Gerçekten sevginizi gösterebiliyor musunuz?
Bir anne, "ben çocuğumu çok seviyorum, her fırsatta ona kendisini sevdiğimi söylüyorum. Ama yine de sevilmediğini ve sevgime inanmadığını söylüyor" diye yakınıyor. Özünde aile bireyleri birbirini severler ve sevgilerini gösterebildiklerine, iletebildiklerine inanırlar. Ama buna rağmen sevilmediğini iddia eden kişiler hep olur. Peki neden bazıları sevilmemekten dem vurur? Onların sevgi depoları neden dolmaz ya da doldurulamaz? Ya da gerçekten sevgimizi gösterebiliyor muyuz? Sevgimizi gösterebiliyorsak karşı taraf bunu neden hissedemiyor...? Her konuda olduğu gibi bu konuda da bazı eksik düşüncelere sahibiz. Yani bizim toplumumuzda, anneler çocuklarına olan sevgilerini sadece ifade ederek ortaya koyduklarını düşünürler. Onlar sevginin karşı tarafa ifade ediliş şeklinin böyle olabileceğini zannederler. Oysa sevginin başka boyutları da vardır ve bunlar hep ihmal edilir.
Sevginin üç boyutu
Çocuğunuza gerçekten sevginizi vermek istiyorsanız, sevginin üç boyutunu da dikkate almalısınız:
1- Sevginin sözel boyutu: Anne gerektiği yerde ve durumlarda çocuğuna sözel olarak sevgini ifade etmeli ve bunu ona hissettirmelidir.
2- Sevginin dokunsal boyutu: Anne gerekli olduğu durumlarda çocuğuna sarılmalı, onun saçlarını okşamalı, öpmeli ve göz teması kurmalıdır.
3- Sevginin davranışsal boyutu: Anne çocuğuna vakit ayırmalı, onunla birlikte bir şeyler yapmalı, onu dinlemeli, duygularını aktarmasına fırsat vermelidir. Anne çocuğunu anladığını ona hissettirmelidir.
Eğer sevginizi çocuğunuza hissettirmek istiyorsanız, bunu hem sözel hem dokunsal hem de davranışsal olarak ona ifade etmelisiniz. Yoksa çocuğunuz sevginizde samimi olduğunuza inanmayabilir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.