Türkiye’yi Kurtaracak ve Yüceltecek Teklifler
Birinci teklif:
ülkemizde eğitim sistemi değişmeli, dünyanın en güçlü, vasıflı, üstün okulları açılmalı, bunlarda, ileride Türkiye’yi iyi ve güzel şekilde yönetecek, devlete ve halka hayırlı hizmetler edecek yeterli sayıda güçlü, vasıflı ve vatansever elemanlar yetiştirilmelidir. Bu yapılamazsa, anayasayla manayasayla, demokrasiyle memokrasiyle işlerimiz asla düzelmez, geleceğimiz parlak olmaz. Eğitimi düzeltmek ve ıslah etmek için ilk yapılacak iş Tevhid-i Tedrisat denilen ideolojik/devletçi, baskıcı, tabucu, demode sistemi değiştirmektir. Türkiye’nin yeterli sayıda Eton kolejlerine ihtiyacı vardır.
İkinci Teklif:
Türkiye mutlaka temiz ve şeffaf bir ülke haline getirilmelidir. Uluslararası temizlik/şeffaflık anketi listesinde 140’ıncı sırada yer alan, bu konudaki notu, 10 üzerine 3 küsur olan bir ülkede dünyanın en iyi anayasasını yapsanız yine bir düzelme olmaz. Korkunç ve yaygın bir kokuşma, pislik, kirlilik, rüşvet, bütçe(ler) hortumlaması, nepotizm olan bir ülke sadece iyi anayasa ile düze çıkamaz. İyi bir anayasa elbette lazımdır, sivil idare/sistem elbette şarttır ama yanında başka iyileştirmeler de olmalıdır. Temizlik/şeffaflık konusunda ülkemizin notu en az 10 üzerine 7 olmadıkça krizlerin sonu gelmez.
üçüncü tedbir:
Hangi çare ve çözümler bulunacaksa en kısa zamanda bulunmalı ve ülke çapında bir toplumsal barış, sosyal mutabakat ortamı meydana getirilmelidir. Dış düşmanlarımız ve içteki beşinci kolları halkımızı etnik köken asabiyetlerine, Sünnî Alevî kesimlerine, sağcı solcu cephelerine, dinci laik kesimlerine ayırmışlardır ve bunları birbirlerine düşman etmişlerdir. Dehşet verici kopukluklar, kamplaşmalar oluşmuştur. Bu halledilmedikçe, sosyal ve millî bir mutabakat ve barış oluşturulmadıkça anayasa metnini değiştirmekle krizler önlenemez.
Dördüncü tedbir:
Türkiye’nin bir tek devlete ihtiyacı vardır. Devletin yanında ve üstünde derin devlet (veya devletler) en büyük felâketimiz ve baş belâmızdır. Ne yapılıp yapılmalı ve derin devlet(ler) ortadan kaldırılmalıdır. ülkemizin, halkın efendisi olan devlete değil, halkına hizmet eden, halkın emrinde olan devlete ihtiyacı vardır.
Beşinci tedbir:
Büyük medya ıslah edilmeden Türkiye’nin işleri düzelmez. Büyük medyanın bir kısmındaki çarpık yapı, çeteleşme, mafyalaşma, tekelleşme, kartelleşme kesinlikle ortadan kaldırılmalıdır. Yüzlerce holdingi, bankası, büyük şirketi, kuruluşu olan medya babaları/patronları mevcut oldukça ülkemiz rahat ve huzura kavuşamaz. Demokrasi ve hukuk ilkeleri zedelenmeden medya temiz ve şeffaf bir hale getirilmelidir.
Altıncı tedbir:
Türkiye Müslümanlarına din, inanç, vicdan, düşünce hürriyeti konusunda İngiltere’de olduğu gibi tam ve geniş bir hürriyet getirilmelidir. ülkenin çoğunluğunu oluşturan Müslümanların ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi, parya, zenci muamelesi görmesi, egemen azınlıkların onlara potansiyel tehdit ve tehlike nazarıyla bakması, bir nevi düşman olarak görmesi kabul edilemez bir rezalettir.
Yedinci tedbir:
Vesâyet demokrasisinden, tam ve gerçek demokratik bir sisteme geçilmelidir. Bunun için yapılacak ilk iyileştirme resmî ideolojiyi kaldırmak, özelleştirmektir. Sonu ...izm’le biten ideolojilere bağlı olanlar, tepeden inme metotlarla, devleti kullanarak değil, siyasî parti kurarak, seçimlere girerek şanslarını denemelidir.
Sekizinci tedbir:
Devlet, hükümet, siyaset, rejim din işlerine, ibadetlere, dinî hizmet ve faaliyetlere müdahale etmemeli, bunları din temsilcilerine, bağımsız veya özerk din teşkilâtına bırakmalıdır. Dıştaki ve içteki dinsizlerin istekleri doğrultusunda ehlî/evcil, light/ılımlı, reforme edilmiş münzel bir din olmaktan çıkartılıp uydurulmuş bir din haline getirilmiş, şeriatsız/fıkıhsız bir hümanizma haline dönüştürülmüş bir İslâm türetmek gibi anti-demokratik sapık projelerden kesinlikle vaz geçilmelidir. ülkemizdeki derin güçler, İslâm’ı olduğu gibi kabul etmelidir, yeni bir İslâm üretme ve türetme faaliyetlerine son vermelidir.
Dokuzuncu tedbir:
Türkiye’ye hakim olan kırsal kesim, varoş, gecekondu kültürü yerine medenî/şehirli bir kültür ve zihniyet getirmek için nelerin yapılması gerekiyorsa bunlar mutlaka araştırılmalı ve yapılmalıdır. Bugünkü zihniyetle ve kültürle Türkiye ayakta duramaz, ilerleyemez, yükselemez.
Onuncu tedbir:
ülkemizde bir buçuk milyon Gizli/Kripto Y... ve yine bir buçuk milyon Gizli/Kripto E... olduğu iddia ediliyor. Tarih Kurumu Başkanı zaman zaman bu hassas ve netameli konuda cesaretli beyanlarda bulunuyor. Bu mesele, bilgeliğin, hukukun, demokrasinin ışığında çözülmelidir. İnşaallah çözüm çareleri bulunur.
Onbirinci tedbir:
Türkiye halkının büyük kısmı kötü eğitim, kötü büyük medya, egemen azınlıkların entrikaları, apartheid siyaseti, içten sömürge yapısı yüzünden cahil bırakılmış, yabancılaştırılmış, sersemletilmiş, nüfusun bir kısmı yararına ve zararına olan şeyleri bilemez ve seçemez hale getirilmiştir. Hakka ve hayra yönelik yoğun bir eğitim ve propaganda ile halk eğitilmelidir.
Onikinci tedbir:
Türkiye’nin gerçekte başörtüsü problemi diye bir problemi yoktur. Bu konudaki kriz tamamen yapaydır, düzmecedir. Başörtüsü problemi, Avrupa Birliği ülkelerindeki tatbikat/uygulama nasılsa o şekilde halledilmelidir. Resmî okullarında başörtüsünü yasaklamış olan Fransa kesinlikle, örnek ve model olarak alınmamalı, ilkokuldan itibaren başörtüsüne izin veren demokrat İngiltere örnek ve model olarak kabul edilmelidir.
Onüçüncü tedbir:
Türkiye’nin siyasette, idarede, toplumsal hizmet ve faaliyetlerde, kültür işlerinde bilgeliğe/hikmete büyük ihtiyacı vardır. Muhtaç olduğumuz bilgelik aranmalı ve bulunmalıdır. Türkiye’yi ayakta tutacak, yükseltecek, güçlü kılacak, birliğini koruyacak bilgelik olmadan hiçbir ıslah hareketi işe yaramayacaktır.
Ondördüncü tedbir:
Siyasete kalite, ahlâk, fazilet, temizlik, şeffaflık getirilmelidir. Popülizm, demagoji, her tür şarlatanlık ve soytarılık, hırsızlık ve soygun saf harici edilmelidir. Bugünkü sistemde, halkın vekilleri mi seçiliyor, yoksa parti genel başkanının vekilleri mi?.. En kısa zamanda, kaliteli milletvekilleri çıkartacak tek adaylı dar bölge sistemine geçilmelidir.
Onbeşinci tedbir:
Türkiye’nin millî kimliği, millî kültürü, millî kişiliği (şahsiyeti) titizlikle korunmalıdır. Yakın tarihimizde halkı değiştirmek, resmî ideolojiye uygun robot ve zombi Türkiyeliler türetmek istenilmişti. Bu tecrübeler başarılı olmamış ve bugünkü dehşetli bozukluğa, fitne fesada, dejenereliğe yol açmıştı. Hiçbir siyasî güç, açık ve gizli hiçbir diktatörlük bir halkın karakterini, derin yapısını, kültürünü değiştiremez. Bu gerçek kabul edilmeli, halkımızın kültürel ve sosyal genleri, kromozomları ile oynanmaktan vazgeçilmelidir.
Onaltıncı tedbir:
Türkiye’yi Ortadoğu’nun Japonya’sı yapacak bir plan ve program hazırlanmalı ve bundan hiç tâviz/ödün verilmeden hayata geçirilip uygulanmalıdır.
Onyedinci tedbir:
üniversitelerin bugünkü çarpık yapısı değiştirilmelidir.
Onsekizinci tedbir:
Yapay, düzmece, uyduruk gündem terk edilmeli, bir Bilgeler Meclisi tarafından Türkiye’nin gerçek gündemi yazılmalıdır. Dikkatler bu gerçek gündem üzerine çekilmelidir.
Ondokuzuncu tedbir:
Kutsal dinin istismar edilmesi, sömürülmesi kesinlikle önlenmelidir. Bir takım ahlâksızların, karaktersizlerin ve beyinsizlerin din istismarı yaparak zenginleşmesinin, şahsî veya siyasî nüfuz elde etmesinin mutlaka önüne geçilmelidir. İyi niyetli saf halkın paralarının din sömürücüleri tarafından devşirilmesi, cerrarlığın her türlüsü önlenmeli, Müslümanlardan toplanacak hayır paraları mutlaka faydalı ve gerekli sahalarda harcanmalıdır.
Yirminci tedbir:
Devlet veya sistem/rejim ile din arasındaki kavgaya son verilmelidir. Dünyanın hiçbir medenî, ileri, demokrat, hukuklu, dengeli ülkesinde böyle müzmin bir kavga yoktur, Türkiye’yi güçsüz bırakan ve bin türlü krize ve zaafa yol açan bu kopukluk tamir edilmelidir.
Yirmibirinci tedbir:
İslâm tasavvufu üzerindeki anti-demokratik yasaklar ve tabular kaldırılmalıdır. 1935’te yasaklanmış olan Mason locaları 1947’de nasıl serbest bırakıldı ise İslâm tarikatları da, Meclis-i Meşayih’in kontrolü altında olmak şartıyla serbest hale getirilmelidir.
Yirmiikinci tedbir:
Türk lisanı, yazılı dil ve edebiyat üzerindeki bütün müdahalelere ve manipülasyonlara son verilmeli; yeni nesilleri atalarının mezar taşlarını okuyamayacak kadar kara câhil hale getirmiş anti-demokratik yasaklar kaldırılmalı, tedricen 1920’lerin zengin Türkçesine dönülmelidir.