Cemal Nar

Cemal Nar

Fark Var mı? 1

Fark Var mı? 1

Dinimizin ve medeniyetimizin kaynağı Kur'an’dır.

Kur'an, aynen kendisine indirilen insan gibi, alemlere rahmet ve ihsandır. Hak ile batılı ayıran bir furkan, fert ve topluma saadet ve selamet yollarını gösteren ilahi bir beyandır.

Efendimizin (sv) tavsiyelerinde de belirtildiği gibi, O'na sarılanlar "sağlam bir kulpa" yapışmış, fert, aile ve toplum olarak bütün sosyal meselelerini en güzel biçimde halletmiş, erdemli insan olmanın bütün iyi örneklerini tarih içinde göstermiş, bugünün insanına bir "ütopya", bir "efsane", bir "hayal" dedirtecek seviyede üstün bir medeniyeti yaşatmıştır.

Son iki üç yüzyıl içindeki bütün hüsranlar, haraplıklar, yıkılmalar, dağılmalar, bölünmeler, parçalanmalar, fakirlikler, geri kalmışlıklar, ezilmeler, esaretler, işgaller, belli bir adım adım O'ndan kopmanın tezahürleridir.

Ve bu günün, örnek aldığımız bütün doğu-batı toplumlarını sarsan insanilikten uzak, yığın yığın halli mümkün olmayan ferdi ve içtimai problemler, açmazlar, çıkmazlar, resmen O'ndan ayrıldığımızın utanç belgeleridir.

Evet, halli mümkün olmayan sömürü, emperyalizm, sosyal, iktisadi, hukuki haksızlık, adaletsizlik, hürriyetsizlik, inançsızlık, gayesizlik, gayretsizlik, her birisi insanın hayattan kaçışının birer ifadesi olan içki, kumar, oyun eğlence, uyuşturucu, seks, intihar, terör... ve dağılan ocaklar, yıkılan yuvalar, kopan bağlar, uzaklaşan akrabalar, ayrışan insanlar, bölünen milletler, parçalanan devletler, darmadağın olan ümmetler ... İnsanın ucuzladığı, eşyanın kıymete bindiği çarpık bir maddeci sis¬tem, şeytani bir sistem... Sevgisiz, kişiliksiz, ağızlarda çiğnenen lastik kadar olsun tadı tuzu olmayan, anlamsız, vahşi ve azgın bir maddeci uygarlık... "Hak zıpırındır" dedirten amansız bir vahşet, gizli açık bir sömürü, haydutluk, eşkiyalık... hepsi, ama hepsi de Kur’an’dan kopmanın acı faturalarıdır.

Bunun böyle olacağını Kur'an bildirmişti çok önceden hem de nice örneklerle, Ondan ayrılmanın küfür, şirk ve nifak, dolayısıyla fitne, fesat, zulüm, bağilik, başkaldırı, azgınlık ve ahlaksızlık olduğunu, bu yolun da hem dünyada hem de ahirette zillet ve azap olduğunu bize bildirmişti Kur'an...

İşte size bir müthiş örnek:

Birçok tefsir kitaplarında, Maide suresi 41-44. ayetlerinin tefsirinde sebeb-i nüzul olarak bir kaç kıssa anlatılır. Özeti şudur:

"Efendimiz (A.S.) Medine’ye teşriflerinde bir gün sokakta bir alay kalabalık görür; bir adamın yüzünü gözünü boyamışlar, bir eşeğe ters olarak bindirmişler, ellerinde elyaftan örülmüş ve zifte bulanmış kamçılar ile döve söve götürüyorlar. Sorup sual edince anlaşılır ki bunlar bir bölük Yahudilerdir. Sevgili Peygamberimiz (sav) çağırmış onların alimlerinin en büyüğünü ve sormuş vaziyeti ona. Anlatmış o da.

Meğer bu adam zina etmiş evli bir yahudidir. Kalabalık da döverek ve teşhir ederek ona cezasını vermektedir.

Efendimiz (AS) sorar Yahudi alimine:

-Sizde zinanın cezası böyle midir?

-Evet.

-Musa'ya Tevrat'ı indiren ALLAH (CC) için doğru söyle, kitabınızda zinanın haddini böyle mi buluyorsunuz?

İşte o zaman o Yahudi alimi süklüm püklüm doğruyu söylemek zorunda kalır ve der ki:

-Böyle yemin verdirmeseydin söylemezdim, doğrusu recm’dir.

Sonra gerçek anlaşılır: Efendim, kutsal kitaplarında, başından nikah geçmiş zina eden bir adamın cezası recm, yani taş ile öldürülmekdir.

Peki, bu nedir?

Bu bir dine müdahaledir, ayetleri tahrif ve tağyirdir. Yani bozma, değiştirme ve çarpıtmadır. Resmen din istismarıdır, küfür ve sapıklıktır.

İyi de, ellerindeki kutsal kitapta ayetler yerinde duruyor, neden böyle çarpıtma ve sapıtma olmuştur?

Nedeni insanoğlunun kanunları herkese konumu ve durumu ne olursa olsun eşit olarak uygulama ve her halükarda hukukun üstünlüğünü sağlamadaki şu malum zayıflığıdır.

Hikaye şöyle başlar. Halktan zayıf, sıradan insanlar bu suçu işlediklerinde mahkemelerde hakimler onlara kitapta yazılan bu ölüm cezasını vererek uygularlardı.

Ancak, günün birinde devlet ve toplum katında hatırlı, zengin, eşraftan evli birisi zina edince, hakimler kitapta yazılan bu ölüm cezasını vermekten imtina ederek vaz geçmiş ve onu cezalandırmamışlar.

Aradan bir müddet geçince zayıflardan biri aynı suçu işlemişti. Çıkarıldığı mahkemede yargılanarak kanun gereği ölüm cezasına çarptırıldı. Suçlunun cezası infaz edilmek istenince bu sefer zayıflar ayaklanmış, "ne oluyor?” demişler. “Kanunu zengin fakir demeden uygulamak zorundasınız. Ya o zengin ve eşraftan olan da cezalandırılır, veya buna da ceza yok!" demişler.

Bunun üzerine iş karışmış, zengin ve makam sahibini cezalandıramayan mahkeme ve alimler kutsal kitapta yazılan ilahi kanunları terk yerine kendi kafalarından bir kanun koymuşlar. O da şu; bundan böyle bu pis zina suçunu işleyenler, Tevrat’ta yazılı Allah'ın (c.c.) kanunları yerine, kendi kafalarından koydukları kanuna göre, yukarıda anlatıldığı gibi "yüzü gözü karaya boyanacak, liften örülü kamçı ile dövülerek ve kötü söylenerek eşeğe ters bindirilip teşhir edilecek."

Bu olay için şu kaynaklara bakabilirsiniz: Elmalılı Hamdi Yazır, “Hak Dini Kur'an Dili”, c. 3. s. 1682; Kurtûbî, “el-Câmiu li-ahkam'il Kur'an”, c. 6. s. 177; Beyzavi, Hazin, Medarik için bkz, “Mecmau't tefasir”, c. 2, s. 284; Zemahşeri, “Keşşaf”, c. I s. 613; Sabuni, “Muhtasar'u ibn-i Kesir”, c. I s. 518.

Peki, bu işlenen suçlara kutsal kitap içindeki ilahi kanunları bir kenara atarak kafadan konan kanunlar ile ceza verme işlemine acaba Allah ve Resulü ne diyor?

Bir de ev ödevi verelim, yorumlarda yazarsınız artık; bu Yahudilerin yaptıklarında bizi ilgilendiren ne? Durup dururken niye yazdık bunları?

Yazı uzadı. Bizim için de fevkalade önemli olan bu gerçeği ayet ve hadislerle gelecek yazımıza bırakalım inşallah.



Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi