“Bedir Karahan Efendi”
“Bedir Karahan Efendi”
Lütfi Alıcı* Bey hazırladığı kitabı bizzat uzatınca birçok cihetten sevinmiştim. Bir dostun yeni bir eserini görmek, mürüvvetini görmek gibi sevindiricidir. Yazara kitabı sanki bir evladı gibidir. Bir ana baba gibidir kitaba nispeten yazar. Yavrusu için icabında aç kalır, susuz kalır, gece uykusuz kalır. Büyütüp kendine teslim edinceye kadar ne çileler çeker, ancak ana baba olanlar bilir.
Kitap aslında 208 sayfa ama bunun 166. sayfasından sonrası biyografik eserlere göre kaçınılmaz sayılan ve bolluğu insanı sevindiren fotoğraf albümüdür. Karton cilt içinde sunulan bu zarif kitap, ilk kitap basımına bizim “Anılar ve İbretler” ile başlayan “Ukde”den. Para olursa kitap böyle basılırmış demek ki!
Kitabın adı “Bedir Karahan Efendi” şöyle de bir alt başlık var: “Hayatı ve Tasavvufî Şahsiyeti”. Lütfi Alıcı Bey kendisi için “hazırlayan” sıfatını kullanmış. Demek kitap üzerinde başka büyük emekleri olanlar da var ki, tam olarak sahiplenmemiş eseri. Zamanımızda pek alışık olamadığımız bu tevazu ifadeleri bizi sevindiriyor doğrusu.
“Bedir Efendi” yakın ve uzak çevremizde duyduğumuz bir isimdi. Bir şiirinde “Benden ders alan otuz bin kişi” diyor.(s.109) Bu yüzden çalışma bizim için de ilginçti. Heyecanla elime alınca yüz sayfa okumuştum. Orada firene bastım. Çünkü not alarak okumalıydım. Oysa ben evimden ve yazı malzememden uzaktım. Tabi ki bunları yazarken yeniden başladım kitaba haliyle.
“Önsöz ”den öğrendiğimize göre “Nakşi-Kadirî karışımı” bir “aşk ve muhabbet” yolu tutan bu “kısmen üveysî” şahsiyet hakkında daha önce bir çalışma yapılmamış. Ancak yakın zamanda yaşadığı için hala tanıyanları, sevenleri, hatıra taşıyanları, yolundan gidenleri var. Bunlar bir hayli malumat veriyorlar araştırma yapanlara. Bir de onunla ilgili kaset ve CD’leri arşivleyen ve koruyan, üstelik yolunu da devam ettiren bir torunu var Efendinin; Muhammed Arap Karahan.
Bu sözlü rivayet ve kasetlerin akademik ölçüler içinde değerlendirilip özel ve geneli birbirinden ayırma ve yazma işi de artık kitabı hazırlayana düşmektedir. Bu bakımdan Lütfi Alıcı Beyin emeğini tebrik gerekir. Zira bu tür biyografi çalışmaları çok önemlidir. Konu bir yandan tasavvuf tarihini, bir yandan milletin manevi değerlerini, din psikolojisi ve sosyolojisini, yakın tarihi, folklorik yapıyı, genel ahlakı ilgilendirmektedir. Keşke bu tür çalışmaları bizzat devlet yürütse. Böylece bütün değerli insanlar hakkında müstakil kitaplar oluşsa…
Allah Teâlâ’nın Lütfi Alıcı Beye kitabı yazarken amaçladıklarını bol bol vermesini dileriz. İyi ki çalışmış ve bizi zevkle okuduğumuz bu çalışmayla tanıştırmış.
Kitap bir “Giriş”, iki “bölüm” ve bir “sonuç”tan ibarettir. En sonunda da “Ekler” vardır.
Kitabın girişi başlı başına bir bölüm kadar zengin. Bu yüzden neden “Giriş” dendiğini anlamadım doğrusu. Burada çok geniş olarak Bedir Efendi’nin hayatı, tarikatı ve silsilesi işlenmiştir. Buna göre Bedir Efendi zamanında Orta Asya’dan göç eden bir Türk Boyuna mensuptur. Kendisi bu boyu “Karahanlılar” olarak ifade eder.(s. 13) Soyadının izahı da yapılmış olur böylece.
Büyük dedesi Şeyh Muhammed adıyla maruf bir zat-ı şeriftir, bir mürşittir. Kendi ifadesine göre soyundan gelen 13. Mürşittir kendisi. Babası ise iki kardeşiyle beraber cihat meydanlarındadır. İki amcası hiç gelmez. Babası İbrahim (ibiş) Efendi ise yaralı ve bitkindir. Onu Sivas’tan Bedir Efendi getirir. Ama çok yaşamaz herhalde. Kabri “Kevenli” köyündedir.
