M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Devrimler Deliniyor Yaygaraları

Devrimler Deliniyor Yaygaraları

Biri feryat etmiş: "Devrim yasaları deliniyor!..." Feryat etmek yasak değil, feryat etsin ama bu feryadın mahiyeti nedir, ona bakalım.

Bin yıldan fazla Türkçeyi yazmak için kullandığımız İslam yazısı yasağını delmek, kaldırmak gerekmez mi?

Halk 1928'den önce yazılmış, basılmış Türkçe kitapları, mezar kitabelerini, arşiv vesikalarını, tarihî binalardaki levhaları okuyamıyor. Bir vatandaş için, 1928'den önce ölmüş dedelerinin, atalarının mezar taşlarını okuyamamak ayıp değil midir?

1928'den önce yayınlanmış Türkçe romanları ve hikaye kitaplarını okuyamamak ayıp değil midir, rezillik ve kültür sefilliği değil midir?

İstanbul Üniversitesi'nin kapısındaki Türkçe büyük mermer kitabeyi, kapının altından geçen Türklerin okuyamaması korkunç bir cahillik ve yüz karası değil midir?

Türkiye'nin bu ayıplardan, rezillikten ve cahillikten kurtulması için alfabe devrimi kanununun delinmesi, okullarda çocuklara Osmanlıca dersleri verilmesi gerekli değil midir?

Hafta tatilinin pazar günü yapılması bir devrimmiş ve bu kutsal ve tabusal devrim delinemezmiş... Niçin delinemesin?.. Sen Yahudilerin kutsal günü olan Cumartesi gününü tatil yapacaksın, Hıristiyanların kutsal Pazar gününü tatil yapacaksın ama çoğunluktaki Müslümanların kutsal Cumasını tatil yapmayacaksın. Böyle bir şey eşitliğe aykırı olmaz mı?... Temel insan haklarına aykırı olmaz mı?.. Din ve vicdan hürriyetine aykırı olmaz mı?

Kadın ve kızların kamusal alanlarda başörtüsü takamaması bir devrimmiş. Bu devrim delinemezmiş... Kim çıkarmış bu kuralı?.. Bütün medenî ülkelerin okul ve üniversitelerinde Müslüman kız öğrenciler başörtüsü ile okuyabiliyor da Müslüman Türkiye'de niçin böyle olamazmış? (Ama Fransa'da yasaklanmışmış... Fransa'daki yasak sadece devlet okullarında geçerlidir. Orada Müslümanların İslam okulu açması serbesttir. Katolik okullarında okuyan Müslüman kızlar da başlarını örtebilir...)

Şapka giymek de bir devrimdir... Bu devrimi kimler delmiştir? Bizzat Atatürkçüler... Şapka Kanunu'na göre, herkesin medenî serpuş olan şapkayı giymesi mecburîdir ama bütün Atatürkçüler, bütün çağdaşlar artık başlarına şapka geçirmemek suretiyle bu devrimi delmiş, bu devrime hıyanet etmiş olmuyorlar mı?

Laiklik bir devrimmiş. Laiklik delinemezmiş... Bizde laiklik yoktur, laikçilik vardır. Laikçiler din hürriyetini zalimane bir şekilde kısıtlamışlar, Müslümanları hürriyetsiz bırakmışlardır. Soruyorum: Hangi uluslararası beyannamede, bildirgede, sözleşmede laiklik diye bir hak veya vazife yer almaktadır? Hiçbirinde!.. Laiklik evrensel bir insan hakları değeri değildir. Fransa ve Portekiz dışında, hiçbir medenî Avrupa ülkesinin anayasasında laiklik ilkesi yer almamaktadır.

Devrimler elden gidiyor diye feryat edenlere karşı şöyle diyorum:

* İnsan haklarına aykırı bütün devrim kanunları delinmeli, kaldırılmalıdır.

* Millî kültüre ve millî kimliğe aykırı bütün devrim kanunları yanlıştır, zararlıdır.

* Dünyanın üçüncü iktisat, finans ve ticaret ülkesi olan Japonya kendi çok zor ve çetrefil millî yazısıyla günde 13,5 milyon tirajlı gazeteler çıkartmakta, Nobel ödülleri kazanmakta, yokluklara ve zorluklara rağmen harikalar meydana getirmektedir. Bütün bu işleri de kendi kimliğine, kendi kültürüne, kendi yazısına, kendi geleneklerine sadık kalarak yapmaktadır.

Devrim kanunları deniler şeyler birtakım anti-demokratik tabular ve yasaklardır. Bunların Türkiye'ye faydası yoktur. Bunlar bize ayak bağı, köstek olmuştur.

Hepsi de tartışılmalı ve aqlın, bilgeliğin, insan haklarının, sağduyunun ışığında delinmelidir.

Türkiye'nin Müslüman çoğunluğu kendi öz vatanında, en az İngiltere'de yaşayan Müslümanlar kadar hür olmalıdır.

Türkiye Arabistan'a benzeyecek diyen yaygaracılara kulak asılmamalıdır.

Türkiye din, inanç, vicdan, kültür hürriyetinde İngiltere'ye, Norveç'e, İsveç'e, Finlandiya'ya, Avusturya'ya ve diğer medenî ve ileri ülkelere benzesin diyorum.

Bunun için de devrim yasaklarının ve tabularının kaldırılması gereklidir.

* (İkinci yazı)

TV Fitne ve Fesatları

DİNDAR, şuurlu, vicdanlı bir Müslüman televizyon seyredebilir mi?

Cevap: Dindar bir Müslümanın, bugünkü haliyle televizyon seyretmesi son derece sakıncalıdır.

Niçin?..

1. Günümüzde tv medyası İslam'a, Kur'ana, Sünnete, Şeriata, İslam ahlakına, bilgeliğe aykırı şeytanî programlar, haberler, yorumlar, eğlenceler ile doludur.

2. Bu haliyle tv dinsizliği, ahlaksızlığı, her çeşit fuhşu, içkiyi, israfı, faizi, bin çeşit fitne ve fesadı doğrudan doğruya veya dolaylı olarak teşvik etmektedir.

3. Kötü tv'ler halkın, gençliğin, bilhassa çocukların, kadın ve kızların ahlakını bozmaktadır.

Bugünkü haliyle tv'nin İslam dinine uygun olduğunu iddia ve isbat etmek mümkün değildir.

Ülkemizde çok az sayıda insan tv seyretmiyor. Bunların bir kısmı şuurlu ve vicdanlı dindarlardır, bir kısmı ise kaliteli dinsizlerdir.

Bütün tv'leri suçlamıyorum, karalamıyorum. İslama aykırı yayın yapan ahlaksız günah tv'lerini tenkit ediyorum.

Maalesef bazı büyük kanallar, haber programlarına ve yorumlara bile fitne ve fesat karıştırıyor.

Gerçekleri çarpıtmak, müstehcenlik ve fuhuş kadar kötüdür.

Tv'de gösterilen bir filmde, şehrin göbeğinde define arayan birkaç saf köylü bir çukur kazıyor, tünel açıyor ve bir hanenin içine çıkıyor. İçeride bir yığın hafif meşreb karı. Meğerse orası randevu eviymiş. Seyreden milyonlarca vatandaş kahkahalar içinde... Evin küçük çocuğu soruyor: Anne, amcaların tünel kazarak geldikleri bu ev ne? Bu teyzeler ve ablalar orada ne yapıyor?

Çoğunlukta olan bozuk tv'ler, İslam'ın haram kıldığı ne kadar büyük günah varsa hepsini teşvik etmektedir.

Bozuk tv'ler halkın beynini yıkamaktadır.

Bundan yıllarca önce bazı Müslüman gruplar din normlarına uygun temiz ve ahlaklı yayın yapacak tv'ler kurmak için harekete geçmiş, halktan para toplamışlardı. Maalesef başarılı olamadılar. Toplanan paralar; mücevherler ne oldu bilmiyorum.

Bu tv'lere sermaye bulmak için Müslüman kadınları sohbetlere çağırmışlar, acıklı konuşmalar yapmışlar ve onların yüzüklerini, bilezikleri almışlardı...

Ülkemizde tv'ler yüzünden müstehcenlik, ahlaksızlık, açıklık saçıklık, kumar, fuhuş, içki, israf, zina almış yürümüştür. Toplum çürüme ve çöküntü içindedir.

Bunlara M. Kemal Paşa rejimi bile izin vermezdi.

Kötü ve bozuk tv'ler milyonlarca halkın beynini sarhoş eder uyuşturur.

Böyle tv'ler milyonlarca zombi, robot, canlı cenaze yetiştirir.

Altı ay kötü tv seyreden bir kimsenin düzelebilmesi, normal bir Müslüman olması için iki sene yoğun rehabilitasyon tedavisi görmesi gerekir.

Kötü tv'ler Sodom ve Gomore tv'leridir.

Bu tür tv'lere hiçbir icazetli din alimi, icazetli fakih, icazetli müftü, yetkili fetva heyeti fetva ve ruhsat vermez, veremez.

Şimdi birileri bana sorabilir: Yahu sen müftü müsün ki, tv konusunda böyle yazıyorsun?

Efendi, ben müftü değilim ama Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) bir hadisinde "Sen fetvayı önce vicdanından al" buyuruyor.

Tv'nin kötü olduğunu, fısk ve fücura hizmet ettiğini, toplumu bozup çürüttüğünü anlamak ve beyan etmek için müftü olmak gerekmez.

Nasıl ki, iki kere ikinin dört olduğunu söylemek için matematik profesörü olmak gerekmediği gibi...

Bu devirde iyi bir büyük tv var mıdır?

Benim evimde tv yok. İslama, Kur'ana, Sünnete, Şeriata, ahlaka uygun tv varsa lütfen beni haberdar ediniz. Yalnız bir şartım var: İddia sahipleri Kur'an üzerine el basarak yemin etmeliler.

Açık saçık kadınları teşhir eden şu tv çok iyiymiş... Ben bunları yutmam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi