Allah ile Barışık Olmak
EVET büyük, önemli, hayatî soru budur: Ey Müslüman!.. Allahla barışık mısın? Bu soruyu bir ateiste, inkarcı bir kafire sormuyorum, önce kendime, sonra mü'min kardeşlerime soruyorum.
Sakın gaflet ile, yahut riya ve nifak ile Allah'a ve Resulüne savaş ilan etmiş olan o beyinsizlerden olmayalım?.. Kur'an "Ribacılar Allaha ve Resülüne savaş ilan etmişlerdir" buyurmuyor mu?
İtikadında (inanca ait inanç ve bilgilerinde) vahim, öldürücü bozukluklar varsa Allah ile nasıl barışık olabilirsin?
Allah kemal sıfatlarla sıfatlı, noksan sıfatlardan münezzehtir. O zamandan, mekandan, cisim ve şekil olmaktan, yaratılmış şeylere benzemekten münezzehtir.
Kur'anda üzerinde en fazla durulan ibadet beş vakit namazdır. Resul (Salat ve selam olsun ona) kendisine "yakîn" yani ölüm gelinceye kadar namaz kılmıştır. Bizim namazla aramız nasıldır?
Allah, kendisi ile olan bütün işlerimizde ihlası emr ediyor. Biz ihlaslı Müslümanlar mıyız? İhlas olmadan Allah ile barışık olmak mümkün müdür?
Allah biz mü'min kullarına istikameti/doğru ve dürüst olmayı emr ediyor. Biz doğru Müslümanlar mıyız?
Allah bize adaleti emr etmiş, biz adaletli Müslümanlar mıyız, zalim Müslümanlar mı?
Allah bizi iman eden, namaz kılan, emr-i mâruf ve nehy-i münker yapan bir Ümmet olarak tanımlıyor. Biz şu anda Ümmet miyiz, yoksa birbirinden kopuk şaşkın sürüler haline mi düşmüşüz.
Allah mü'min, sâlih, âbid, günahlarına tevbe eden kullarına müjdeler veriyor; azgınları, sefihleri, haddi aşanları uyarıyor, tehdit ediyor. Bunlardan haberimiz var mı?
Allah mü'minleri israfa karşı uyarıyor, Kur'anda "Müsrifler (israf edenler) şeytanın kardeşleridir" buyuruyor. Biz bunca uyarıya rağmen hâlâ gaflet ederek, şeytana ve nefsimize uyarak israf ediyorsak Allah ile barışık olabilir miyiz?
Allah bize hepiniz toptan Allah'ın ipine (Kur'ana, Şeriata) sarılınız, sakın ayrılıp parçalanmayınız, parçalanırsanız gücünüz elden gider mealinde apaçık bir ayet göndermiştir. Bizim bu konuda durumumuz nedir?
Allah, Kur'anında, Resulüne itaat etmemizi kesin şekilde emir buyuruyor. Biz Resulün Sünnetine, talimatına uyuyor muyuz?
Allah bize kafirleri dost ve velî edinmememizi bildirmiş, biz ne yapıyoruz?
Allah, Kendi katında İslam'dan başka makbul, hak, geçerli din olmadığını bildirmiş, bizim bir kısmımız ise üç ibrahimî hak din vardır, üçünün bağlıları da ehl-i necat ve ehl-i Cennettir bozuk inancına takılmış...
Allah Kur'anda zekatın kimlere verileceğini açık ve seçik şekilde belirtmiş, biz zekatlarımız dosdoğru veriyor muyuz? Kur'ana, Sünnete Şeriata uygun şekilde veriyor muyuz?
Kendisine uymamız, emir ve öğütlerini dinlememiz farz olan Peygamber bilhassa sabah namazlarının cemaatle kılınması konusunda çok kesin emirler vermiş. Biz seher vakitlerinde o emirleri tutup camilere gidip cemaatle namaz kılıyor muyuz; yoksa ya yatak kıyafetimizle evde münferiden mi kılıyoruz, yahut yatağımızda leşler gibi uyumak suretiyle hiç mi kılmıyoruz?
Allah, kendisine nimetler verdiği kullarının bu nimetleri yoksullarla paylaşmasını istiyor. Biz böyle yapıyor muyuz?
