Tarihte ünlü dâvâlar... Bu da Google Dâvâsı!
Tarihe geçen önemli “dâvâ”lar vardır... Bu dâvâlardan kimine olayın kendisi “damga”sını vurmuştur, kimine de “dâvâ açan kişi”nin adı... Meselâ, “Dreyfus Dâvâsı” ve “Loizidou Dâvâsı” ile “Anne Hutchinson” veya Engizisyon Mahkemeleri’nde yargılanan “Bruno” ya da “Galileo” ile “Sokrates” dâvâları, bunlardan birkaçıdır!..
NİçİN GOOGLE DâVâSI
Kim, ne derse desin; AK Parti hakkında açılan kapatma dâvâsı da, tarihe “Google Dâvâsı” olarak geçecektir... Yani, bu olayı, hiç kimse “AK Parti’yi kapatma dâvâsı” veya “Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya’nın açtığı dâvâ” olarak hatırlamayacak, insanlar, bu konu açıldığında, “Haaa şu Google Dâvâsı mı?” diyeceklerdir.
“Gerçek” de budur!..
Bu dâvâ, gerçekten de “Google Dâvâsı”dır!
çünkü Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya’nın “iddianame”sine “delil” olarak koyduğu bütün belgeler(!), “Google” adlı “internet arama motoru”ndan elde edilen “çıktı”lardır!..
Dosyalarda “delil” olarak gösterilen gazete veya dergilerin “orijinal”leri bile yoktur!.. Bırakın “orijinal”lerini, “fotokopi”leri bile yoktur!..
Sadece ve sadece, “Google”dan elde edilmiş “internet çıktıları” vardır!..
Peki, bu ne demektir!
Şu demektir:
Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya; “dâvâ açmaya karar verdiğinde” veya kendisine “dâvâ açması için telkin veya tavsiyelerde bulunulduğunda” ister istemez bir “heyecan” veya “panik” yaşamıştır!..
çünkü, elinde “delil” olarak sunacağı “gazete/dergi orijinalleri” yoktur.
O halde ne yapmalıdır?!?..
Hemen “internet”e girmeli, “Google Arama Motoru”na bazı “anahtar kelimeler” yazmalı ve oradan çıkacak “haber”leri, dosyaya “delil” olarak koymalıdır!..
Aynen bunu yapmıştır Başsavcı!
Yalnız, merak edilen husus şudur:
Başsavcı, “anahtar kelimeler”den hareketle bu “haber”leri ararken “yalnız” mıdır, yanında bir “ekip” var mıdır, ya da “birilerinden yardım almış” mıdır?..
4 YIL SONRA MI FARKINA VARDI?
Şunun için soruyorum:
“Haberin gazetelerde veriliş tarihi” ile Başsavcı’nın “internet çıktısı” aldığı tarih arasında “4-5 yıl” vardır!.. Başsavcı; “bu haberi ileride delil olarak kullanırım” düşüncesiyle bir kenara “not” mu etmiştir, yoksa “dâvâ açmaya” karar verdiğinde “birilerinden yardım” mı almıştır?..
Birinci şık, yani “bir kenara not etmesi” mümkün değildir!.. çünkü o zaman “Yargıtay Başsavcısı” değildir!..
Şimdi, “iddianame” dosyasında “delil” olarak gösterilen bir haber üzerine yoğunlaşalım.
Tarih, 17 Ocak 2004... O günkü Radikal gazetesinde, dönemin Milli Eğitim Müsteşarı Necat Birinci ile ilgili bir haber vardır... Necat Birinci, “ümmetçi” olduğu yolundaki iddialara cevap vermiş ve “Sözlerim, basına yanlış aksetti... Ben Atatürkçüyüm” demiş!..
Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya da; “Radikal’in orijinal nüshası”na ulaşamadığı için, “Google”a müracaat etmiş, “anahtar kelime” olarak “Birinci/ümmetçiyim” yazmış ve habere ulaşıp, aldığı “çıktı”yı dosyaya koymuş!..
İyi, hoş da;
Bu sözler, “laikliğe aykırı söylem veya eylem”lere giriyorsa, niye zamanında “dâvâ” açılmadı, niye ortada bir “mahkûmiyet kararı” yok?..
NURİ OK, LAİKLİĞE DUYARSIZ MIYDI?
Hadi, bunu geçelim.
Ama, soralım Başsavcı’ya:
Necat Birinci’nin sözleri, bir “suç” ve “kapatma dâvâsına delil” olacak kadar önemli ise, o günlerde Yargıtay Başsavcısı olan Nuri Ok, bu haberin çıktığı “Radikal’in orijinal nüshası”nı niye bir kenarda saklamamıştır?
