Erbakan Hoca
Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı gençliğe ilk adım attığım yıllarda tanıdım. Bugün, Müslüman bir şahıs olarak biliniyorsam, bu, önce Allah’ın, sonra da onun sayesindedir. Eğer rahmetli Erbakan Hoca, Milli Gençlik Vakfı ve Refah Partisi’ni kurmamış olsaydı, halim(iz) nice olurdu?
Erbakan Hoca’nın ortaya çıkmasından önce, mütedeyyin insanlar, devlet yönetiminden tasfiye edilmeye başlanmıştı. Bu camiaya mensup insanlar, pes etme noktasına gelmişti. Ancak o, “Hakk’ı hâkim kılmak isteyenler buraya gelsin” çağrısını yaparak, akışı tersine çevirdi. Birkaç milletvekili ya da bakana razı olan insanların önüne parti sahibi olma ve devleti idare etme hedefini koydu. Mevzi sahibi olmayı büyük bir kazanç olarak görenler, onun sayesinde, cepheden bahseder oldu. Millî Nizam Partisi’yle başlayan süreçte, inananlar, önemli kazanımlar elde ettiler.
Erbakan Hoca’nın, bize hatırlattığı ilk şey, o meşhur “Önce Ahlâk ve Maneviyat” sloganındaki ahlâk ve maneviyat oldu. Çünkü İslâm dini ‘ahlâk’ üzerine kuruludur. Peygamber Efendimiz, “Güzel ahlâkı tamamlamak için” gönderilmiştir.
Adil Düzen, Yeniden Büyük Türkiye, Yeni Bir Dünya ve D-8 gibi projeler, ahlâk ve maneviyat üzerine inşa edilmiş projelerdi.
Erbakan Hoca, Başbakanlık görevini üstlendiğinde ilk yaptığı icraatlardan birisi, Fak-Fuk-Fon olarak bilinen, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kapsamındaki 800 bin yoksul, dul, yetim, kimsesiz ve öksüz tespit edilerek, yardım edilmişti.
Güneydoğu’da bir çocuğun yardım dağıtan arabanın ardından soğuk asfaltta yalın ayak koşmasını, 54. Hükümet’in Başbakanı sıfatıyla düzenlediği ilk basın toplantısında, gözyaşları içerisinde anlatabilmişti. Bu, İslâm ahlâkının kendisine yüklediği vicdani sorumluluğun yansımasıydı. Sahip olduğu bu ahlâk ve vicdani sorumluluk, kendisine “Şefkatin Başbakanı” unvanını kazandırmıştı.
Erbakan Hoca, yalnızca bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki meselelerle ilgilenmedi. Müslümanların, Bosna Savaşı, Çeçenistan ve Cezayir meselelerinde, Karabağ, Keşmir, Sudan veya Etiyopya bahislerinde, Afganistan ve Irak’ın işgallerinde ve Filistin meselesinde aktif bir politika izlemelerini de sağladı.
Hüsrev Hatemi, Anıcak Ol Meclisi isimli eserinde, 1950’li yıllara ait bir anısını şu şekilde anlatır: “Bir arkadaşımla İnci sinemasına gitmiştik. O yıllarda, film başlamadan önce ‘Dünya haberleri’ gösterilirdi. Bu haberler sırasında, İsrail askerlerinin bir Mısır tankını, içindeki ölü Mısırlılarla birlikte ele geçirdikleri ve ellerindeki İsrail bayrağını açarak tank üzerine çıktıkları gösterildi. Salondaki alkış gürültüsü kulaklarımdan hâlâ gitmiyor. Haberler bitip asıl film beklenirken, yanımdaki arkadaşa bu sahneyi niye alkışladığını sordum. Günümüzde tanınmış bir doktor olan bu kişi, “Yok artık, bir de Arapları mı tutuyorsun? Onların Birinci Dünya Savaşı’nda bize yaptıklarına karşı benim alkışım az bile” demez mi?” [Dergâh Yayınları, Sayfa 63]
Bugün Türk halkı, işgalcileri alkışlamayı bir kenara bırakıp, büyük bir çoğunlukla, asıl tehlikenin İsrail ve Amerika olduğu kanaatine sahip olmuşsa, bunda Erbakan Hoca’nın inkâr edilemez bir payı vardır.
Erbakan Hoca’nın, tüm bu hedef ve projeleri uygulamaya koyarak, uluslararası sorunlarla ilgilenmesi; oldukça kuvvetli bir ittifakı karşısına çıkardı. 28 Şubat sürecinde Refah-yol hükümetine karşı yapılan o ittifakın içerisinde kimler yoktu ki; Amerika’dan İngiltere’ye kadar uzanan uluslararası Yahudi lobileri ve yerel temsilcileri, kartel medyası, hortumları kesilen holdingler, kısacası dünyadaki mazlumları sömüren tüm unsurlar. Buna rağmen Erbakan Hoca, dur durak bilmeden, insanüstü bir gayretle çalışmalarını sürdürdü. Bugün Türkiye’nin geldiği nokta, bu ittifakı mensup birçok kesimin başarılı olamadığını açıkça göstermektedir.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın, Türkiye ve dünyaya hizmetleri elbette bu kadarla sınırlı değil. Ancak, vefat ettiği güne kadar büyük bir azimle gerçekleştirdiği hizmetleri ifade etmek adına, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Söz ne zaman Türkiye’deki Müslümanlardan; Türkiye’deki Müslümanların, bilim, teknik ve siyasete katkılarından açılacak olsa, Prof. Dr. Necmettin Erbakan, o konuşmanın beylik cümlesinde yerini alacaktır. Bizler, millet olarak, Erbakan Hoca’dan razıyız. Allah da ondan razı olsun.
Mekânı cennet olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.