Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Yaşatma ideali

Yaşatma ideali

Yer kürenin neresinde olursa olsun, günümüz insanının ortak arzularından birisi ve en başında geleni “imtiyazlı yaşama” hırsıdır.

Halbuki yine insanlık tarihinde görülmüş ve bilinmiştir ki, maddi ve manevi değerlerini kaybeden insanların esas kayıp sebepleri “bencillikleridir.”

Benliklerini tüm insani ve imani değer yargılarının önünde tutanlar; Allah’ın insanlığa bir ikramı olan hayatı ne yaşayabilir ne de başkalarının hakkı olan yaşama ideallerine katkıda bulunabilirler.

Benliklerimiz, hırslarımız, kinlerimiz, öfkelerimiz, heva ve heveslerimiz yüzünden; küçük bir nutfeden meydana geldiğimizi unutup “enelerimize” teslim olmaktayız.

Oysa Rabbini seven insanı sever. Eğer insanı sevmiyorsa, Rabbini sevdiğini ne kendisine ne de başkasına anlatamaz.

Bu sebeple insan olmanın fazileti, insanı sevmekten başka bir şey olamaz. Sadece insan mı? Elbet değil, Müslüman ruhlar tüm kainatı ve canlıları sevmekle yükümlüdür.

Gökler ile yer ve arasındakilerin sahibinin Allah olduğuna inanan bir insan, nasıl olur da yaşama idealinin önceliğini yaşatma idealine vermez?

“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diyen Sultanlar, boşuna söylememişlerdir. İnsanın yaşaması insanlığın yaşamasına bağlıdır.

¥

Evet sorular çok ama cevapları da çok. Soru sormayı seven fakat cevapları hemen kabullenmeyen bir erozyon kültürüne sahibiz ne yazık ki.

Pek çoğumuz soruyu sorarız da cevaplara tahammül edemeyiz. Hatta cevapları bile dinlemeden sorularla bunalım üretiriz.

Çünkü sorgulama arzumuz yüzünden soru kolayımıza gelir. İş cevaplara gelince; duyduklarımızı “enemize” anlatamaz ve minderden kaçarız.

Küçücük gezegenimizin suni sınırlarla bölünmüş kara parçalarında yaklaşık 7 milyar insan, çeşitli topluluklar adı altında yaşamakta.

Asırlardır bu yerküre, bilmem ne kadar sayıda milletlere ev sahipliği yapmakta ve misafirlikleri bitenler öteki aleme göçmekte.

¥

Sorulardan kaçamıyoruz, bir soru daha. “Peki bu gidişin en kârlısı kimlerdir?”

Bu gidişin sonunun “ebedi bir hayat” olduğunu bilerek yaşayanlardır. Yaşama idealine bağlı olarak, önceliği kendilerine değil, en yakınından başlayıp, en uzaktaki insanlara verenlerdir.

İşte bunun adı; “yaşatma idealidir.” Dünyaya hangi gaye ile geldiğimizin anlamıdır. Yüce emaneti yüklenişimizin ifadesidir. İnsan olma vasfımızın yerine oturtulmasıdır.

¥

Önceki gün “yaşatma ideali” konulu bir panel vardı. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın düzenlediği panelin konusu buydu.

Aynı zamanda panelde M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin, Nil Yayınları’ndan çıkan “Yaşatma İdeali” kitabının tanıtımı da yapıldı.

Paneldeki ortak nokta; günümüz insanlığının ana probleminin “kul olma” idealinden uzak yaşayarak; “kamil insan” olma vasfının yitirilmesi olarak tespit edildi.

Doğruydu. Başta ben de olmak üzere, dünyaya heva ve hevesleriyle dalan bizlerin en büyük derdi; “kalbimizle Allah arasındaki aşamadığımız engellerdir.”

Bu engelleri aştığımızda “kamil insan” olma yoluna doğru bakmaya başlamışız demektir. Umarız ki yürüyüşe geçebiliriz.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi