Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Nurettin Topçu’dan Celaleddin Ökten

Nurettin Topçu’dan Celaleddin Ökten

Nurettin Topçu, hayatı boyunca ruhunun mimarlarını çok yakından tanımış ve sevmiştir. İşte o simalardan birisi de Celaleddin Hoca’dır.

Topçu Celal Hoca’yı anlatırken, adeta başka bir boyuta geçer. İşte Topçu’nun dilinden özetle Celal Hoca:

“Rasulullah’a olan sonsuz muhabbeti sebebiyle sanırım ki Cenab-ı Hak onu, ‘Ravza-i Rasulullah’tan’ daha öteye, ‘Sohbet-i Rasulullah’a’ isal buyurmuştur.

Ruh-i İslam’ın ilk ve müthiş boğazlanmasıyla nihayetlenen Hz. Osman’ın facia-i katlini anlatıp; büyük halifenin kendisini öldürmek isteyene;

-‘Ben bugün şehit olacağım, biliyorum. Zira rüyada Rasulullah’ın sofrasına davet olundum. O’nunla birlikte iftar edeceğim’ sözünü naklederken, kendisi de bu ruhani sofraya hasret ve iştiha duyardı.

Ömrünün en az altmış yılını sanki bu davete hazırlıkla geçirdi. Altmış yıl fenâdan bekâ sarayına geçiren büyük kapının eşiğinde, Hakk’a delâlet yerinde durarak, hakikat âlemine açılan bu kapının açılmasını beklemişti.

¥

Dünya ihtiraslarına dalmadı, servet ve şöhret peşinde koşmadı, dünya pazarında alışveriş etmedi. İnsanlığın süfli emellerinin oyunlarından hiçbirisini öğrenmedi.

Ömrünün başından sonuna kadar yalnız bir şey öğrendi ve öğretti: Rabbinin ilmini. Ve kalbini hiçbir şeye değişmedi.

-‘Kalbim, annemden nasıl doğdumsa hâlâ öyledir!’ diyerek, kurnaz ve süfli zekâların sahiplerine meydan okuyan Hıristiyan şairinin ruhunu gıpta ve hayret içinde bıraktı.

Eğer bütün maddi imkân şartları, destekleyici hüsnüniyetlerle birlikte kendisine verilmiş olsaydı, hayatının son yıllarında dahi, İslam dinini, medeniyet âleminde XX. Asır cemiyetini yaşatabilecek bir seviyeye yükseltici inkılabı yapmaya muktedir bir mütefekkirdi.

Muasırlarına hayret verecek kadar azametli olan ahlâkıyla, ilminin hepimizi şaşırtan o ihtişamıyla Celal Hoca, ölümüyle yalnız bir nesli değil, belki bir devri sahipsiz ve perişan bırakmıştır.

Bütün fazilet adamları gibi o da; ‘Ben her şeyi bilirim’ demezdi. Tevazuyla gülümseyerek; ‘Benim bir şey bildiğim yok, işte her şeyden bir parça’ derdi.

¥

Celal Hoca dünyaya gelirken bütün gururlarından sıyrılmış, sade bu gururların kabuklarıyla doğmuştu.

Başkaları ise gururlarını asıl benlikleri olarak içlerinde saklarken, ondaki bu kabukları gurur diye göstererek, çok defa kendisine hücum ettiler, zulmettiler ve kendi içlerinde gizlenen gurur ile Hoca’yı incittiler.

Nasıl af dileyecekler? Nasıl affedilecekler bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa, Hoca’nın onları pek kolaylıkla affedeceğidir.

Çünkü o, ümmetinin hepsi için Rabbinden af dileyen Peygamber (s.a.v.)’in sevdiği ruhlardandı.

Celal Hoca, kurnazlık ve siyasetten nefret ederdi. Kalbe karşı kullanılan kurnazlıkla siyaset, onu sakatlarcasına yaralardı.

Şüpheyi bilmeyen bu insanın içindeki en derin yaralar, siyaset ve fitne sahiplerinin, kalbinde açtığı yaralar oldu.

Evet, Hoca’nın gurur ve benlik tarafı bomboştu. İdrak ve iman âlemi ise bir ummandı. Veyl onu anlamayanlara!”

Ruhları için el Fatiha...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi