“Sahtekâr kahpe”lere mahkeme tescilli cevabımdır
Madem “kurdeşen” oldular, madem “kaşınıyor”lar, el mecbur, kaşıyacağız... Elimize “kaşağı”yı alıp, kaşımak, bizim görevimiz!.. “Şeytan kovalamaktan salavat getirmeye” fırsat bulamasak da; önce “şeytan”ları kovacak, sonra “salavat” getireceğiz.
Bugün de öyle yapacağız.
“Şeytanın bile aklına gelmeyecek stratejiler” uygulayan “iki ayaklı sahtekârlar”ın yöntemlerini gözler önüne serecek ve hem de “mahkeme kararları”na dayanarak diyeceğiz ki: “Alın bu kararları!.. Gazetenize kapak olsun!”
Efendim, “AHC” adlı “dönme”nin “yalan”larını dün yazmıştık... Bugün satır satır, kelime kelime cevap vereceğim kendisine... Cevap vereceğim ki; bu “kahpe” adam “namuslu insanlar”ın içine çıkamasın, “insan yüzü”ne bakamasın!..
Ama, biliyorum ki, boşa yazıyorum... çünkü; “insan” olsa, “ar, namus, hâyâ” sahibi olsa, zaten insan içine çıkamaz!.. Ama, “yüz” değil, suratları “kösele”ye dönmüş “kahpe”lerde, nerede o yüz?.. Onlar, suratlarına tükürsen, “yağmur yağıyor” diye sevinir!..
Bütün “omurgasız”ların, bütün “onursuz”ların, bütün “Saldır Co”ların, bütün “tetikçi”lerin, bütün “kiralık kalem”lerin ve “Şeytanın askeri” olan herkesin yaptığı gibi!..
O KELİMELERİ AYNEN İADE EDİYORUM!
Ne diyordu, bu “iki ayaklı” mahlûk;
“Gazetelerinde hedef aldıkları kişiye çirkin hakaretler yağdırıyorlar!.. Hedef alınan kişi bu hakaretlerin hesabını sormak için mahkemeye başvuruyor!.. Mahkeme cezayı kesiyor, tazminata hükmediyor!(...) Ama onlar, bir şekilde tazminat cezalarından kurtulmanın yolunu buluyorlar!”
Yalan!.. Kuyruklu yalan!..
İnanın, böylesine bir yalan, “okul bitirmemiş” olanları bırakın, “doktora yapmış bir şeytan”ın bile aklına gelmez... Böylesine bir şerefsizliği, “insan” olan yapmaz!.. Ancak ve ancak, “insanlıktan dönme, iki ayaklı mahlûklar” yapar!.. Ki; onların bazıları, “yalan”larla beslenir, “sahtekârlık”larla semirir, hayatını “kahpe”liklerle idame ettirir!..
Biliyorum, yine “küfürbaz” diyecekler bana... Hemen söyleyeyim; bu kelimeler “küfür” ve “hakaret” ise, ben bunları “AHC adlı mahlûk”tan ve benzeri “iki ayaklı şeytan”lardan öğrendim!..
Şimdi yaptığım ise;
Kendilerine, “kendi anladıkları dilden” cevap vermek!.. Yani gazeteme ve bana karşı kullandıkları küfür ve hakaretleri, “aidiyeti cihetiyle” aynen kendilerine iade etmek!..
O ŞİRKET, VERGİ REKORTMENİ!
Bunları böylece ifade ettikten sonra; gelelim bir “medya puştluğu” örneğine...
“İki ayaklı şeytan” diyordu ki;
“Şimdi buradan Maliye Bakanlığı yetkililerine açıkça soruyorum: Adana'da böyle şirket var mı?”
Aklı sıra, “Arslan Matbaacılık” diye bir şirketin olmadığını, olsa bile bir “tabelâ şirketi” olduğunu ve Vakit'in sahtekârlık yaptığı izlenimini vermeye çalışıyordu!..
Ulan zekâ özürlü yaratık;
Sen ve senin eline o metni tutuşturan ve dolayısıyla seni “tetikçi” olarak kullanan “sahip”lerin de gayet iyi biliyor ki; Adana’da “Arslan Matbaacılık” denilen bir şirket vardır, hem de yıllardır!.. üstelik, şirket “Adana’nın vergi rekortmeni” şirketlerinden biridir!..
Nitekim, kendi muhabirleriniz gitti, gördü ve “şirketin varlığı”nı fotoğraflarla belgeledi!..
Ki, “senin sahiplerin” de, dün bunu itiraf etmek zorunda kaldı!..
Demek ki neymiş;
Adana’da, “Arslan Matbaacılık” diye bir şirket varmış!.. Hem de, “yılın vergi rekortmeni” bir şirket!..
Evet, “hükmî şahsiyeti” olan gerçek bir şirket!..
öyle, Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi’nin kurup da, “kanunlar önünde hükmî şahsiyeti olmadığı” için, “illegal” sayılan “Basın Konseyi” gibi “yasadışı bir kuruluş” değil!..
Sapına kadar gerçek bir şirket!..
14 DAVADAN 13’üNü KAYBETTİNİZ!
Kimin “sahtekârlık” yaptığını, kimin “şeytana bile pabucunu ters giydirecek” alçaklıklar peşinde koştuğunu ortaya koyduktan sonra, gelelim “medya puştluğu”nun şahikası bir örneğe...
“Erkekçe duruş”tan rahatsız olmuş olmalı ki, “kahpe”liğe iltica eden “dönme” demiş ki;
“...Hasan Karakaya adlı şahıs hiçbir ücret ya da maaş almadan çalışıyormuş...
Yani Hasan adlı şahıs, meccanen ya da Allah rızası için çalışıyormuş...
Nereden mi çıkarıyorum bunu? Yine bir hukuki metinden... Yine bir alacak davasından...
Olay şöyle gelişiyor: Hasan sağa sola hakaretler yağdırıyor... Bu nedenle mahkeme tarafından tazminat cezasına çarptırılıyor...
Ama sıkıysa, Hasan’dan para al...
İstiyorsun, vermiyor...”
Ulan “embesil” ulan “gerzek”, ulan “okuma özürlü”, ulan “anlama özürlü” yaratık;
Dün de yazdığım gibi, “senin sahiplerin”e hangi “hakaret”i yapmışım, hangi “tazminat”a mahkûm olmuşum ki, benden “para” istiyorsunuz!?.
Arsızlığın,
Yüzsüzlüğün,
Şerefsizliğin, bu kadarına pes!..
Köşene koyduğun o “belge”leri iyi oku aslanım!.. Eğer okuma güçlüğü çekiyorsan, “gözüne gözlük” vereyim!..
Millet de bilsin, sen de bil ki; “senin sahibin Aydın Doğan” tarafından gazetem ve bana açtığınız “14 ayrı dava”nın 13’ünü kaybettiniz, sadece 1'ini kazandınız!.. Kazandığınız o davanın da benimle hiçbir ilgisi yok...
çünkü ben, o davadan “beraat” ettim!..
Peki be kahpe dönek;
“Beraat” eden bir adam, niye ve kime “tazminat” ödeyecek?!?..
Haa, “beraat” eden bir adamdan “tazminat” isteyecek kadar gözünüz dönmüş, “icra”ya verecek kadar sersemlemiş iseniz, diyecek bir sözüm yok!..
Ben o kadar salak mıyım;
“Beraat” ettiğim bir davada, sırf sizin gönlünüz olsun diye “tazminat” ödeyeyim!?. Hem “beraat” edeceğim, hem de “icra memurları”na kapıyı açıp, “Buyrun, neyim varsa alın!” diyeceğim, öyle mi?!?..
Nerde o yoğurdun bolluğu?..
Nerde böyle bir enayi, nerde böyle bir keriz, nerde böyle bir kaz!.. Eğer varsa böyle bir ördek, haber verin de, tüylerini birlikte yolalım!..
AYDIN DOĞAN'A NELER DEMİŞİZ?
Efendim, olay şu:
“Saldır Co” görevi üstlenen ve “Sahibinin Sesi” olmayı gönüllü olarak sürdüren “AHC'nin sahibi Aydın Doğan”, gazetem, arkadaşlarım ve benim hakkımda, İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne “tam 14 ayrı haber ve yazı”dan dolayı dâvâ açar!..
Aydın Doğan, bu “14 ayrı haber ve yazı”da, kendisine, “hakaret” edildiğini ileri sürer!..
14 Ekim 2006'da başlayıp, 21 Kasım 2006'ya kadar süren bu haber ve yazıların başlıkları özetle şöyledir:
¥ “Doğan’a ayrımcılık!..
Mağduru fail gibi göstermek gazetecilik mi?..
Patron zorda!..
Patronda çıt yok!..
POAŞ’ı durduramadık, al sana Yimpaş!..
Ertuğrul niçin telaşlandı?..
Akaryakıt cezalarında tecil oyunu!..
500 trilyon borcu olan yanında ama, görmüyor!..
Gözü doymaz patron!...
Patronun ikinci tezgâhı Hilton mu?..
Son oyun, yönlendirme haber!..
ödeyin!”
Evet, bu başlıklı 14 ayrı haber ve yazı yayınlamışız... “AHC’nin sahibi ve patronu Aydın Doğan”ın avukatları da demiş ki;
¥ “Pornocu, gözü doymaz, akaryakıt kaçakçısı, oyun ve tezgâh peşinde olan, hükümete şantaj yapan, çıkarları doğrultusunda haber yapan... denilerek müvekkilimize iftira atılmış, onur ve saygınlığı zedelenmek istenmiştir!..
Müvekkilimize, 200.000 YTL tazminatın, yayın tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline!..”
Evet, “AHC’nin sahibi Aydın Doğan”ın avukatları; “gazetem, arkadaşlarım ve ben”den toplam “200 Milyar lira” istemişler!..
Peki, “mahkeme” ne demiş?..
AYDIN DOĞAN İSTEMİŞ,
MAHKEME REDDETMİŞ!
Lütfen bundan sonrasını “çok dikkatli” okuyun... çünkü, bundan sonrasında, AHC’nin patronu “Aydın Doğan’ın marifetleri”nin “mahkeme kararıyla tescili” vardır!..
Evet, Aydın Doğan’ın; “Bana iftira atıyorlar!.. Bana hakaret ediyorlar!.. Ben pornocu değilim!.. Ben vergi kaçakçısı değilim!..” şeklindeki “savunma”larına karşılık, “mahkeme” demiş ki;
¥ “... davacının (Aydın Doğan’ın) sahibi ya da yönetim kurulu başkanı olduğu gazetelerin gazete ekinde dağıttıkları CD filmlerin porno yayın içerdiği gerekçesiyle mahkûm olduğu...”
¥ “Vergi dairelerine ve EPDK Başkanlığı’na yazılan yazılara verilen cevaplardan POAŞ’ın vergi borcu bulunduğu, bilâhere uzlaşma ile 11 Haziran 2007 tarihinde ödendiği...”
¥ “POAŞ’ın lisanssız bayilik faaliyetinde bulundğu tesbit edilen gerçek ve tüzel kişilere yakıt ikmali yaptığı gerekçesiyle hakkında para cezası uygulandığı anlaşılmıştır...”
Yani?.. Yani, “Vakit ne yazmışsa doğru”dur!..
Vakit’in haber ve yazılarında “hakaret” de yoktur, “iftira” da!..
çünkü, tüm yazdıkları “belgeli”dir!..
Ve de, “sapına kadar doğru”dur!..
Mahkeme, “tüm dosya kapsamından ve toplanan delillerden sonra” hükmünü açıklar ve der ki;
“Gerçek ve güncel bir haberi, öz ile biçim arasındaki dengeyi bozmadan vermek hukuka uygundur... Anadolu’da Vakit gazetesinde yayınlanan (...) yazılar değerlendirildiğinde; davacı (Aydın Doğan)’ın dördüncü güç olarak değerlendirilen medya sektöründe, sahibi olduğu şirketler (...) ve ekonomideki konumu gözönüne alındığında SERT ve İNCİTİCİ ifadelerin yer aldığı yayınlara tahammül etmesi ve ağır eleştirilere katlanması gerekecektir... Bu nedenle davalının kişilik haklarının, hukuka aykırı ve haksız bir şekilde tecavüze uğradığı kabul edilmeyecektir. (...)
Bu nedenle, manevi tazminat talebi için gerekli yasal koşullar oluşmadığından (...) davalılar Anadolu’da Vakit Gazetesi Sahibi Nuri Aykon ve Hasan Karakaya hakkında 4.11.2006 tarihli yazı nedeniyle açılan davanın REDDİNE...”
ONLARA TESLİM OLMAYACAĞIZ!
Daha ne diyeyim?..
Var mı, bundan ötesi?
İşte karar, işte gerekçe!..
Şimdi söyleyin Allah aşkına;
AHC adlı “yalancı”ya, “sahtekâr”a “müfteri”ye ve “iki ayaklı şeytan”a ne diyeyim ben?..
Neymiş... Benden “tazminat” kazanmışlar da, “paralarını tahsil” edememişler!..
Palavra!.. Hem de kuyruklu palavra!..
Ulan, “yazdıklarımın doğruluğunun tescil edildiği” ve “senin sahibin”in taleplerinin “reddedildiği” bir dâvâda, neyin “tazminat”ını ödeyeceğim ben?..
“Kazandığı” bir dâvâda “kaybetmiş” gibi davranacak bir “salak” mıyım ben?..
Kusura bakma Aydın Bey;
Bazı “yalaka”ların ve “salako”ların yaptığı gibi, önünüzde düğme ilikleyip “hazırol”a geçtiği “seyyar kıbleli” biri olmadığım için, önünüzde eğilmeyeceğim!..
“Size teslim olmayacak, gücünüze, dayatmalarınıza ve tehditlerinize pabuç bırakmayacağım!”
üzerime, bütün “sahtekâr”larınızı, “dönme kahpe”lerinizi saldırtsanız da, sizin hakkınızda “sert” ve “incitici” yazılar yazmaya devam edeceğim!.
Son bir söz de, AHC’ye:
Evladım; “pantolonunun fermuarı”nı açık bırakırsan, sadece ayıplarlar...
Ama “ağzının fermuarı”nı açık bırakırsan, oradan çıkanları “yalamak” zorunda kalabilirsin!..
“Saldır Co” görevini elbette icra edeceksin, çünkü bunun için para alıyorsun!..
Ancak, bize saldırırken, “eline tutuşturulan mahkeme kararları”nı iyi oku da, önce “sahibini” tanı!..
“Eylemleri tescilli” sahibini!..
Tanı ki;
“Bu, ne biçim köy?.. Taşları bağlamışlar, köpekleri serbest bırakmışlar” şeklinde yazılar yazıldığında, üzerine alınıp da, zincirlerini koparmaya çalışma!..
Haa, şunu da unutma:
Bunları sana söyledim ki; “sahip”lerin de anlasın!..
----------------------
İZNINIZLE... BIR HAFTA YOKUM
Adına ister “yorgunluktan” deyin, ister “sağlık şartları” öyle gerektirdiğinden... İzninizle biraz “dinlenmek” istiyorum... Hem dinlenmek ve hem de siz değerli okurlarımla yüzyüze görüşmek ve hasret gidermek...
Bir hafta boyu; İzmit, Adapazarı, Bilecik ve Kütahya civarlarında olacağım... Kısmet olursa, buralarda sizlerle sohbetler edeceğiz, Türkiye’nin ve dünyanın gidişatını konuşacağız.
Allah izin verirse, bir hafta sonra yeniden birlikte olacak, mücadelemize kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Şimdilik sağlıcakla kalın... Haftaya buluşmak dileğiyle hepinize “Allahaısmarladık” diyor, haklarınızı helâl etmenizi istirham ediyorum.
Selâm ve hürmetlerimle... Allahaısmarladık...