Hastanın imzası var ama!
İki aydır “Tıpta Devrim” konuşuyoruz.. Önce ilk yüz nakli, sonra ikinci yüz nakli, derken kol bacak nakilleri.. Kansere çare bulalım, bağışıklık sistemini güçlendirelim, mevsimsel hastalıklar için aşı geliştirelim yok.. Kol keselim, bacağa takalım.. Amenna.. Bundan gurur duyarız.. Fakat böyle bir şeyi “ilk” yapacağız, “önce biz yapacağız” diye garip bir takıntı içinde olmamızın bir anlamı var mı, bilemiyorum?..
BU NAKİLLER İLK MİDİR?
Mesela ilk yüz nakli dediğiniz şey, bundan dört-beş yıl kadar evvel, kocası tarafından yüzünün ortasından vurulan Amerikalı bir kadına yapıldı.. Kadıncağız, tüm yüz dokularını kaybetmiş, gözü, burnu, ağzı falan içeri göçmüştü.. Yaşamsal fonksiyonlarını da yerine getiremiyordu. Boruyla falan nefes alıyordu. Cleveland’da yapılmıştı yanlış hatırlamıyorsam operasyon.. Başarıyla da sonuçlandı.. Adamlar tarihe geçtiler, bitti.. Bundan sonraki her hareket, bunu geliştirmeye yönelik deneysel çalışmaya giriyor.. Çift kol nakli derseniz, o da öyle.. 2008’de Almanya’da yaptılar.. Alman bir çiftçi.. İş kazasında iki kolunu birden kaybetmişti.. İki kol birden naklettiler.. Parmaklarını, operasyondan iki yıl sonra oynattı.. Üç yıl sonra bisiklete binerken fotoğraf verdi basına.. Demek ki?.. O iş de bitmiş.. Bundan sonrası anlamsız bir kavga..
HACETTEPE’DE NE OLDU?
İki kol ve bacak nakledilen genç adam öldü.. Oysa 13 yıldır yaşıyordu. Kolsuz ve bacaksız sürdürüyordu hayatını.. (Buna hayat mı diyorsun?) Aman ha... Sadece Stephen Hawking bile, bu saçma sapan tezi çürütmeye yeter de artar bile.. Evrenin sonsuzluğu üzerine ortaya koyduğu araştırmaların, (hâlâ tartışılıyor olsa bile) ne kollarıyla ne de bacaklarıyla ilgisi var.. Yaşayan en büyük teorik fizikçidir.. (Doğru söyler, yanlış söyler önemli değil.. Önemli olan kafanın hâlâ çalışıyor olduğudur..) Hawking, 21 yaşındayken amyotrofik lateral skleroz (ALS) hastası oldu.. Yani bildiğimiz anlamıyla felç.. Yıllarca tekerlekli sandalyede çalıştıktan sonra bu defa sesini de kaybetti.. İletişimi, yazıyı sese dönüştüren yazılım sayesinde sürdürüyor.. Dolayısıyla, meselenin kolla-bacakla ilgisi yok..
YÜZ NAKLİ GEREKLİ MİYDİ?
Yüz nakli meselesine gelince.. Çok açık ki, Hacettepe’de heyetin başında bulunan tıp adamları, (kim bilir belki de iyi niyetle) Sağlık Bakanlığı’na tüm gerçekleri açıklıkla bildirmemişler.. Yüz nakli için acele edilmemesi gereken bir hastaya (-ki ihtiyacı olup olmadığı konusunda ahkâm kesmek bana düşmez) ‘acil ihtiyaç var’ anlamına gelebilecek bir dilekçeyle nakil yapıldığı anlaşılıyor.. Şükür ki onda bir problem olmadı.. Fakat kol ve bacak nakli yapılan genci kaybettik.. Deniyor ki, “ilk kez kalp naklini gerçekleştiren Chirstian Barnard’ın da ilk naklinden 6 saat sonra hastası öldü” Yani?.. Yani bu tip yol kazaları olabilir.. Evet de, Barnard’ın kalp nakli olan hastası, o nakli olmasaydı da ölecekti.. Fakat kol ve bacak nakli yapılan genç, 13 yıldır yaşıyordu.. yaşamaya da devam edecekti.. Arkasına sığındıkları ise, “biz hastadan muvafakatname aldık..” Demek istiyorlar ki; “biz ölüm riski olduğunu söyledik, hasta ya da yakınları da bunu kabul ettiler..” Hani halkı tanımayan Halk Partisi yöneticileri var ya, hastayı tanımayan da doktor olması şaşırtmaz beni.. Özellikle migreniniz azdığında ya da diş ağrısı vurduğunda neler hissettiğinizi hatırlıyor musunuz? Hiç; “Allahım bu acıyı bana yaşatacağına al canımı, kurtar beni bu dertten” dediğiniz olmadı mı? Üstelik de sonunda ölmeyi gerektirecek bir durum olmadığı halde.. İki kolu ve bacağı olmayan, dahası bu uzuvlarını sonradan kaybetmiş olan bir gencin, kollarına bacaklarına kavuşma ihtimali sonucu ölme riskini kabul etmesi çok doğal değil mi? Bu psikolojideki bir adam size muvafakatname verse ne olur? Bugün aile diyor ki; “Allah razı olsun doktorlar iyi niyetle bir şey yapmaya çalıştılar. Yüklenmeyin onlara..” Evet de ailenin bu icazeti, bu şovu ya da anlamsız rekabeti haklı göstermeye yeter mi? Doktorların ailenin iznini alarak operasyon yapan ve sonunda da hukukî sorumluluktan kurtuldukları o kâğıt parçalarının yasaklanması şart.. Hastanede size imzalatılan hangi kâğıdı sağlıklı koşullarda değerlendiriyorsunuz ki?.. Değerlendiriyoruz ki?.. Kalın sağlıcakla..