Ne yani;
Nuri Ok’un “laiklik” hassasiyeti Abdurrahman Yalçınkaya’dan daha mı azdır?!?..
Elbette hayır... Ancak, her nasıl olmuşsa olmuş, 20 Mayıs 2007’ye kadar görev yapan Nuri Ok, meselâ Necat Birinci’yle ilgili haberi hiç önemsememiş ama Abdurrahman Yalçınkaya; göreve geldiği 21 Mayıs 2004’ten tam 4 yıl sonra birdenbire bu olayın önemini kavramış ve hemen “Google”a koşmuş!..
“Birinci” ve “ümmetçiyim” şeklindeki anahtar kelimeleri yazmış, “4 yıl önceki çok önemli haber”e ulaşmış!..
Daha açık yazalım:
Haberin Radikal’de yayınlanış tarihi 17 Ocak 2004’tür!.. Başsavcı’nın, bu haberi “delil” olarak kullanmaya karar verip de internete girdiği tarih 6 Şubat 2008’dir!..
Peki, bu 4 yıllık süre içinde Necat Birinci hakkında bir “soruşturma” var mıdır?.. Hayır, yok!.. “Açılan bir dâvâ” var mıdır?.. O da yok!.. “Verilen bir mahkûmiyet” var mıdır?.. Hayır, o da yok!..
Nuri Ok, bu olayı önemseyip, gazeteyi bir kenara ayırmış mıdır?..
Hayır, hiç önemsememiş!.. O halde, bu olayın “suç” neresinde?!?
GOOGLE’DAN YAPILAN UYARI
Zannetmeyin ki; açılan dâvânın “Google Dâvâsı” olduğunu gösteren tek örnek “Necat Birinci’nin sözleri”dir!..
Daha bunun gibi, birçok örnek var ki; o dönemde “Yargıtay Başsavcısı” olan Nuri Ok’un önemsemediği birçok olayın önemi, Başsavcı Yalçınkaya tarafından aniden keşfedilmiş ve bu “önemli(!) olaylar”ın bilgisayar çıktıları, “delil” olarak dosyaya konulmuştur!..
Hem de, “Google uyarısı”na rağmen!..
çünkü Google, “haber metinleri”ni yayınlarken, şu “uyarı”da bulunmaktadır:
“Bu haber, .... tarihinde kaydedilmiş bir önbellek görüntüsüdür... Google’ın önbelleği, sayfanın web taraması sırasında alınmış bir enstantanesidir...
önbellekten okunan sayfalar, KAYDEDİLDİĞİ TARİHTEN SONRA DEĞİŞTİRİLMİŞ olabilir...
önbellekteki bu sayfa, artık mevcut olmayan görsellere bağlantılar içeriyor olabilir.”
Lütfen dikkat;
Google diyor ki, “Haberler, kaydedildiği tarihten sonra değiştirilmiş olabilir!”
Haberin Radikal’de yayınlanış tarihi 17 Ocak 2004, Başsavcı’nın bu haberi “Google’dan alış” tarihi 6 Şubat 2008!..
Bu süre içinde, sözkonusu haberde acaba bir “değişiklik” yapıldı mı, yapılmadı mı?..
“Şüpheli” bir metin, “delil” olur mu, olmaz mı?..
Alın size, boru gibi bir soru!..
O HABERLERİN çOĞU TEKZİP EDİLDİ
Dediğim gibi; tek örnek Necat Birinci olayı değil... Başsavcımız Yalçınkaya, meselâ, aklına nereden estiyse esmiş veya aklına kim soktuysa sokmuş, Google arama motoruna “Hatice Sultançiftliği” yazmış!..
Artık “kendisi” mi düşündü, “başkaları” mı yardımcı oldu, orası bilinmez!..
Ama, nasıl olmuşsa olmuş;
Başsavcımız, “Hatice Sultançiftliği” deyince karşısına ne çıkacağını pek bi merak etmiş olmalı ki; aklına esen bu kelimeyi yazınca, Cumhuriyet gazetesinin 19 Eylül 2006 tarihli “kaçak kurslar” haberi çıkmış!..
O da, 7 Şubat 2008’de bu haberin bilgisayar çıktısını alıp, delil olarak dosyaya koymuş!..
Şahsen ben merak ediyorum:
“Hatice Sultançiftliği” kelimesi, pek akılda kalacak gibi değil!.. Hem, o kadar “önemli” ise, Başsavcı “Cumhuriyet’teki haberin orijinali”ni, zamanında niye koymadı dosyaya da, “bilgisayar çıktısı”nı koydu?..
öyle ya;
“Hatice Sultançiftliği” kelimesi “2 yıl boyunca hafızada kalacak kadar önemli” ise; daha en başta “haberin orijinali”ni kesip, bir kenara koyması gerekmez miydi?..
BU HAFIZAYA 10 üZERİNDEN 10!
Doğrusu, Başsavcı Yalçınkaya’nın hem “hafıza”sına, hem de “bilgisayar kullanma becerisi”ne hayran oldum... Hele “anahtar kelime” yazma konusundaki kabiliyetine “10 üzerinden yıldızlı 10” verilir!..
öyle bir “hafıza” ki;
“Burası devlet hastanesi” diyor, karşısına “hastanede namaz” olayı çıkıyor... Meselâ “Mesudiye Ergürbüz” yazıyor, karşısına “türbana plâket” olayı çıkıyor!.. Meselâ, “Kur’an Kursu Yönetmeliği” yazıyor, karşısına “Akşam Kur’an kursları”na dair haber çıkıyor!..
Yani, “tam 12’den isabet!”
Ne yalan söyleyeyim;
“65 yaşını doldurmuş” bir insanda böyle bir zeka, böyle bir hafıza varsa, ona ancak gıpta edilir!..
“Bas tuşa, gir duşa” desen bile, bu kadar çabuk giremezsiniz!.. Ama Başsavcımız, “tuş”lara basınca, anında girmiş “laiklik karşıtı eylem ve söylemler”(!)e!..
Doğrusu, “bilgisayar kullanma becerisi”ne de şapka çıkarılır!..
çıkarılır çıkarılmasına da, bu işlerde “zeka, hafıza ve beceri”nin yanı sıra bir de “fikrî takip” gerekir!..
Yani, ortada bir “olay” varsa, “olayın aşaması”nı da takip etmek ve ona göre “hüküm” vermek gerekir!..
Başsavcımız, “gazetelerde yer alan olaylar”la ilgili olarak bir “çetele” tutup, bunları “suç” olarak görmüş ama, “haberin ertesi günü”ne dair gelişmeleri hiç dikkate almamış!..
Oysa; “delil” gösterilen olayların hemen hepsi, “aynı gün” veya “ertesi gün” yalanlandı, “tekzip” edildi!.. Bunların hiçbiri dosyada yok!..
Meselâ, “İzmit Belediyesi’nin 5 bin adet Kur’an-ı Kerim dağıttığı” haberi ile “Silivri Belediyesi’nin dağıttığı kitap”la ilgili haberler!..
AK Parti’nin, “laikliğe aykırı eylem ve söylemlerin odağı haline geldiği”ni iddia eden Başsavcı’nın; “delil” olarak “iddianamesi”ne taşıdığı “hadise”lerin birçoğu “soruşturmaya bile uğramamış” eylemlerdi... Soruşturmaya uğrayanlar ise, “takipsizlik”le sonuçlanmıştı...
Ama, Başsavcı, “Orası bize lazım değil” diyerek; “tekzip” ve “yalanlama”ları görmezden gelmişti!..
Sonuçta, böyle bir dâvâ açıldı!.. AK Parti, bu dâvânın “sözlü savunma”sını 3 Temmuz’da yapacak!..
Ancak, en başta dediğim gibi;
Bu dâvâ, tarihe “Google Dâvâsı” olarak geçecek!.. Savcı Bey’e de “Google Avcısı” derlerse hiç şaşmayın!
-------------
REDD-I HAKIM!
Haber sayfalarımızda da okuyacağınız gibi; İtalya Başbakanı Silvio Berlisconi; kendisini “usulsüzlük” yaptığı gerekçesiyle yargılayan bir yargıç hakkında “redd-i hakim” talebinde bulunmuş!..
çünkü Berlisconi, yargıcı, kendisi hakkında “vahim düşmanlık hisleriyle dolu ifadeler” kullanmakla suçlamış!..
Yani, kısacası “önyargılı” ve aynı zamanda “solcu” olan bir yargıcın, kendisini yargılayamayacağını söylemiş!..
Aynı durumu, Türkiye’ye uygularsak...
Bir “yargıçlar heyeti” ki; AK Parti’nin gerçekleştirdiği “Anayasa değişikliği”ni “Anayasa’ya aykırı” bularak, “ihsas-ı rey”de bulunmuş!.. İhsas-ı rey de, bir “redd-i hakim” sebebidir... çünkü AK Parti’nin kapatılması dâvâsına bu “yargıçlar heyeti” bakacaktır!..
O yargıçlardan biri, “AK Parti aleyhtarı biri” ile görümüş ve o kişi, ertesi günü Deniz Baykal’la görüşmüştür!..
Tüm bunlar, “redd-i hakim” için yeterli sebeplerdir diye düşünüyorum...
Ama burası İtalya değil, Türkiye!..