Faruk Çakır

Faruk Çakır

Çocuklarımız ne okuyor?

Çocuklarımız ne okuyor?

Umumî olarak az kitap okuyan bir milletiz. Hatta, bazılarımızın okuduğu kitaplar, okullarda okutulan ders kitaplarının bir kısmı ile sınırlı. Okul bitip de hayata atılan, iş güç sahibi olan bazılarının okumakla olan ilişkisi de ‘resimli gazete’lerin sayfalarını çevirmek ve bazen de magazin haberlerine ilgi duymaktan öteye geçmiyor.

Karanlık bir tablo mu çizdik? Belki durumu karikatürize etmiş olduk, ama ne yazık ki durum böyle. Az okuyoruz, az dinliyoruz ve biraz fazla konuşuyoruz. Konuşmamız “Haksızlığa karşı susmamak” şeklinde olsa ne güzel olurdu? Fakat bu noktada da iyi imtihan veremiyoruz.
Madem çoğunluğun okuduğu kitaplar ‘okul ders kitapları’yla sınırlı kalıyor, o halde bu kitapların çok daha iyi ve ‘kaliteli’ şekilde hazırlanması gerekir. Peki, okul kitaplarımız arzu edilen seviyede mi? Bu kitaplar çocuklarımıza gerekenleri, onların anlayabileceği şekilde anlatıyor mu? Onlara hem bilgiyi hem de ‘bilgiye ulaşma yolu’nu gösterebiliyor mu?
Keşke cevabımız ‘evet’ olabilse... Geçmiş yıllara nisbetle beyaz kâğıda ve renkli basılan okul kitaplar var, fakat ya muhtevaları? Çocuklarımıza ücretsiz olarak verilen ders kitapları keşke kütüphanelerimizde yer alabilecek kalitede olsa. Keşke akıllarına takılan soruları bu kitaplarda bulabilseler. Keşke yıl sonu gelince bu kitaplar en iyi ihtimalle ‘geri dönüşüm’e, kâğıt fabrikalarına gitmese...
Tabiî ki hazırlanan okul ders kitaplarının kalitesi biraz da bizim ilgimiz ya da ilgisizliğimizin sonucu. Hangimiz ya da kaçımız, çocuklarımıza okutulan “Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi” kitabını ya da tarih, coğrafya, biyoloji kitaplarını okudu, okuduk? Fizik, kimya, matematik gibi ‘teknik’ meseleleri anlayamadığımız için o konudaki okul kitaplarını okumadığımız düşünülse bile, tarih kitaplarını niçin okumayız? Niçin okumaz ve varsa gördüğümüz yanlışlara itiraz etmeyiz? Okula başlayan çocuğumuzun hiç değilse “din dersi” kitabını okumaktan bizi alıkoyan nedir?
Geçenlerde konu ile ilgili yayınlanan bir yazı dikkat çekiciydi. “Din kültürü ve ahlâk bilgisi kitaplarını açın” başlıklı yazı, “Din bilgisi kitapları ilköğretim öğrencisinin kompozisyonu ayarında, dedikodu kıvamında anlatımlarla, bilgilerle dolu” şeklinde özetlenmiş. (Mehmet Çalışkan, Taraf, 25 Aralık 2011)
Yazıda, 5, 7 ve 8. sınıf din dersi kitaplarındaki bazı ifadeler örnek verilmek suretiyle eksiklikler anlatılıyor. Muhtemelen başka gözler, başka kitapları incelese çok sayıda yanlış bulunabilir. Elbette bu iş biraz da konu ile ilgili olarak kurulan sivil toplum kuruluşları, dernek ve vakıfların işi. Çocuklarımızın okuduğu ders kitapları ve onlara tavsiye edilen ‘yardımcı ders ve okuma kitapları’nın muhtevasından haberdar olmak durumundayız. Nitekim, İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğü’nün başlattığı ‘Yazarlar Okullarda’ isimli projeyle liselere tavsiye edilen bir kitabın ‘küfür’lerle dolu olduğu sonradan anlaşılmış. Önce tavsiye edilen ve sonradan “müstehcen ifade ve küfürlerle dolu olduğu anlaşılan” kitap toplatılmış. Dikkat çeken bir nokta da, bazı yayıncılar ve yazarlar tarafından bu kitabın “cesaretle (!)” savunulması! Neymiş, (kitabın toplatılması) önce yazar sonra da okuru terbiye etmek gayretiymiş! Başka bir ‘uzman’ da lise öğrencilerinin, tavsiye edilen kitaptaki küfürlerden daha beterini gazetelerde okuduğunu söyleyerek ‘küfürlü kitab’ı savunmuş. (Radikal, 26 Aralık 2011)
İyi de ne zamandan beri ‘kötü’ emsal olmaya başladı? Gazetelerde küfür var diye, çocuklarımıza tavsiye edilen kitaplar da küfürlerle ve müstehcen ifadelerle mi dolu olsun?
Çocuklarımızla beraber ‘veliler’ olarak bizim de beğeneceğimiz, istifade edeceğimiz ve yıl sonlarında kütüphanemize koyabileceğimiz ‘ders kitaplar’ı hazırlanmasını istiyoruz vesselam...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi