Anayasa yolunda Türkiye Günlüğü
Türkiyenin gündeminde ve günlüğünde anayasa var gibi de yok gibi de... Biz bu konuda sadra şifa bir şeyin olmadığı Türkiyenin günlüğünü değil, Türkiye Günlüğü dergisini ele alacağız yazımızda.
Bir ülkede anayasa yapılırken üniversiteler susuyorsa, siyasi partileriniz ayak sürüyorsa, sivil toplum kuruluşlarınızda yaprak kımıldamıyorsa, ya ciddi bir anayasa meseleniz yok veya sizde iş yok demektir.
Son 3-4 yıldır, herkesin günde birkaç defa yeni anayasa lafını kullandığı bu ülkede, maalesef anayasa konusu TBMM Başkanının ve Başbakanın zaman zaman yaptıkları atraksiyondan ibaret kalmıştır.
Herkes genel laflar ediyor ama esasa müteallik laf eden pek yok. Bu gidişle, sanki anayasasız kalacağız sanki. 1982 anayasasının da artık toplumsal meşruiyeti kalmamıştır. O artık sadece uyduğumuz bir kurallar manzumesidir. Ülke üzerinden çekip giden darbeci zihniyetten sonra, 82 anayasasının ruhu da silinmiştir. İsteyen ruhuna Fatiha okuyabilir.
*
En olumsuz şartlarda bile, yeşerecek tohumu bağrında barındıran bu ülkede, anayasa konusunda sus-pus olmayanlar da var elbette. Bu durumda iş, heyecanı zerrece eksilmeyen Mustafa Çalık gibi aydınlara ve dergilere düştü...
1989dan beri her sayısında, Türkiyenin geleceğinin tartışıldığı Türkiye Günlüğünün, 108 sayısının dosya adlarını buraya yazsam, Türkiyenin 22 yıllık macerasını görebilirsiniz. Dergi son sayısıyla, hem ülke gündemini nitelikli bir şekilde tartışmış, hem de ülkeye ufuk olmuştur.
Anayasa konusunda 2010 yılında çıkardığı ve son derece kaliteli yazıların bulunduğu sayılardan sonra, Türkiye Günlüğü, son sayısını da tamamen anayasa konusuna ayırdı. Sami Selçuk, Kemal Gözler, Ali Yaşar Sarıbay, İlknur Türe, Cengiz Sunay, İsmail Küçükkılınç (2 yazı), Erol Göka ve Mehmet Özdenin yazılarının yer aldığı bu sayıda, anayasacı zihniyetin, dünü ve bugünü sorgulanmış, yeni anayasanın nasıl olması gerektiği konusu üzerinde durulmuştur.
Erol Göka, Müslüman toplumların demokrasi ve özgürlük anlayışları içinde anayasanın yerini belirlerken, yeni anayasanın perspektifinde, mutlaka toplumun en güçlü damarı olan dini de göz önünde bulundurulması gerektiğini, slogana yaslanmadan ifade ediyor.
İlknur Türe ise, ufukta, mülkiyetçi anayasa tehlikesinin bulunduğuna dikkat çekiyor. Toplumlara egemen olan ekonomik güçlerin, kendilerine göre bir anayasayı dayatma tehlikesinin bütün dünyada baskın unsur olarak öne çıktığını belirten Türe, Türkiyenin de böyle bir havaya kapılma tehlikesinin altını çiziyor.
İsmail Küçükkılınç ise Türkiyedeki anayasacı zihniyetin arka planına çevirmiş projeksiyonunu. Türkiyenin 50 yıldır hesaplaştığı 27 Mayısçı zihniyeti çok güzel analiz ediyor Küçükkılınç. CHPnin 1961 anayasasının hazırlanması ile ilgili şayan-ı dikkat tespitleri var. Mesela, 1961 anayasasını yapan Kurucu Mecliste, toplan 272 üyeden 222 üyenin CHPli, 25 üyenin de CKMPli olduğunu; CKMPlilerle beraber bazı üyelerin anayasa oylamasına katılmadığını; böylece 1961 anayasasının tamamen CHP mahsulü olduğunu tespiti... 50 yıldır bu milletin neyle uğraştığı anlaşılıyor değil mi?
Dergide, Sami Selçuk, yeni anayasa yapmanın gerekçelerini veciz bir şekilde izah etmiş. Kemal Gözler, konuya aslî iktidar-tâlî iktidar açısından yanaşmış. Ali Yaşar Sarıbay, anayasacılık konusunda, hukukun politik mantığı üzerinde durmuş. Cengiz Sunay, acı hatıra 27 Mayıs sürecini değerlendirmiş.
Uzun uzun yazmayayım. Derginin 108. sayısında okursunuz geri kalanları.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.