Savaş ve barış
Abdullah Öcalan’ın bile bir zamanlar MİT’e çalışan bir kişi olduğu, 1984 Eruh ve Şemdinli baskınlarında kullanılan silahların nereden bulunduğu sorusu, Pilot Necati’den başlayarak PKK içindeki bütün MİT ya da gizli servis bağlantılı unsurlar bir bir dökülmeye başladı ortalığa.. Sanırsın bugüne kadar AK Parti iktidarı, 12 Eylül öncesi dönemde yaşadığımız acılardaki MİT bağlantısını inkar ediyordu. Sanırsın Kahramanmaraş, Çorum ya da kanlı 1 Mayıs’lardaki MİT izlerini hiç görmedik şimdiye dek. Derdimiz bu değil ki a dostlar.. MİT’i temizleyelim.. Amenna.. Ama “Buna Oslo’dan başlıyoruz” dediğiniz zaman, bölgesel bir takım güçlerin ekmeğine yağ sürmüş olursunuz.. Kuzey Afrika ve Ortadoğu coğrafyasında fokur fokur kaynayan sürecin tam ortasında, “Dağkapı’yı Tahrir Meydanı’na çeviririz” sloganlarının gölgesinde MİT’e yönelik operasyon yapmak, bölgede uzun müddet barışın gelmesini reddetmek demektir.
İŞTE SON FOTOĞRAF
Resim çok net, belirgin.. Hakan Fidan’ın davete gitmediği o ilk gün, Çarşamba günü yani, gitmeyeceği belli olduğu anda terör yeniden başladı.. Bunu farketmiyor musunuz? Aynı günün sabahı Rize Güneysu’ya şehit cenazesi kaldırdık. Ve 15 Şubat psikolojik sınırı böylece bir hafta önceye çekilmiş oldu.. Daha ilginç bir şey size.. Öcalan ve PKK 15 Şubat’ı ya da en uzak ihtimalle 21 Mart Newroz’u işaret ediyorlardı biliyorsunuz.. Ben size açıklayayım, bu tarih Haziran-Temmuz’a kadar ötelenmişti oysa.. Yani herşey yolunda gitseydi, yaza kadar silah patlamayacaktı. Bu PKK tarafı… Yani PKK içindeki savaş baronlarının durumdan vazife çıkararak aldığı pozisyon.. Ya dünkü sınırdışı harekata ne diyorsunuz?.. Oh olmuş, iyi olmuş, değil mi? Öyle ya, onlar Türkiye’de baskınlarına devam ederlerse Mehmetçik neden bombalamasın kamplarını?. Ve bu böyle uzun yıllar sürsüüüün gitsiiin.. PKK bir karakol bassın, asker bir kamp bombalasın, ohal geri dönsün.. Ne güzel değil mi? Nasıl görmezsiniz içine sürüklendiğimiz oyunu?.. Nasıl atlarsınız bize bugüne kadar onlarca tuzak kurmuş emperyalist güçlerin tezgah açma potansiyellerini..
Bugün siz bu köşe yazısını okuduğunuz saatlerde Ankara’da, Suriye için insani koridor kurulması tartışılıyor olacaktı.. Oysa Sn. Davutoğlu, bu meselenin hükümetin gündeminde olmadığını net bir dille duyurdu.. Soruyorum size, bu da mı gol değil?.. Lütfen yaşananlara bir de bu pencereden bakmaya çalışın..
İHANET İÇİNDEKİ KÜRTLER
Abdullah Öcalan, Şerafettin Elçi’yi tehdit etmemiş. Zaten kendine ihanet edenler dışında kimseyi de tehdit etmezmiş Apo.. Öyle diyor Sn. Elçi.. Öcalan’ı, Şerafettin Elçi’den daha iyi tanıyacak değilim. Öyle diyorsa öyledir. Buradan şunu anlıyorum; Yaşar Kaya’nın, Apo tarafından DEP’in başına getirildiği Bekaa Zirvesi vardı malum.. Orada Şerafettin Elçi ve merhum Abdülmelik Fırat da potansiyel adaylar arasındaydı.. O zirve sonrası Apo’nun Elçi’yi hedefe koyduğunu zannediyorduk. Meğer yanılmışız.. Fakat bu, Apo’nun Kürt aydınları tehdit ettiği gerçeğini ortadan kaldırmaz. Hikmet Fidan’ın öldürülmesi sonrası, silahlı hak taleplerinin eleştirilmesinin cezası apaçık duyurulmadı mı? Sonra onlarca Kürt aydını (bence) tehdit edildi.. Burkay, Miroğlu, Perwer, Kızılkaya, Çürükkaya vs.. Bu isimler, tehdit almadılar mı yani?.. Öcalan’ın avukat bürosu Asrın Hukuk Bürosu da bu kişilere yönelik sözleri “Tehdit gibi görmeyin. Öcalan’ın eleştirileri gibi görün” diyordu.. Bir defa da Öcalan acaba, herhangi bir Türk aydını eleştirmiş(!) midir acaba?.. Nedense hep Kürt aydınları Öcalan tarafından eleştiri(!)liyor.. Kalın sağlıcakla..