Suriye’yi doğru okumak...
Suriye meselesi bölgeyi kilitlediği gibi zihinleri de allak bullak etti. Propaganda ustası bazı odakların marifetiyle kanlı bir zulüm makinesinin cürümlerinin üzeri ne pahasına olursa olsun örtülmek isteniyor. Böylelikle bölgesel ve küresel bir hesaplaşma, derinden ve olanca şiddetiyle sürebiliyor. İsrail, zırhını deldirtmek istemiyor; İran, cepheyi yardırmak istemiyor; Rusya, Akdeniz’deki üssünü ve ortağını kaybetmek istemiyor; Çin, küresel güç pastasında mevzi kaybetmek istemiyor; Lübnan, lojistik merkezinden vazgeçemiyor... Arap Ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gibi örgütler ise ‘birlik’ olamamanın acı faturasını ödetiyorlar İslâm âlemine. Türkiye’deki resmi çevreler, “haklı” gerekçelerle daha ileri inisiyatif almaktan çekiniyorlar veya kimilerine göre inisiyatif dozunu bir türlü ayarlayamıyorlar. Sivil kesimler ise henüz olan bitenin şokunu atlatmış ve fotoğrafı doğru okumuş değiller! Olan, öldürülen binlerce masum Suriyeliye oluyor!
“Suriye’yi doğru okumak” adına en ‘göz açıcı’ açıklama hafta başında İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği’nden (İDSB) geldi. Önemine binaen, Genel Sekreter Necmi Sadıkoğlu imzasıyla yayınlanan açıklamanın bazı bölümlerini buradan yayınlamak istiyorum: “Gayri meşru Esed rejiminin aylardır masum ve sivil halkı hedef alan saldırıları artık tam bir katliam halini almıştır. Humus’ta bebekler, çocuklar, kadınlar ve masum yüzlerce Suriyeli kardeşimiz vahşice katledilmiştir. Milyonlarca Suriye halkının haklı taleplerinin aksine bölgesel ve küresel bazı odaklar Esed rejimini halen desteklemeye devam etmektedir. Böylece halen insanlığa karşı suç işlemeye devam eden rejim şimdiye kadar binlerce masumu katletmiş, on binlercesini tutuklamış ve bunları korkunç işkencelere maruz bırakmıştır.”
“Komşumuz ve kardeşimiz Suriye’de sözde direniş ekseni vs gibi asılsız iddialarla meşru gösterilmeye çalışılan Esed rejimi masum bir halkı katletmekle yetinmemekte İslam’ın en bariz sembollerini, âlimleri ve kutsal mekânlarımız olan camileri de hedef almaktadır. Şebbiha denilen mezhepçi temelde kullanılan rejime bağlı paramiliter güçler camileri hedef almakta, basmakta, rastgele tutuklamalar gerçekleştirmekte, sokaklardaki insanları ayırt etmeksizin öldürmekte ve sivil yerleşim yerlerini Esed güçleriyle birlikte bombalamaktadır.”
“Hepimiz yürekleri kan ağlayarak gözümüzün önünde işlenen katliamları seyrediyoruz. Elinde hiçbir şeyi olmayan mazlum ve mağdur bir halk tanklarla, uçaklarla, ağır silahlarla hatta çeşitli ülkeler ve örgütlerin militanlarının açıkça katliamlara destek vermesiyle öldürülüyor.”
“Suriye halkı onurlu devrimini başlattığı günden bu yana barışçıl karakterinden ödün vermemiştir. Buna karşın gayri meşru Esed rejimi yalanlarla, uyduruk gerekçelerle ve karaproganda ile katliamlarını sürdürmüştür. Vicdan sahibi sayıları on binlerle ifade eden üst düzey komutan, subay ve asker ile çeşitli yetkililer rejimden ayrıldıklarını ilan etmişlerdir. Suriye Milli Meclisi adlı bir oluşum ile askeri bir yapı teşkil edilmiş Suriye’deki devrimin yaklaşık olarak tüm renklerini bir arada tutan muhalif yapı ortaya çıkmıştır. Milyonlarca Suriyeli gerçekleştirdikleri gösterilerde bu iki oluşumun kendilerini temsil ettiğini çeşitli cuma gösterilerini bu şekilde isimlendirerek net bir şekilde ortaya koymuştur. Buna göre Suriye halkı gayri meşru Esed rejimini hiçbir şekilde kabul etmemekte, onu destekleyen bölgesel ve küresel güç odaklarını kınamakta, dış müdahaleye karşı çıkmakta ve rejimin iç savaş çıkarma yönündeki sinsi projelerinden haberdar olduklarını deklare etmektedirler. Suriye halkı acilen hava yasağı uygulanması ve bir tampon bölge oluşturulması gerekliliğini defalarca vurgulamış; insanlığa karşı suç işlemeye devam eden rejimi durdurmak için bu yolun önemine dikkat çekmiştir.”
“Bugün artık kimsenin inkâr edemeyeceği bir gerçek vardır. Gayri meşru Esed rejimi Suriye halkına karşı etnik temizlik yapmaktadır. Gelinen noktada Birlemiş Milletler, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Arap Birliği veya çeşitli uluslararası mekanizmaların somut bir adım atmadığı veya atamadığı anlaşılmıştır. Çağrımız Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin ivedi olarak bizlerden beklenen tarihi, insani, vicdani ve onurlu tavrı yerine getirmek için harekete geçmesidir. Türkiye akan kanın durması için hazır olduğunu deklare eden diğer Müslüman ülkeler ile ittifak içerisinde acil olarak tüm meşru yollar kullanılarak Suriye halkına destek vermelidir. Gerek Türkiye için gerek bölge ve gerekse insanlık için açık bir tehdit halini alan, katliamlar ve insanlık karşıtı suçlar işleyerek kardeş Suriye halkına rağmen ayakta kalmaya çalışan bu rejim durdurulmalıdır. Hamalar yaşanmasın diyen bizler gözümüzün önünde ikinci ve üçüncü Hamalar yaşanırken daha fazla sessiz kalmamalı mazlumun yanında ve zalimin karşısında tüm gücümüzle durmalıyız.”
Bölgenin kilidi Suriye; peki, kilidi açacak anahtar kimlerin elinde?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.