Söz ola kese savaşı
“Söz ola kese savaşı,/ Söz ola bitire başı,/ Söz ola ağılı aşı,/ Bal ile yağ eder bir söz.”
Bu dizeler Yunus Emre’ye ait. Elbet bu kadar kısa değil Yunus’umuzun dünyaya bıraktığı barış mesajının dizeleri. Yedi kıtadan oluşmakta ama “az olsun, öz olsun” diyerek bir kıtasını aldım. çünkü başka sözler de var, insanı hem maddi, hem manevi tedavi eden.
Sözün doğru ve güzel olması kadar, yerinde ve zamanında ve muhatabına göre söylenmesi de büyük önem taşır. Yerinde ve zamanında söylenmeyen söz, hedefini bulmayan ok gibidir. Bir söz çok doğru ve güzel olsa bile, ya etkisiz kalır, ya da aksi tesir yapar. Hem hedefe ulaşmak, hem de sözün değerini, yani sözün namusunu korumak için yerini ve zamanını iyi gözetmek gerekir.
Bir başka söz üstad ve ilim ehli Bediüzzaman Said Nursi, ne güzel buyurmuş: “Her söylediğin doğru olmalı; fakat her doğruyu her yerde söylemek doğru değildir” demiş. Bugün de insanlığımızın içine düştüğü bunalımın sebebi bu söze uymamak değil mi?..
Bir başka gönül insanına, bir başka güzel söz deryasına müracaat edelim şimdi de. Yine Darende’ye uzanıp, Es Seyyid Osman Hulûsi Efendi’nin “Nasihat” adlı evrensel mesajına göz atalım.
Alemi sen kendinin kölesi kulu sanma,
Sen hak için alemin kölesi ol, kulu ol.
Nefsin hevası ile mağrur olup aldanma,
Yüzüne bassın kadem her ayağın yolu ol.
Garazsız hem ivazsız hizmet et her canlıya,
Kimsesizin düşkünün ayağı ol, eli ol.
Allah için herkese hürmet et de sev sevil,
Her göze diken olma, sünbülü ol, gülü ol.
İncitme sen kimseyi, kimseye incinme hem,
Güleryüzlü, tatlı dil, her ağızın balı ol.
Nefsine yan çıkıp da Kâbe’yi yıksan dahi,
İncitme, gönül yıkma, ger uslu, ger deli ol.
Güneş gibi şefkatli, yer gibi tevazulu,
Su gibi sehavetli merhametle dolu ol.
Gökçek gerek dervişin sanı yoksula baya,
Suçluların suçundan geçip hoşgörülü ol.
Varlığından boşal kim yokluğa erişesin,
Sözünü söyle gerçek Hulûsi’nin dili ol.
Evet, Es Seyyid Osman Hulûsi Efendi anlayana, anlamak isteyene, anladığını uygulamak isteyene, uyguladığında sabır göstermek isteyene, kendisi için bir şey istemeden, başkasına hizmette “er kişi” ya da “hatun kişi” olmak isteyen herkese böyle sesleniyor.
Türkiye’nin her yerinden Darende’ye gelen insanların elinde “Nasihat” adlı bu şiir vardı. Kim uyar, kim uymaz bilemem ama elden ele, gönülden gönüle dolaşması, okunması, okutulması bile bana göre insana bir hizmettir.
Padişahlar, sultanlar, liderler, üstadlar, ilim ve bilim adamları, halkın kendisine lider seçtiği bütün simalar; güçlü, kuvvetli ve dirayetli insanlardır; fakat “Vezirleri” onları halka ya düşman, ya dost ederler.
Uzun soluklu yürüyüşlerde “önden gidenlerin” arkasındakiler, “öndekine” inanmalı ve güvenmelidir ki; “önden gidenler” hedefe varabilsinler. “önden gidenlerin” amacı; insanların hem bu dünyalarını, hem de öteki dünyalarını mamur etmekse, “arkadan gidenlerin” sorgusuz sualsiz tâbi olmaları gerekir. İşte Darende’de bu manzara vardı.
Bütün manevi mimarlarımızın dünyada misafir kaldıkları sürece, insanlığın önünü aydınlatmak için yaktıkları mum ışıklarından istifade edebilmemiz niyaz ve düşüncesiyle, dar-ı bekâya intikal etmiş manevi önderleri rahmetle anmak, bir yürek borcudur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.