AK Parti, cemaat, Hüseyin Çelik
AK Parti ile cemaat arasındaki çekişmenin sonu nereye varacak?..
Bu tuhaf soru ısrarla karşımıza çıkıyorsa...
Ergenekon fitnesi tutmuş demektir!..
Bakın, ne ilginç:
TRT Türkteki Gazeteci gözüyle programını izlerken, şöhretini büyük ölçüde Cemaat desteğine borçlu olan bir liberal yazarın, açıktan Cemaate yüklenişine şahit oldum.
Liberal yazar, program yapımcısının söylediklerinin hepsini onaylamasından da güç alarak, cemaatlere karşı olmadığını ancak bir cemaatin de dinsel referanslara sahip olmasından dolayı siyasete bu kadar bulaşmaması gerektiğini öne sürdü!..
Liberal yazar hızını alamayarak, Ergenekon-Balyoz operasyonlarını yürüten genç hakim ve savcıların 28 Şubatın hıncını almaya dönük hareketler içinde olduklarını filan savundu!..
Hani, bu laflara görüntünün kaybolduğu ve sadece sesin kaldığı bir anda denk gelmiş olsanız, TRT ekranlarından destekli bir şekilde saldıran zatın, bir Odatv veya Aydınlık yöneticisi olduğunu düşünürsünüz!..
Neyse, herkesin kanaati kendine!..
Benim kanaatime gelince...
Şu laf:
Efendim; dini bir grup, öyleyse siyasete karışmasın!..
Saçma!..
Siyaset, dinî bir faaliyettir.
Bir cemaat yani bir sivil toplum örgütü de, elbette siyasetle ilgilenecektir.
Üstelik, bir cemaatin rahat hareket etmesini sağlayan faktörlerden biri de siyasi ortam uygunluğudur.
Her cemaat elbette, daha rahat hareket edebileceği atmosferin oluşması için gayret sarf eder.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği veya Atatürkçü Düşünce Derneği, düpedüz politika yapar, açıktan bir partiyi destekler veya karşı çıkar, kimse bir şey demez ama bir cemaatin siyasetle ilgilenmesine, o cemaatin ruh dünyasına uzak olmayanlar bile karşı çıkar.
Gelelim, AK Parti-Cemaat çekişmesine dair iddialara.
Olan biteni, çekişme olarak nitelendirmek yanlış... Ve hatta kasıtlı!.. bir tutum.
Bir cemaat ile bir parti her konuda uyumlu olmak mecburiyetinde değil.
Bazı konularda, farklı düşünceler oluşabilir...
Mesela; geçtiğimiz günlerde bir şike tartışması yaşanmıştı.
Cemaat, şike konusunda, AK Parti ile eş tavırlar içinde mi olmalıydı?..
Orada ortaya çıkan bir fikir ayrılığı vardı.
AK Parti, bir zaman önce çıkartılmış olan ve şike ile teşvik primini aynı kaba koyan, dahası fiillerle orantısız görüntüler arz eden bir düzenlemeyi değiştirmeyi hedeflerken...
Cemaat, şike konusundaki geri adımın beraberinde başka geri adımları da getirmesinden ve bunun Ergenekon-Balyoz dava süreçlerine zarar vermesinden endişe etti...
Sayın Abdullah Gül de vetosu ile AK Partinin bu çalışmasının düzeltmeye muhtaç olduğunu ortaya koydu.
Şimdi, buradan hareketle, Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Başbakan arasında bir çekişmenin olduğunu öne sürmek doğru olur mu?..
Hayır, çekişme yok, zaman zaman olması gerektiği gibi fikir ayrılığı var.
AK Parti Genel Başkanı Yardımcısı Hüseyin Çelikin değerlendirmelerine dikkat ettiniz mi?..
Aynen şunları söyledi Sayın Çelik:
AK Parti kendi tabanına cephe almaz, onlarla kavga etmez. O cemaatin, hareketin mensuplarıyla ruh ve mana dünyamız örtüşür. Aynı atmosferin insanlarıyız. Birileri kavga istiyor olabilir ama biz bu tuzağa düşmeyiz. Muhalefet boşuna sevinmesin. Onlara buradan ekmek çıkmaz!..
Bir parti ile cemaatler arasındaki ilişkiyi karşılıksız aşk ilişkisi bağlamında ele almamak lazım.
Bir parti cemaatlerin her dediğini yapmak zorunda değil...
Ama görmezden gelme gibi bir lüksü de yok.
Bu cemaatler için de böyle!..
Ha bu arada; kimi kardeşlerimiz, Cemaatin kendilerine zaman zaman haksızlık ettiğini söylüyor...
Evet, bu tür haksızlıklar olmuş olabilir.
Ancak, haksızlığa uğramış olanın haksızlık yapması doğru olmaz.
Cemaatin AK Partiye zarar verdiği yönündeki iddialar, haksızlıktır.
Ve darbenin önlenmesindeki Cemaat rolünü inkar etmek de vefasızlıktır.
Cemaatin zaman zaman vefasızlık yapmış olması, Cemaate vefasızlık yapmayı gerektirmez!..
Fitneyi üreten Ergenekonun neyi arzu ettiğini belirtmeye gerek yok sanırım!..