Dikkat! kötü Arkadaş çıkabilir

Dikkat! kötü Arkadaş çıkabilir

Arkadaşlık insanın istese de istemese de ömrünün büyük bir bölümünü yatırdığı bir müessesedir. Zira insan, anne babasıyla eşi ve çocuklarıyla, sair insanlarla, televizyonla, bilgisayarla, kitap-dergi-gazeteyle ve bütün çevreyle arkadaştır. O halde aklı selim insan arkadaşlığını çok dikkatli yapmak zorundadır. çünkü bu ömür kendisine bir kere verilmiş bir daha verilmeyecek ve bu da ahiretini kazanması için kendisine verilmiş olup her saniyesi çok değerlidir.
Şurası da unutulmamalıdır ki insan ne melek ne de robottur. Melek yaratılışı gereği hiç kötülük bilmez ve hiçbir kötülükten etkilenmez. Robot da kendisine yüklenen program dışında bir şey bilmez. Ama insan canlı bir organizma ve hem meleklik sıfatı olan aklı, hem de hayvanlık sıfatı olan nefsi bünyesinde barındırmaktadır. Dolayısıyla kesinlikle iyiden ve iyiliklerden iyi, kötüden ve kötülüklerden ise kötü etkilenir.
Allah cc şöyle buyurur: O gün zalim kimse, (çaresizlik içinde) ellerini ısırıp şöyle diyecektir: “Ne olurdu ben de peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım! Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim! Andolsun, Kur’an bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverir.” (Furkan 25-29) “o gün nice dostlar biribirine düşmandır, ancak takva sahipleri hariç” (zuhruf 67)
İbni Asakir'in rivayet ettiği bir hadiste Resûlüllah (s.a.v) şöyle buyuruyor: "Aman ha, kötü arkadaştan sakın, zira sen onunla tanınırsın." Başka bir hadis şöyledir: “kişi arkadaşının dini üzeredir şu halde her biriniz kiminle arkadaşlık yaptığına dikkat etsin” Bu hadisleri incelediğimizde görürüz ki, "Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim" diyen düşünür aslında bu hadisin ifade ettiği anlama parmak basmıştır.
Buhari ve Müslim'in rivayet ettiği şu hadis ise konuyu en güzel şekilde açıklamaktadır: Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurur: "İyi arkadaşla arkadaşlık yapan, misk (güzel koku) satanla arkadaş olan gibidir ki, bu insan ya sana miskinden ikram eder veya sen ondan misk alırsın. Bu da olmazsa en azından güzel kokusu üzerine siner. Kötü arkadaşla arkadaşlık yapan ise, körükçüyle arkadaş olan gibidir ki ya (ateş kıvılcımlarından) elbisesi yanar ya da kötü kokusu üzerine siner."
Bu benzetme oldukça dikkat çekicidir. Şöyle ki:
İyi arkadaş, sana bir âyet veya bir hadis okumak yahut bir nasihatte bulunmak suretiyle ya da güzel ahlâk ve tavırlarıyla bir şeyler verir. Veya sen ihtiyaç duyduğun konularda ona danışmakla, soru sorup, cevap almakla kendisinden güzellikler alırsın. Yahut beraberliğinden dolayı onun güzel ahlâkı sana siner.
Kötü arkadaş ise her yönüyle zarardır. örneğin; içkici, hırsız birisiyle otururken, gezerken bir bakarsın polis ekibi veya bazı insanlar çevrenizi sardı, karakolda veya sokakta bol bir dayaktan sonra anladınız ki beraberinizdeki adam, geçmişinde bir hırsızlık yapmış, yahut sarhoş iken birisinin namusuna dil uzatmıştır. Dolayısıyla ele geçirildiğinde geçmişte yaptığı fiillerden dolayı hesaba çekilmekte; yahut kendisine sürekli şüpheyle bakılmakta ve benzer bir kötülüğün işlenmesi halinde hemen bir ilişkisinin olup olmadığının ortaya çıkarılması için sorguya çekilmektedir. Siz her ne kadar, "Bir şeyden haberim yok, suçsuzum..." deseniz de iş işten geçmiş ve körükçünün kıvılcımı misali kötü arkadaşın kötü ahlâkından bir nebze de sizin üzerinize sıçramıştır.
Yahut birisiyle ortak iş yapmak istediğinizde veya evlenmek için birisine talip olduğunuzda karşı taraf sizi tanımak için mutlaka kimlerle arkadaşlık içinde olduğunuzu soracaktır. İşte böyle bir durumda araştırma yapar ve kötülerle arkadaşlık yaptığınızı öğrenirse mutlaka sizi reddedecektir. İşte böyle bir sonuçla karşılaşmanız da körükçü dükkânının kötü kokusu misali kötü arkadaşınızın kötülüğünün üzerinize sinmesidir.
Yukarıda önemli bir özdeyişe işaret etmiştik: "Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim." Demek ki, arkadaşlık deyip geçemeyiz. İyi arkadaş hem dünya, hem ahiretimizi huzur ve saadete çevirir. Kötü arkadaş ise dünyamızı rezalet ve sefalete, ahiretimizi ise azap ve işkenceye dönüştürür.
öyleyse dâvet yolunda yürürken bize köstek değil, destek olacak arkadaşı nasıl seçmemiz ve hangi vasıflara dikkat etmemiz gerektiğini bilmek zorundayız. Ebubekir Bezzar'ın, İbni Asakir'den rivayet ettiği şu hadis bu konuda bize çok güzel yol göstermektedir: Peygamberimiz'e, "Ya Resulallah! Hangi arkadaş hayırlıdır?" diye soruldu. O da şöyle buyurdu:“Görünümü size Allah'ı hatırlatan, konuşması ilminizi artıran, ameli ahireti hatırlatan kimsedir.”
İşte seçeceğimiz arkadaşta aramamız gereken çok önemli üç özellik. Ancak bu özelliklerin seçeceğiniz arkadaşta olması gerektiği gibi sizde de bulunması zorunludur. Zira unutmayın ki siz de arkadaşınızı olumlu veya olumsuz etkilersiniz.
O halde:
Ezanı duyduğunuzda şu camide namazımızı kılalım diyorsanız,
Oruçlarınızı tüm organlarınızla tutup, nâfile oruçlarla takviye ediyorsanız,
Duadan, zikirden, tefekkürden, nefis muhasebesinden pay alıyorsanız,
Anne, baba ve akraba hukukuna riayet ediyorsanız,
Doğruluk ve sadâkate dikkat edip yalandan sakınıyorsanız,
Büyüklerinize saygılı, küçüklerinize şefkatli davranıyorsanız,
Malayâniden yani, boş söz ve hareketlerden kaçınıyorsanız,
Yoksul ve muhtaçlara gücünüz yettiğince maddi ve mânevi destekte bulunuyorsanız,
Gıybet, su-i zan ve dedikodudan uzak duruyorsanız,
Kibir, ücup (kendini beğenme ve övme), cimrilik, riya gibi hastalıklardan sakınıp bunların mukabili olan güzel hasletlerle bezeniyorsanız,
Gizli ve açık yerlerde Allah'tan korkuyorsanız,
O zaman, görünümünüz Allah'ı hatırlatır, konuşmanız sizi dinleyenlerin ilimlerini artırır; hareket ve tavırlarınız ahireti hatırlatır ve siz arkadaşınıza her yönüyle faydalı olursunuz. Aynı nitelikleri taşıyan arkadaşlarla beraberliğiniz de her yönüyle size fayda verir.
Sonuç olarak:
1.ömrünüzün arkadaşlığa yatırdığınız bölümü,
a) Amel defterinize büyük hayır olarak geçebilir.
b) Hebâ olabilir.
c) Dünya ve ahirette altından kalkamayacağınız felaketlere dönüşebilir.
2.İyi arkadaş seçmek gerektiği gibi iyi arkadaş olmak da gerekir.
3."Kötüden cüzamlıdan kaçar gibi kaçılmalıdır. Ona dâvet ve tebliğ yapılmaz" demiyoruz. Elbette onlar da kurtarılmaya muhtaçtır. Dolayısıyla onların kurtulmalarına yardımcı olmayı görev kabul etmemiz gerekir. Ancak bu konuda bir kaç hususa dikkat etmek zorundayız:
a)Yanlışlık içinde olanları doğruya getirmeyi amaçlayan dâvet ve tebliğ çalışmalarımıza en yakın ve yatkın olanlardan başlamalıyız. çünkü vakit nakittir.
b)Bu yöndeki çalışmalara kendimizi tam hazırlayarak işe başlamak zorundayız. Aksi takdirde ava giderken avlanma tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliriz.
örneğin; bara pavyona giden bir insanla ilgilenip kurtarmak istiyorsanız, barda diskoda onunla ilgilenemezsiniz. Orası tebliğ yapılmaya müsait bir ortam değil,ayrıca öylesi yerlere gittiğinizde sizin ayağınızın kayması tehlikesi de var.onu daha müsait bir yer ve zamanda ziyaret ederek gerekeni söyleyebilirsiniz.
özellikle anne babalar yaz tatili vs zamanlarda çocuklarının nerede kiminle nasıl bir arkadaşlık yaptıklarını yakından takip edip iyilerle arkadaş olmaları ve iyi bir arkadaş olmaları için gerekeni yapmalıdırlar. Aksi taktirde yarın çok geç olabilir. Evimiz yansa, arabamız devrilse yeni bir ev, araba alabilir veya onarabiliriz. Ama çocuğumuz haktan batıla devrilse onun dönüşü nerde imkansız. Ayrıca çocuğunuzun kaybı ebedi hayatla ilgilidir, ev, araba vs ise zaten fanidir. Son söz rabbimizin şu uyarısı olsun: Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır. (tahrim 6)


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi