Kastedilen BDP değil!
Milliyet ve Taraf, dün Kürt sorununun çözümünde yeni uygulanacak stratejiyi yazdı..
Temel olarak; Kandil ve İmralı’nın devre dışı bırakıldığı, müzakerenin sivil siyaset yapan unsurlarca yürütüleceği bir yeni döneme giriyoruz.. Fikret Bila, bu çalışmayı madde madde yazarken, toplam 10 maddelik plan içinde, sivil siyaset yapan unsurlara üç madde birden ayırmış.. Demek ki projenin en önemli ayağını o teşkil ediyor.. Birinci maddede deniyor ki; Kürt sorununun çözümünde sivil siyaset kanalı dışında hiçbir kanala itibar edilmeyecek.. Dördüncü maddede ise, halk muhatap alınarak sivil siyaset kanalıyla çözüm aranacak.. Beşinci maddedeki ifade ise aynen şu; “İpleri İmralı’nın ve Kandil’in elinde olmayan, demokratik yollarla seçilerek Meclis’e gelmiş, siyasi inisiyatifi kullanabilecek parti veya partilerle muhatap olunacak”.. Medyamız bunu; “Kandil ve İmralı devreden çıktı. Artık BDP muhatap alınacak” şeklinde yorumladı.. Oysa manzara o kadar açık ve net ki, burada kastedilenin BDP olmadığına hiç şüphe yok.. Peki o halde kim? Orasını konuşacağız..
NEDEN BDP DEĞİL?
Çok açık ki, BDP, ipleri İmralı ve de Kandil’in elinde olan bir hareket.. Bir parti bile değil. Bir yapı.. Ama milletin iradesiyle değil, Öcalan’ın iradesiyle çalışan bir yapı.. Dolayısıyla bir siyasi muhatap olarak BDP’yi sistemin kabul etmeyeceği çok açık.. Tamamen burada yer alan kriterlere göre söylüyorum.. O halde bahsedilen; “seçilmiş ama ipleri İmralı’nın elinde olmayan kim?” Ya Kemal Burkay ya da Şerafettin Elçi’den bahsediyoruz demek ki burada.. (yani daha yeni bir siyasi yapı oluşmadığına göre) Şerafettin Elçi’nin de Kemal Burkay’ın da bölgede bir karşılığı olduğunu söyleyebiliriz. Temsil noktasında BDP kadar oyları yoksa bile düşünce itibariyle, Kürt sorununun tarafıdırlar.. O halde seçilmiş ve de ipleri İmralı’nın elinde olmayan yapıları Elçi ve Burkay temsil ediyor dersek, bugünkü koşullarda yanılmış sayılmayız.. (Şerafettin Elçi’nin, PKK tabanından oy alarak seçildiği gerçeğini yok sayarak yapıyoruz bu analizi..)
FEDERASYON
Devlet yönetimi sistemlerinde iki model vardır.. Diğer bütün modeller, bu iki modelin alt unsurlarıdır.. Biri Üniter sistem, diğeri ise Federal sistem.. Diğer başka ne sayarsanız sayın, siyasi yapı itibariyle bu iki modelin içinde bir yerlerdedir.. Demokratik Özerklik de buna dahil, yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması da buna dahil.. Hiç biri, başka bir teklif değil.. Ve az evvel ismini andığımız iki siyasi figür, Kemal Burkay ve Şerafettin Elçi, federasyoncudurlar... Bu ayıp bir şey değil.. HakPar da, Kadep de, programlarına, federasyon istediklerini yazıp öyle siyaset yapıyorlar bu ülkede.. Yani seçmenden oy isterken, bunu neden istediklerini söylüyorlar.. Kimse kimseyi kandırmıyor anlayacağınız. Dahası, Kemal Burkay, 1974 yılında, Kürdistan Sosyalist Partisi’ni kurduğunda da programına federalizm istediklerini yazmıştı.. Yeni değil yani..
YENİ BİR PARTİ
BDP, iradesini kendi eline ya da kendisini parlamentoya taşıyan seçmenlerin eline veremeyecekse, en yakın iki siyasi muhatabın da üniter yapıyı değiştirmeye dönük projeleri varsa, o zaman geriye bir tek formül kalıyor.. Makul, anlaşılabilir, müzakere edilebilir bir yeni siyasi parti.. Öyle bir yapı ki, hem seçmen, gönül rahatlığı içinde oy verecek hem de devlet, talepleri gönül rahatlığı içinde konuşacak.. Federalizmi de konuşacak gerekirse.. Üniter yapıyı da konuşacak.. PKK’nın “demokratik özerklik” dediği, ne olduğu belli olmayan yapısal idari değişiklik talebini de konuşacak icabında. Şimdi tek tek isim sayıp ortalığı karıştırmayayım ama, bu anlamda yeni bir siyasi hareket gelirse, benim için sürpriz olmayacak.. Kalın sağlıcakla.