Bedir Efendi h. 1318, m.1900-1901yılında Kayseri ilinin Sarız ilçesinin Çavdar köyünde dünyaya gelir. Annesi ehl-i beyt’ten Fatma Hanımdır. Babası onun dindarlığını görünce tahsil yapmasını ister. İlk önce Pınarbaşı’nda Kur’an öğrenir, sonra Kayseri Medreselerine yönlendirilir. Orada özellikle hocası Şeyh Bedreddin Efendinin ilgi ve himayesindedir. Hatta onu Mısır’a göndermiştir. Orada ne kadar kaldığı bilinmez.(s. 15) Döndüğünde Malatya/Hekimhan’da dört yıl askerlik yapar. Sonra Kevenli’ye döner. Dört evlilik yapar. On oğlan, sekiz kızı olur. Fakat dokuz oğlu ve bir kızı genç yaşta vefat etmiştir. Bunları ağlamadan elleriyle toprağa vermiştir. Bu da onun sabır ve metanetini, irade gücünü ve teslimiyetini gösterir.
Bedir Karahan Efendi önceleri ticaret işiyle uğraşır. Bu vesileyle geniş seyahatler yapar. İnsan sarrafı olur. İşi iyidir ve çevresinde hayır hasenat sahibi, evi misafirle dolup taşan bir zengin olarak tanınır. Ancak tarikata girince dünyadan soğur, fazla mala rağbet etmez, kifayetle geçinir ve aşkla Allah Teâlâ’nın yolunda çalışmaya başlar.
Tarikata girişi kendi ifadesiyle 1938 yılındadır. İlk müridi Sarız Müftüsü Baki Efendidir. İlginç manevi haller yaşar maneviyat yolunda. O zaman mürşidi onu maneviyat âleminde kendi mürşidi olan Muhammed Necmeddin hazretlerine yönlendirir. Cismen asla buluşmadığı halde manen dört birlikte olur bu yeni mürşidi ile. Her an beraber yaşarlar ve onun devamlı terbiyesinde çok şey öğrenir, çok makamlara erer. Bunların macerasının bir kısmı kitapta vardır. Bu açıdan bu kitap tarikatın bazı uygulamalı bölümlerine girer ve bir dervişin iç dünyasına ayna tutar. Bu yüzden de değerlidir.
Her veli gibi o da çilelerden geçer, imtihanlarla sınanır. Devir ülkede kapkara bir devirdir. Şeriat kaldırılmış, tarikat yasaklanmış, tekke ve zaviyeler kapatılmıştır. Rejim irtica avına çıkmıştır…
Bu arada kendisine bir merasimle “irşat icazeti” verilir. Bu icazetin töreni ilginçtir. Demin dediğimiz gibi, tarikatın bazı pratiklerini merak edenler için çok ilginç bilgiler verilir oralarda. (s. 28 vd.)
Uzuna yakın orta boylu ve pehlivan yapılıdır Bedir Karahan Efendi. İbadete, özellikle de namaz ve tilavete düşkündü. Sünnet-i seniyyeye titizlikle bağlı idi. Zikr-i daimi içindeydi. “Delail-i Hayrat” ve “Evrad-ı Fethiyye” günlük virtleriydi.
Az ve öz konuşurdu. Herkese nasihat ederdi. Çok gülmezdi. Gülerse, arkasından gözyaşı dökerdi. Gölgesi ağırdı ama mütevazı idi. Herkesle oturur kalkar, müşkülleri hallederdi. İşi olmazsa derin bir sükût ve murakabe halindeydi. Çocukları çok sever, cebinde onlar için şeker taşırdı. Dünyaya değer vermezdi. Ama giyimine ve temizliğine çok dikkat ederdi.(s. 18-22)
n çok okuduğu kitaplar, meşrebini de ortaya koyarlar. Bunların en önde gelenlerini şöyle sayabiliriz: Mızraklı İlmihal, Gunyetu’t Talibin, Reşehat, Âdab, Envarü’l Âşikin, Müzekki’n Nüfus, Divan-ı Mısrî ve Kuddusî.(s. 97 vd.) İki kitaba da yukarıda işaret etmiştik.
Bedri Efendi ilahi tarzında şiirlerde söylemiştir. Ancak bunların edebi değerinden ziyade öğüt değeri vardır. Bu yüzden kendisine “şair” diyemiyoruz. İşte bazı örnekler:
Gönül aşka yol eyledi
Hakkın emrini söyledi
Gel dosta gidelim dedi
Razı olmadı olmadı.
Ben bilemem nedir halim
Yenilmez bu nefsim zalim
Acep nereye gider yolum
İlhamı olmadı olmadı.
Münafık elinden çok yedik taşı
Bize atıp tutmak onların işi
Akşam oldu batırdınız güneşi
Ayrılıyom sizden olsun elveda.
Sonuçta şunları söyleyebiliriz: Bedir Karahan Efendi xx. Asır tasavvuf tarihinde çok kurak ve sert bir iklimde iz bırakmış bir velidir ve onu tanımak bir kazançtır. Buna vesile olarak bizi manen zenginleştiren Lütfi Alıcı Beye ve kitaba emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunarız.**
Bereketi büyük olsun inşallah.
* Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesinde Öğretim Üyesi, Yard. Doç. Dr. e-mail: [email protected].
** Bedir Karahan Efendi, Ukde y. Temmuz 2011, İst.