Metin Hasırcı

Metin Hasırcı

Encümen-i Dâniş ve Serdar’ın feryâdı

Encümen-i Dâniş ve Serdar’ın feryâdı

Evvelâ 10 sene evvel siyaset dünyamızın ve bilim âleminin duâyenlerinden, eski bakanlarımızdan Sayın Prof. Fethi çelikbaş Beyefendi ile yaptığımız röportajda yazılmasın dediği için bugüne kadar sözüme sadık kaldığım bir anlatısı vardı. Ancak yazılmasın dediği zaman, ‘Sizce bir mahzuru mu var?..’ diye sormuştum. Cevabı şuydu: Paşa 100 yaşında söylediği sözler, milletin büyük bir kısmının tasvip ettiği hususata mugayir sözlerdir. Efkârı umûmiye bu ifadesi hasebiyle paşaya ulaşıp, protesto ederler, muzdarip olur diyerek esbabı mûcibe serdettiydi. Sanıyorum, 3 sene evvel, Emekli Org. Kemâl Atalay, 100 yaşı civarında ecelin elinde terki dünya atına bindi ahiret yolculuğuna çıktı. Paşanın, 3. Selim Câmii'nden cenaze namazına iştirak ettik. Kendisini, 1970'de İstanbul'da 1. Ordu Komutanı olarak bilhassa Masonluğa asla müsaadekâr olmayan evlâd-ı vatandan bilmiştik. Ankara'ya 12 Mart muhtırasından gitmiş olmasını, birçok kişi Reisicumhur olmak şekli içinde mütalâa etmişti. Tuhaftı ki; cenazesinde Selimiye Câmii'nde çok sayıda çelengin yaftalarına baktığımızda Musevi vatandaşların şirket ve ailelerinden olması biz de, ‘Yoksa Musevi vatandaşlarımız masonluğa karşı mı?..’ sorusunu kendimize içimizden sormadık değil. Neyse biz Prof. çelikbaş'ın anlattığına geçelim geçelim de, ‘Ee Hasırcı, verdiğin yazmama sözü ne oldu?..’ der gibi olduğunuzu düşünüyorum. Söyleyeyim: Efendim, Paşayı protestonun muhatabı olmaktan kurtaran vefat, yazılmaması isteğinin sebebi olan Paşanın kederli olmamasını da ortadan kaldırdığına göre, Sayın çelikbaş için ise; Paşaya ifade buyurduğu sözler, ahalinin çok büyük kısmının tasvip ettiği ve söyleyen böyle mâruf kişileri de bağrına bastığı cinsten sözler olduğundan tam tersine, bu değerli insanın samimi görüşlerinin beyanı olan sözler, kendisi hakkındaki yanlış anlamalara da belki düşünme payı getirecektir. Şu sıralarda Encümen-i Dâniş riyasetini dolduran Sayın çelikbaş, yukarıda sözü edilen eski başkan Sayın Atalay, 100 yaşını sürdürürken, kendileri de 80'lerin ortasına geçiş idi. Bakın, muhavereyi aynen aktarayım:
- çelikbaş: Paşam bu başörtüsü üzerinde fazlaca durmadık mı? Bizce verilen emek, gösterilen muvaffakiyet mühim değil mi? çizimi yapan mühendisin, başı açık olmuş, kapalı olmuş ne farkeder? Mühim olan o çizimin getirdiği değil mi?
- Sayın Atalay Paşa: çocuğum; siz bilmezsiniz! Ben onları bilirim, bugün başörtüsü derler, yarın başka şeyler isterler, sonunda işi şeriata kadar getirirler..
... dedi diyor Sayın çelikbaş ve devam ettiğinde de ‘Benim en çok üzüldüğüm sözü, siz bilmezsiniz demesi olmuştu..’ şeklinde konuşmuş ve gülerek, ‘çocuğum dediği adam da 86 yaşlarındaydı..’ demişti.
Sakıp Sabancı'nın babası Hacı ömer Sabancı merhum, Menderes hükümetinde Sanayi ve İşletmeler Bakanı olan Burdur Milletvekili Prof. Fethi çelikbaş'a, Celal Bayar'ın tavsiyesiyle bakanlıkta ziyaretine gider. Pamuk tarlasında kullanılan çırçır makinelerinin bir aksamı bozulduğunda istihsalin durduğunu, o aksam için Bakanlar Kurulu kararı gibi bürokratik engellerden şikâyet eder. Sayın çelikbaş kartvizitine kalemiyle bir telefon numarası yazar ve Hacı ömer'e verip, en küçük arızada bu telefonu çevir, bana ulaşırsın.. Bu numara, yalnız Reisicumhur'da, Başvekil'de ve benim hanımda var. Şimdi sen de bunlara dahil oldun dediğinde, halk adamı, odasından hamallık semerini uzaklaştırmayan Hacı ömer Sabancı, çelikbaş'a: ‘Şimdi benim ortağım gibi konuştun, sağol..’ der.

ŞİMDİLERDE ENCüMEN-İ DâNİŞ
Aşağıdaki Encümen-i Dâniş'in kuruluşunun 1855'te Sultan Abdülmecid döneminde gerçekleştirildiğini biliyoruz. Cumhuriyet döneminde ise 6. Cumhurbaşkanı E. Oramiral Fahri Sabit Korutürk tarafından ihya edildiğini görüyoruz. Aşağıdaki son döneme ait bilgileri internet ortamından aktarmaya çalıştım. Buyurun okuyun değerli okurlar..
"üç Genelkurmay eski Başkanı, bir eski Başbakan, bir eski Meclis Başkanı, bazı eski kuvvet komutanları ve orgeneraller, iki eski dışişleri bakanı, bazı eski bakanlar, politikacılar ve emekli büyükelçilerden oluşan 40 kişilik bu grubun adı Encümen-i Dâniş. Etkili yeni üyeleriyle daha da güçlenen Encümen-i Dâniş, İstanbul'da 15 günde bir toplanıyor. Genelkurmay eski Başkanları Necdet üruğ, İsmail Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu, 12 Eylül 1980'den sonra Başbakan olan Bülent Ulusu, Turgut özal döneminin Meclis Başkanı Necmettin Karaduman, eski dışişleri bakanları Emre Gönensay ve İlter Türkmen, emekli orgeneraller Atilla Ateş, Ahmet çörekçi, Necdet öztorun, Süreyya Yüksel, Nahit özgür, İbrahim Şenocak, eski bakanlar Fethi çelikbaş, Cahit Aral, Mustafa Aysan, Safa Reisoğlu, emekli büyükelçiler Oğuz Gökmen, Temel İskit, Fahir Alaçam, Oktay İşcen...
Listenin tamamı 40 kişiden oluşuyor. Bunlar, "Danışma Kurulu" anlamına gelen Encümen-i Dâniş'in şimdiki üyeleri. (Bunlardan Safa Reisoğlu ve Oğuz Gökmen Beyler geçtiğimiz günlerde vefat ettiler.) Devlette çok önemli görevlerde bulunmuş eski asker, politikacı ve diplomatların oluşturduğu bu "Büyük Devlet Jürisi", 15 günde bir İstanbul'da, Moda Deniz Kulübü'nde bir araya geliyor ve ülke sorunlarını tartışıyor. Geçmişte çok etkili görevlerde bulunmuş bu kadar insan, ayda 2 defa düzenli olarak bir araya gelince, doğal olarak ne konuştukları ve oradaki konuşmaların ne tür sonuçlar doğurduğu merak ediliyor. Encümen-i Dâniş, kimilerine göre devlete rota çizmeye çalışan gizli bir "güç odağı", kimilerine göre hükümetlere yön vermek isteyen bir teşekkül, kimilerine göre ise, yalnızca emektar eski devlet görevlilerinden oluşan normal bir sohbet grubu. Yeni üyelerin ancak oybirliğiyle dahil olabildiği Encümen-i Dâniş'te dönem başkanlığını en yaşlı üye üstleniyor. Şimdiki Genel Başkan, Adnan Menderes ve Süleyman Demirel hükümetlerinde sanayi ve ticaret bakanlığı yapmış olan 92 yaşındaki Fethi çelikbaş, Genel Sekreter ise ANAP'lı eski bakan Cahit Aral."

SERDAR’IN FERYâDI
Geçen Perşembe, Serdar Arseven'in sütunu, kanunsuz hâkim adlı, Amerikan iç savaşından bahseden filmi hatırlattı. Bir mahkeme kararının hukuk usûlünde, bütün itiraz kapılarının kararı leyhde veya aleyhde tasdikiyle tamamlanmasıyla kabildir. Ancak Hürriyet gazetesinin mahkeme kararı daha temyiz safhasındayken hâciz yoluna gitmesi, elbette kanunun suîistimalidir.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Metin Hasırcı Arşivi