Allah bizden, dünya hayatıyla ilgili faaliyetlerimizi soracağını bildirmiş. Resul "Rüşvet alan da veren de ateştedir" buyuruyor. Bizim rüşvetle, fesatlı ihalelerle; haram, kara, kirli servetlerle, necis gelirlerle, gayr-i meşru komisyonlarla aramız nasıl?
Allah "Onlar mü'min kardeşlerine karşı merhametli, yumuşak, şefkatli, harbî kafirlere karşı serttir" mealinde ayet göndermiş. Bizim bazımız mü'minlere karşı pek yavuz, harbî ve militan kafirlere karşı pek muhabbetli. Nasıl oluyor bu iş.
Daha yazmayayım, soruyu tekrarlıyorum: Biz Müslümanlar Allah ile barışık mıyız?
Onun emirlerini tutuyor, yasaklarından kaçınıyor muyuz?
Resulüne itaat etmemizi, O bize ne getirdiyse almamızı, O'nun izinden gitmemizi, O'nun bizim için en güzel bir örnek olduğunu, binaenaleyh O'nun Sünnetine sarılmamızı, O'nun ahlakı ile ahlaklanmamızı emr ediyor.
Biz ne yapıyoruz? Bu emirlere uyuyor muyuz?
(İkinci yazı)
Efendi Beni İyi Dinle!
EFENDİ, beni iyi dinle!..
Bu işin iyi yürümesi, mükemmel olması, başarıya ulaşması için birçok şartın bir araya gelmesi gerekir.
Bunların BİRİNCİSİ selim akıl, geniş kültür, yeterli miktarda ilim, irfan ve firasettir.
İKİNCİSİ: Yüksek ahlak, fazilet, yüksek karakter ve mürüvvettir.
ÜÇÜNCÜSÜ: Tecrübe ve birikimdir.
DÖRDÜNCÜSÜ: İlahî yardım ve te'yide nâil olmaktır. Dikkat et: Yardım gibi görünen şeyler sakın mekr olmasın...
BEŞİNCİSİ: Bu değer ve kavram ahlakın içindedir ama ben burada müstakil olarak zikr ediyorum, istikamettir, istikamet... İlmi olanlar tefsir, hadîs, İslam ahlakı, irşad, mev'iza kitaplarına baksınlar ve İslam'da istikamet nedir iyi öğrensinler. (Hattatın birine "Ah İstikamet" diye büyük bir levha yazdıracağım...)
ALTINCISI: İlahî yardıma, nasra, te'yide, tevfiqe layık ve müstahik olmak için mutlaka ihlas, sahih niyet gerekir.
YEDİNCİSİ: Resûlün (Salat ve selam olsun ona) Sünnetine uyacaksın ki, onun ruhâniyeti senin üzerinde sâyeban olsun. Her salavat getirdiğinde, ona ulaştırılır ve o da sana selam gönderir. Bundan gafil olma.
SEKİZİNCİSİ: Adalet olmazsa bu "dolâb" doğru dürüst dönmez ve işin seyri ve âkibeti iyi olmaz. Dolab dediğim mekanizmadır, anlamaya çalış.
DOKUZUNCUSU: Bu işler haram yiyerek; haram, kirli, kara, necis, cehennemî gelirler elde edip efsânevî servetler yığarak olmaz. İşe bir ceketle başlayacaksın ve hizmetin sona erdiği zaman bu ceketle (belki onu da kaybetmiş olarak ceketsiz) ayrılacaksın. Ey fâreyân-ı mütekebbirân bunca serveti nasıl buldunuz, nasıl iddihar ve kenz ettiniz.
ONUNCUSU: Hedef, halkın değil, Hâliq'ın rızasını kazanmak olmalıdır.
Bu saydıklarım olmazsa dolab doğru dürüst, iyi bir şekilde dönmez, âblar akmaz ve işin sonu iyi olmaz. Ey gafilan, ey câhilan, ey mağrurlar, ey kibirliler, ey azamet satanlar, ey tafra-füruşlar yazık ki, dünyaya, nefsinize, şeytana aldandınız.
Hem hizmet, hem gulül bir arada yürümez.
Ey sârikan, nereye gidiyorsunuz?
Eyvah ki, bu bâziçede aldandınız, yandınız.
Hem kendinizi, hem bizi yaktınız.
Mevlâ uyara, intibah vere.
Anlayan anlaya, anlamayan anlamaya.
Hû...