Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Müslümanım, yedi yıldızlı otel müşterisiyim! (4)

Müslümanım, yedi yıldızlı otel müşterisiyim! (4)

Devir değişti, zenginleştik, iktidar-miktidar olduk ya, eskiden “ehl-i dünya” diye acıdığımız yahut için için kızdığımız “dünyaperest” insanlardan bir farkımız kalmadı.

Vur patlasın, çal oynasın!

Söze gelince “dindar”, öze gelince “laik”...

“Ben kazandım, ben yerim” havasında har vurup harman savuruyor, aslında ise sapmalarımızda savruluyoruz!

Artık çoktandır bizim de popçumuz, lupçumuz, metalcimiz var!..

Bizim de magazin basınımız, sanat çevrelerimiz, güzellik salonlarımız, zayıflama kürlerimiz, masaj merkezlerimiz, tatil köylerimiz, havuzlarımız, tesettür modamız, moda dergilerimiz var!..

Yüksek makamlarda oturan “bizden” isimler de ötekiler gibi burunları havada dolaşıyor...

Gurur, kibir, büyüklenme, hor görme, aşağılama; ne isterseniz bizde de mevcut.

“Kravatını bile Paris’ten getiriyor” diye yadırgadıklarımıza benzedik: Bizim de başörtümüz Paris’ten geliyor...

Biz de öğle yemeği ziftlenmek için özel uçaklar tutup Paris’lere uçuyoruz!..

Bizim de “marka”larımız, “butik”lerimiz, “takı”larımız, “moda” ve “giyim-kuşam” üstüne derin analizlerimiz var...

“Marka” dışında bir şey giymiyoruz: Ne de olsa “Allah verdiği nimetleri kulunun üzerinde görmek ister”. Bir de Allah’ın verdiklerini yakıştırabilsek!..

Giyim bir kültür işidir, giyim kültürü olmadıktan sonra, ne kadar pahalı esvap alırsanız alın, üstünüzde sakil durur.

Altı kaval, üstü Şişhane: Maskaralara döndük!

¥

Müslüman mıyız? Elhamdulillah!..

Dindar mıyız? Çok şükür...

Hacı mıyız? Elbette... Hem de beş yıldızlı...

Umremizi yaptık mı? Kaçmaz! Hemen her sene... Ve o da beş yıldızlı tabii ki...

Turistik gezi ihtiyacımıza “umre” adı vereli çok oluyor!

Hayatımız kaç yıldız dediniz sahi?..

Yedi?

Kim yedi, hayatımızı?

¥

Evliliklerimiz bile bozuldu...

Eskiden ya sever alırdık, ya da “görücü usulü” evlenirdik...

Şimdi her şey televizyon ekranında başlayıp bitiyor: Birkaç dakikalık görüşme sonrasında evlilikler gerçekleşiyor...

Eşlerin bir birlerine uygun olup olmadıklarına aileler-akrabalar değil, artık televizyon stüdyosunda oturan insanlar karar veriyor...

Ne gelini tanıyorlar, ne damadı...

Her şey, “hadi rastgele” havasında gerçekleşiyor.

Ya rast gelmezse ne olacak?..

Nitekim çoğu rast gelmiyor, olan da çocuklarımıza oluyor.





Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi