerekmez mi: Yanlıştaki ısrar niçin?
Meselâ, günümüzde tartışılan ve ulaşılmak istenen hedeflerden biri de askerî vesayetin sona ermesidir. Bir yandan bu hedefe ulaşılmak istendiği ilân ediliyor, ama öte yandan vesayeti devam ettirecek adımlar atılıyor. Bu tavır, işin özünü ve esasını kavrayamamaktan başka ne ile izah edilebilir?
Şahin Alpay, haklı olarak vesayeti devam ettiren şartları bir yazısında şöyle sıralayıp itiraz etmiş: “Neredeyse bütün okulların, ama özellikle askerî okulların öğrencilerine Kemalizm’i telkin ettikleri bir ülkede, subayların Kemalizm’e aykırı gördükleri gelişmelerden kendilerine ‘görev’ çıkarmalarının sonu gelebilir mi? Katışıksız Kemalizm, subaylara şunları telkin ediyor: Devletin ve milletin sahibi askerdir. Halk kendi kendini yönetme olgunluğuna sahip değildir. Kendi çıkarları peşinde koşan yoz politikacılar, halkı ülke çıkarları aleyhine yönlendirebilir. Din, özellikle İslâm dini, modernleşmeye engeldir; kamusal alanda her türlü tezahürü irtica, gericiliktir. Din denetim altında tutulmalı, dinî inançlara kısıtlama getirilmelidir. Modern bir devlet ancak tek-dilli, tek-kültürlü bir toplumu zorunlu kılar. (...) Özgürlükçü ve çoğulcu demokrasiyi esas alan anayasa ve yasalar kabul edilmediği, askerî okullarda subaylara özgürlükçü ve çoğulcu demokrasiye değil Kemalizm’e bağlılık aşılandığı sürece, yani besleyen kaynaklar kurutulmadıkça askerî vesayetçiliğin sonu gelmeyebilir.” (Zaman, 10 Ocak 2012)
Evet, soru bu: Başta askerî okullar olmak üzere bütün eğitim sisteminde ne zaman Kemalizm’in dikte edilmesinden vazgeçilecek?
“Olmaz, biz bu ‘dikte’den vazgeçmeyiz! ‘Muasır medeniyet seviyesi’ne ulaşmak için Kemalizm’in diktesi şarttır” derseniz ‘hür dünya’da hiç kimseyi inandıramazsınız. Eğitim sistemi başta olmak üzere hayatın bütün safhalarını bu tesirden uzak tutmadıkça yerimizde bile sayamayız, daha ‘geri’ye düşeriz. Bu gerçekleri görmeden, sadece eğitimdeki ‘mecburî eğitim yılı’ sayısını çoğaltmakla da bir yere varamayız. Eğitmeyip ‘eğen’ bir sistem var karşımızda. Düşünün ki Arapça dersinde bile Kemalizm’e vurgu isteniyor. Arapça öğrenmek ile Kemalizm’in ne alâkası olabilir? Şaka gibi gelecek, ama ‘beden eğitimi’ ve ‘matematik’ dersini bile bu anlayışa göre şekillendirmek isteyen bir sistem var. Bütün bunlara itiraz etmeden, eğitim sisteminin düzeltilmesi mümkün olabilir mi?
Yıllardan beri dayatılmaya çalışılan bu anlayış, millet nezdinde kabul gördü mü? Görmedi, çünkü yanlış olduğu uygulamalarla ortaya çıktı. Zaten bu sebeple de itiraz ediyor. “Biz itiraz seslerini duymuyoruz?” diyenler varsa, lütfen hür zeminlerde ‘veli’leri bir dinlesin... “Çocuğunuza verilen bu eğitimden, okutulan kitaplardan, sınıflarda anlatılan ‘tarih’ten memnun musunuz?” diye bir sorulsun...
Eğitim sistemini Kemalizm’den arındırmadıktan sonra hem vesayetten, hem de krizlerden kurtulamayız vesselâm...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi